Yerli yersiz, ilgili ilgisiz kişileri faşistlikle itham edenlere, pek uzak olmayan tarihten ders niteliğinde bir anekdot var aklımda. Sanırım 1980 yılıydı (79 da olabilir); Mersin’in Ayvagediği yaylasında MHP il yöneticilerinden biri önünden geçtiği kasaba selam verir. Kasap, aynı zamanda müşterisi de olan komşusunun selamına, keçi kaburgasından kendisi için hazırladığı tava kebabına davetle karşılık verir. Fırından aldığı pideyi soğutmadan sofra başında bekleyen çocuklarına yetiştirmesi gereken komşu, teşekkür mukabilinden “komünistlerin kestiğini yemem” der. “Komünist” denmesi kasabın o denli ağırına gider ki bir gün önce yine kendisinden alınmış etle yapılan yemeğe yetişmek için yoluna devam eden MHP’li dostundan gelen yanıtın ironiden ibaret olduğunu anlamaz. Belki de MHP’lilerin o yıllarda MC (Milliyetçi Cephe) dışında kalanlara komünist diye hakaret etmesinden anlamak istemez. Bıçağını kaptığı gibi “bana nasıl komünist” dersin diyerek adama saldırır. Komünistliği şahsına yapılmış hakaret saydığına göre kasabın en fazla CHP seçmeni olduğu düşünülebilir. İkisi de komünizm düşmanıydı ancak ne yazık ki bu olay, bir komünistin bir faşisti öldürmesi olarak bilindi ve komünistlere yönelik saldırı gerekçelerinden biri olarak kullanıldı.

Aradan yıllar geçti; 70’li yıllarda rastgele kullanılan kavramlar kısmen anlamına kavuştu; derken bu kez de kavramları rastgele kişiler kullanmaya başladı. Hani, MHP’linin çizginin solunda duran herkese komünist demesini anlarsınız; ya birileri çıkıp önüne gelene anlamını kendisinde bulan kavramlarla hakaret etmesine ne dersiniz! Son günlerde faşist sözcüğünün başına gelen de tam bu… Faşist olduğu ayan beyan ortada, sen ağzını açıp ‘işte faşizm bu’ diyecekken adam gelişine öyle vuruyor ki top sahaya dönemeyecek kadar dışarıya gidiyor.

Demokrasi kavramını bu adamların kullanmasına izin verenlerin demokrasi talebinin suç sayıldığı günlere geldik. Demokrata demokrasiyi haram kılanlara faşist diyeceğiz ki faşist demokratı faşistlikle suçluyor! Tam at izinin it izine karıştığı bir durum! Uluorta kullanılmasının önüne geçemeyiz ama belki hafızamızı tazelemeye yarar diye faşizm nedir bakalım. Faşizmi tanırsak faşistin kim olduğu da ortaya çıkar elbet…

Faşizm, toplumun, mevcut rejime yabancılaşıp yeni bir tercih yapma noktasına geldiği anlarda, onları demokratik ikna yöntemleriyle yönlendiremeyen burjuvazinin, kitlelerin iradesini kırmak için militer (ordu, polis, istihbarat, kanunlar, ekonomi, milis kuvvetler vb.) araçları devreye soktuğu diktatörlüğün adıdır. Onlarca ciltlik tanımın bir cümlelik özeti: “faşizm, tüm yetkilerin tek partinin ve tek kişinin elinde toplandığı düzen”dir (wikipedia). Tanımdaki “parti”, faşizmi monarşilerden ayıran en belirgin özelliktir.

Faşizm bir yönetim bicimi olarak bilinmekle birlikte, iktidar gücünü kaybettikten sonra bile ardında varlığını sürdürmesini sağlayan dayanıklı bir zihniyet vardır. Fakat bu zihniyet, fikir üzerine kurulmamış eylem planlarından ibarettir . Düşünceden esinlenmediği için faşizmin bütünlüklü bir dünya görüşü (ideoloji) olduğu söylenemez. Herhangi bir fikri dayanağı bulunmayan faşist, kitlelere düşünceyle yaklaşmaz; insanların aklına, fikrine, beynine hitap edemediği için duygularına odaklanır. Hitler faşizminden kaçan bilim insanlarından biri olan psikiyatrist ve Faşizmin Kitle Ruhu kitabının yazarı Wilhelm Reich, Hitler’in başarısını “kavramlarının, bilgi öğretisinin ve programının zihinsel düzeyinin kitleye göre ayarlanmış geniş bir birey katmanının ortalama yapısıyla uyuşmasına” bağlar.

Ülkesi, milliyeti, dili, dini, farklı da olsa tüm faşistlerin ortak özelliği toplumun kutsallaştırdığı “değerler”i kullanmaktır. Zihniyetin ortalama düzeyde kalmasına hizmet eden kutsallar, faşistin iddialarına karşı zırh işlevi görür. Saçmalıklarını tartışamaz, toplum aleyhine sonuçları sorgulanamaz. Bir dünya tasavvuru bulunmadığı için faşizm kendi başına bir ideoloji değildir. İdeolojisizlik faşizmin özel tercihidir; çünkü ideolojisizlik faşiste ilkesiz davranma imkânı da sağlar.

Faşistin bütün argümanı dini ve milli hikâyelerden toplanmış haz verici sözlerdir. Faşist için din, bu konuda en iyi ve kullanışlı kaynaktır. Hitler şöyle der “Milletimi Yahudiliğe karşı müdafa etmekle Allah’ın eserini müdafaa etmiş oluyorum” (Kavgam). Bir başkası Yahudiliğe Batı’yı, başka ulus ve inançları, inançsızları ekleyebilir. Faşistler yer ve zamana göre söylemlerini değiştirse de dillerine hakim olan kaynak değişmez. Bu özelliği onun görüldüğü yerde tanınmasına yol açar.