1936-1939 tarihleri arasındaki savaşta Mussolini ve Hitler destekli Franco faşizmine karşı savaşmak üzere dünyanın dört bir tarafından anarşist, devrimci, komünist, cumhuriyetçi, anti faşist İspanya’ya gitti. Almanya’dan, Fransa’dan, Bulgaristan’dan, Sovyetler’den, Polonya’dan, İtalya’dan, İrlanda’dan, Avusturya’dan, ABD’den “gönüllüler” akın akın faşizme dur demek için İspanya’ya çıkarma yaparlar.

Cumhuriyet’i ve İspanya’yı savunmak için ilk Uluslararası Tugaylar 1936 sonbaharında Barcelona yakınlarındaki Albacete kentinde kurulur. Uluslararası gönüllülerden kurulu çeşitli tugaylara bağlı alt taburlar da oluşturulur. En fazla antifaşist yaklaşık 7 bin 500 kişiyle Fransa’dan katılır. Ardından 5 binlik katılımla Almanlar, sonrasında 4 bin ile İtalyanlar gelir. Polonya’dan, Sovyetler’den, Yugoslavya ve Macaristan’dan gidenlerin sayısı da binlerledir.

Faşist General Franco’ya karşı verilen mücadelede antifaşistlerin sloganı “No Pasaran” yani “Geçemeyecekler”di.


AVUSTURYALI PARTİZANLAR

Faşizme karşı kurulan Uluslararası Tugaylar’a Avusturya’dan da bin 400 kişi katılır. Ülke nüfusuna kıyasla azımsanmayacak bir oran bu. Avusturyalılar en güçlü birliklerden birini oluşturur. Viyana’dan, Graz’dan, Tirol’den, Salzburg’dan çeşitli yaş gruplarından solcular, anarşistler Barcelona’da, Madrid’de Pirene Dağları’nda omuz omuza savaşırlar.

Avusturya’dan gidenler Thälmann Tugayı’na bağlı olarak 12. Tabur’u oluşturur. Savaşmaya giden Avusturyalı “gönüllüler”in motivasyonu ülkelerinde yarım kalan devrimdir. 1934’teki Şubat kavgalarında işçi hareketinin uğradığı yenilgi, onları İspanya’da faşizme karşı mücadeleye ve faşizmin Avrupa’da yayılmasına karşı kavgaya sevk eder.

Uluslararası Tugaylar’a ve 12. Tabur’a katılanlardan birisi de o tarihte henüz 16 yaşında olan Oberwaltersdorf (Aşağı Avusturya) doğumlu Hans Landauer’dir. İspanya’ya gitmek için Fransa’ya gönderilen Landauer, Paris’teki Uluslararası Tugaylar’ın irtibat noktasında yaşı küçük olduğu için geri çevrilmek istenir, ama ‘genç Avusturyalı’ cepheye koşmak için 18 yaşında olduğunu iddia eder. 1937’de İspanya’da cepheye ulaştığında Avusturyalı gönüllüler arasındaki en küçük savaşçı olur.

İspanya İç Savaşı’nın yenilgiyle sona ermesinden sonra Landauer, Kasım 1940’ta Paris’te tutuklanır. Argelès, Saint-Cyprien ve Gurs kamplarında ve Toulon hapishanesinde tutuklu kalır. 17 Nisan 1941’de Viyana Gestaposu tarafından kimliği tespit edilir ve buradan Dachau toplama kampına transfer edilir. Hitler faşizminin yenilgisi sonrası Nisan 1945’in sonunda özgürlüğüne kavuşur.

Landauer, Avusturya’ya döndükten sonra, önce Aşağı Avusturya’da, ardından 1960’lara kadar Nazi suçlarını soruşturmakla sorumlu olduğu İçişleri Bakanlığı’nda polis hizmetinde çalışır. Daha sonra Kıbrıs’ta BM subayı olarak 1972’de Avusturya birliğinde görev yapar. Sonrasında emekli olana kadar Beyrut’taki Avusturya büyükelçiliğinde güvenlik görevlisi olarak çalışır.

Daha sonra Avusturya’ya dönerek ömrünü Avusturyalı savaşçıların çalışmalarına adar. Kitap, dernek, vakıf ve anıtlar yapar. İspanya’da savaşanlar sözlüğü yapar. İspanyol Savaşçılar Sözlüğü’nde tek tek bin 400 savaşçıyla ilgili her türlü doküman, bilgi yer alır. Devasa bir çalışma çıkar ortaya. Faşizme karşı direnen savaşçıları unutturmamayı bir borç bilir. “Uluslararası Tugaylar “gönüllüler”inin hala hayatta olan savaşçıların sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek durumda” der. “Onları unutturmamak bir gönül borcudur” ifadelerini kullanır. Landauer, 20 Temmuz 2014’te 93 yaşında yaşamını yitirir.

FAŞİZME KARŞI BİTMEYEN MÜCADELE

Savaş 1 Nisan 1939’da sona erer. Binlerce antifaşist Cumhuriyetçilerin safında savaşırken yaşamını yitirir. İtalyan ve Alman faşizminin desteğiyle savaşı kazanan Franco’nun 36 yıl boyunca ülkeye kan kusturacağı kara günler başlar. Sonrasında yaşananlar malum. Faşizm bütün Avrupa’nın başına bir karabasan gibi çöker. Dünya İkinci Paylaşım Savaşı’na sürüklenirken bedelini bütün bir insanlık öder.

Sevgili Atilla Özsever “Tarihsel faşizmden yeni faşizme” dosyasında günlerdir gazetemizde faşizmi yaratan iklimi, Mussolini’yi, Hitler’i, Franko’yu iktidara getiren sürecin arka planını ve faşizme karşı mücadelede yaşanan yenilgiyi tarihsel kesitleriyle çarpıcı şekilde işliyor. Dünden bugüne faşizme karşı verilen mücadele güncelliğini koruyor. Yükselen neofaşizme karşı, tarihsel deneyimlerden de dersler çıkararak, uluslararası dayanışmanın yükseltilmesinin önemi her zamankinden de elzem.