Bugünün sorunlarının çözümüne katkıda bulunmuyor ve yarınlara giden yolu aydınlatmıyorsa dünü konuşmak masal anlatmaktan öte anlam taşımaz.

Geçen pazar, İstanbul Demokrat Ordulular Platformu’nun (İDOP), Maltepe Belediyesi katkılarıyla gerçekleştirdiği “Fatsa: Bir Doğrudan Demokrasi Deneyimi” etkinliğinde konuşan herkes şunda anlaştı: Güncel sorunların çözümünde başarılı olamazsanız, bir geleceğiniz olmaz!

Fatsa hikayesinin önemli isimlerinden Sedat Göçmen ve birlikte panelist olduğumuz SOL Parti’li Alper Taş, ne kendimiz yaşamak ne de çocuklarımızı yaşatmak istediğimiz tek adam rejiminin bugünün bir numaralı sorun olduğunu vurgulayarak, 21 Mayıs’ta yapılacak CHP mitinginin, sadece Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezaya isyan edenlerin değil bu rejime itiraz edenlerin ortak mitingi olması gerektiğini söylediler.

Son yazımda, hem kendisi hem de ülke için en kritik seçimlerden birine doğru gidilirken iktidarın bir “yol temizliği” yaptığını; muhalifleri hapsederek, siyaset yasakları getirerek, partileri kapatarak neredeyse “tek başına yarışacağı” bir seçime hazırlandığını söylemiştim.

Kılıçdaroğlu, bu süreçte kafaları kurcalayan, “Saray’ın talimatıyla yurtdışında olduğu gibi yurtiçinde de yasadışı işler yapabilirler mi?” Can alıcı sorusuna dikkat çekmek için SADAT’ın kapısına dayandı geçen hafta. “Geçmişte biz suikastlarla ortalığın karıştırılacağına dair duyumlar aldık”, bile dedi!

Gelecek perspektifi olmayan bir tarih anlayışı geçmişi masallaştıran bir anlayıştır. O yüzden, tarihimizin en önemli başarı hikayelerinden olan Fatsa’yı konuşmak da bir gelecek perspektifi gerektiriyor.

Halkın kendi kendini yönettiği, kendi kaderini eline aldığı, birlikte ürettiği ve eşit özgür yurttaşlar olarak kardeşçe birlikte yaşarken adil olarak bölüştüğü, laik demokratik bir düzen… Hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimiz bu asıl hedefe yürürken karşılaştığımız kritik eşikleri aşamazsak, o hedefe de ulaşamayacağız.

Önümüzde çok net bir eşik var; ya o eşiği geçemeyecek ve mevcut tek adam rejimi pekişmiş olacak ya da o eşikte bu iktidarı tarihe havale edip ilerleyeceğiz. Önümüzdeki en ciddi eşik, kah erken mi zamanında mı yapılacağı, kah yapılıp yapılmayacağı tartışılan seçimdir.

O eşiği ancak el ele, omuz omuza vererek aşabileceğimiz gün gibi ortada. Gezi’deki ortak sofralar kurarak, HAYIR kampanyasındaki gibi aynı sözü büyütüp aynı itirazı yükselterek, Adalet yürüyüşündeki gibi birlikte yol alarak aşabileceğiz o eşiği. “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” derken, dudaklarımızdan döküleni iliklerimize kadar hissedersek aşabileceğiz!

Doğrusu pazar günü yaptığımız Fatsa anması bu açıdan moral veren, umut veren, insana enerji yükleyen bir toplantıydı. Tıklım tıklım dolu bir salonda, Fatsa’yı bir müzik öğretmeni olarak yaşamış, Terzi Fikri’yle aynı hapishanede yatarak tam da o ruhu yansıtan şarkılar bestelemiş Mehmet Gümüş konseriyle coştuk. Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Cervatoğlu deneyimini ve Fındıklı’da yaptıklarını anlatırken Fatsa fikrinin takipçilerinin olduğunu gördük.

Kenan Evren 12 Eylül harekatını Fatsa’dan başlattığında, Demireller, Türkeşler, Erbakanlar onunla birlikteydi ama Fatsa bize onlara karşı onların tabanıyla bile geniş birliklerin kurulabileceğini de öğretmişti. Milliyetçi Cephe’nin ortağı AP ve MSP örgütleri de yerelde ortak bildiriye imza atmış ve “Fatsa’da komünist işgal yok. Ateş ile barut yok. Her yerde kan var ama biz huzurluyuz.”, demişlerdi.

Şimdi, aynı anlayışla aşmamız gereken bir eşiğe doğru gidiyoruz ve Fatsa’dan öğrendiklerimizle yürürsek aşamayacağımız hiçbir eşik yok.