1. Aslında şu net olarak kavranabilir: Faşizm esas yapısı itibariyle insanların bıkkınlıkları ve korkuları üzerine kurulu bir ekonomi politiğe sahip. Korkuların siyasal iktisadı çok önemlidir. Etrafınıza bakın, insanların korkularının onların sevdiklerinden çok daha etkili olduğunu göreceksiniz. Dolayısıyla Faşist ideolojinin can damarı insanların korkularını örgütlemek, yüksek sesle söylenir hale getirmek ve ardından korkularından bir düşmanlık üretmek, o hedefe siyasal saldırılarda bulunmak ve ardından sağlanan birlik üzerinden son derece yalın keskin ve kurtuluş söylemini de içine alacak şekilde yoğurmak…

2. Bütün faşist ideolojiler son derece yalındır, içinde hurafe barındırmayan, bilimle ve akılla çelişmeyen hiçbir faşist ideoloji yoktur. “Akıldan Bela” diye bir Rus oyunu var, on dokuzunca yüzyılda yazılmıştır. Bütün faşist ideolojilerin yükselme döneminde, o toplumun hem akıllı hem de hümanist yazarları hedefe konur, bilim adamları yontulur, düzenle uyumlu hale getirilir, bilim nesnesine yalanı söylemek ya da meşrulaştırmak için yaklaşır. Faşizm ve Bilim ilişkisinde esas şudur: Rakamlara işkence ederseniz, onlar size istediğinizi söyleyecektir.

3. İnsanların iyi yönleri bir zaafa, akılları sorun kaynağına, duyguları kabalaşıp hoyratlaşmaya, canavarlıklar kahramanlıklara, sefil kişiler ise iktidarın merkezine yönelir. Buna karşın operasyonel alanlarda son derece işlevli, incelikli zekâya sahip insanlar, kendi yeteneklerini iktidar için kullanmaya başlarlarsa, elbette aklın incelikleri ve hünerleri nesnel doğrular için değil de, sistematik olarak suçu-kötüyü-ahlak dışını tersine çevirip meşrulaştırmak için pozitif değerler ile özdeşleştirilerek kullanılırsa, işte faşizmin mükemmel “adamı” olurlar. Goebbels’in tarihteki anlamı budur.

4. Hangi toplum, hem kendi içindeki sorunların kaynağına, hem de dünya ile ilişkilerdeki sorunların kaynağına, aslıyla alakası olmayan cevaplar üretiyorsa, her şeyin en hoyrat ve kaba bir yanıtı yaygınlaşıyorsa, okumuşlardan değil de en yalın sıradan insanların gaddarlıkları meşruiyet sınırını belirliyorsa, biliniz ki orada Faşizmin yükselmesi için ideal “cure” oluşmuştur.

5. Bir yerden sonra o toplumun bütün akil insanlarının söylemi belirsizleşir, anlamsızlaşır, bölücü hale gelir, merkezdeki sefil liderin ise her konuda her durumda son sözü söyleme yetkisi vardır: O kişi artık ülkedeki söylemin hem merkezi hem de nesnesi olmuştur. Gündem böylesine tekleşince, toplumsal aptallığın mayalanması için ideal koşullar oluşmuştur. Vasatın diktatörlüğü şimdi fiilen aklı doğrayacaktır. Kural: Eleştirinin silahları, silahların eleştirisinin yerini alamaz (Marx).

6. Bir yerden sonra bir toplumdaki iktidarın gaddarca uygulamaları, artık meşruiyet çizgisini sürekli değiştirmeye başlar, daraltır ve özgür aklı boğacak düzeye gelir, vasatlık egemendir ve giderek aptallaşma kolektif hale gelir. Gerisi sınırların sürekli zorlandığı yıkım dönemidir artık.

7. Faşizm kriz olmayan yerde yeşermez, insanlar durup dururken faşizme inanmaz ve ruhsal tükenme hissi, faşizmin yeşermesi için gereklidir. Ondan sonra o toplumun resmi tarihi değişmeye başlar. Kahraman tanımı ve başarılı olma durumu farklılaşmıştır: Bütün olumlu referanslar ile olumsuzlar yer değiştirmeye başlar.

8. İktidardakilerin pipilerinin sorunlu olması olağandır, sorunlu olmaları onların gaddarlıkları için uygun zemini üretir, pipinin yerini kılıç almıştır, öfke ve nefret diliyle korkuları uyandırır, sakinleşmek içinde kurbanlık katillere masum insanlar öldürtülür.

9. Alçalmış ve ötelenmiş olanlar, şimdi özdeşleşme yoluyla, iktidarın eylemlerinin suç ortağı ve hatta eylemlerin icracısı haline gelir.

10. Hiçbir faşist iktidar ideolojik bir değişimle insancıllığa dönüşmez, tam aksine faşizmlerin yıkılması genellikle dıştan gelen bir güce ihtiyaç duyar, toplumsal şok haline kadar faşizmler esastan içeriden yıkılmazlar. Her korkunç yalan ve vaadin sonucunda bir yeni masum hedef haline getirilerek, büyük suçlar, korku ve paranoya ile birlik bozucu gibi gösterilir.

11. Her ülkede Macbeth’in ya da III. Richard’ın bir muadili vardır, iktidara hak etmeyen biri gelince, ilk önce hak edenleri yok etmesi gerekir.

12. Faşizm unutularak bir toplum kendine gelmez, ama her faşist atak geçiren toplum, atak bitince en güçlü ve egemen ve yaygın bir “unutma histerisine” yakalanır, bir tür kâbustan uyanma gibi: Geçmişin yalanları şimdi batar ve kişiler suçluluk hissi yerine, yok saymayı seçerler. Etrafınıza bakın, ne görüyorsunuz? Gerçek sorunlarından nasıl histeri içinde insanların kaçtığını mı? Ne olacaktı ki unutmak, hasta insanları daha çok hasta yapar, geriye de bastırılmışın geri dönüşü arsız olur ilkesi gereği, o toplumlar esastan tarihlerinin farklı dönemlerinde faşist ataklar geçirirler.

13. Türkiye yaklaşık her on yılda bir faşist atak geçirerek, faşistleri kontrol altında tutarak, haddinden fazla ve vicdan kabul etmez derecede masum insanın kanına girerek, on yıllardır sağ iktidarlar flörtleşe flörtleşe toplumsal olarak milleti kastre ediyorlar. Hastalıklı hal çarelerini kurtarıcı gibi göstererek, mükemmel idare ediyor. Biz de faşizm iktidara gelmediği için, iktidarın istemem yan cebime koy kadrosundan faşizm ihtiyat kuvvet olarak hep korunup saklandığı için, normalinden daha güçlü ve daha sık faşist ataklar geçiriyor, hepsi bu.

14. Şanlı tarihimizde faşizmin iktidara geldiği bir dönem yok, ama faşist atakların çözüm gibi gösterildiği binlerce örneği, birçok evreyi tecrübe etti.

15. Memleket için hayırlı olsun!