Fed tarihin en temel, en eski çelişkisinin yarattığı fay hattı üzerinde kurulu. Fed’in görevlerinden biri de bu çelişkili çıkarları yönetmek. Ancak Fed’in tercih ettiği yaklaşım bu temel çelişkiyi görmezden gelmek üzerine kurulu.

Fed’in altındaki fay hattı

Jon SCHWARZ

ABD Merkez Bankası Fed, son faiz kararında 0.75 baz puanlık bir artış daha yaptı. Böylelikle politika faizi yüzde 3.75 seviyesine ulaştı. Hızlı faiz artışlarının amacı, ABD ekonomisini frenlemek ve bu sayede enflasyonu yavaşlatmak.

Federal Açık Piyasa İşlemleri Komitesi’nin üyeleri, kararı oy birliğiyle aldılar. Bunlardan biri de Kansas Merkez Bankası başkanı Esther George’du. Karar ardından George NPR’a çıktı ve sıradışı bir röportaj verdi. Fed’in neyi amaçladığını açık açık tarif etti: “Hanelerin halen birikimleri olduğunu görüyoruz. Bu yüzden harcama yapmayı sürdürme ve talebi güçlü tutma ihtimalleri var. Dolayısıyla faiz artışlarına bir süre daha devam edebiliriz.”

Diğer bir deyişle, Fed’in gördüğü şekliyle sorun “Sıradan Amerikalıların çok fazla parası olması.” Fed, bu olgunun üstesinden gelene kadar ekonomiyi yavaşlatacak. 1979 yılında, Paul Volcker Fed başkanlığı koltuğuna oturduktan kısa süre sonra da benzer bir şey söylemişti: “Ortalama Amerikalıların yaşam standardı düşmek zorunda.”

Normal insanlar için George ve Volcker’ın sözleri şaşırtıcı ve sarsıcı duyuluyor. Belki de gerçekten öyle. George verdiği mülakatta endişelerini de dile getirdi; “Şahsen istikrarlı fakat yavaş faiz artışı savunan taraftayım. Gecikmeli etkilerin nasıl gerçekleşeceğini görmemiz iyi olur.” Ağzından çıkan sözler için kınanmayı değil, tebrik edilmeyi hak ettiğini dahi söyleyebiliriz. Fed’in amacının ne olduğunu ve sürecin nasıl işlediğini tüm açıklığıyla tarif ediyor.

FİYAT İSTİKRARI VE TAM İSTİHDAM GÜVENCESİ

1977 yılında ABD kongresi Fed’e görev biçtiğinde bu görevi, “Fiyat istikrarı ve tam istihdamı güvenceye almak” şeklinde tarif etmişti. Bu ne anlama geliyor? İki amaç birbiriyle çeliştiğinde ne yapmak gerek?

Teoride, işsizlik tarihi düşük seviyelerde ulaştığında işçilerin daha iyi maaşlar için pazarlık gücü artar ve enflasyon patlar. İşsizlik yüksek olduğunda maaşların asla yükselmediğini ve kazançların tepede toplandığını ise zaten pratikte biliyoruz.

Fed tarihin en temel, en eski çelişkisinin yarattığı fay hattı üzerinde kurulu. Varlıklı “kredi verenler” ve emekçi sınıfı borçlular arasında duruyor. ABD gibi yüksek gelir adaletsizliği barındıran toplumlarda kredi verenler, para piyasasına yön verenin “borçlular” hale gelmesinden korkarlar. Bu tür bir senaryoda bol miktarda para basılır ve kredi verenlerin finansal varlıkları değerini yitirir.

Şu an ABD’de hanelerin toplam borcu 16 trilyon dolar seviyesinde ve bunun 11,4 milyar doları ipoteklerden oluşuyor. Öğrenim kredilerinin hacmi ise 1,59 trilyon dolar düzeyinde. Fakat son iki senede bileşik olarak yüzde 14 şeklinde gerçekleşen enflasyon karşısında bu kredinin “reel” değeri iki trilyon dolar eridi. Yani iki trilyon dolar kredi verenlerden, borçlulara geçmiş oldu.

İki trilyon doların zenginlerden alınıp yoksullara verildiği düşünülmesin. Mesele bundan daha karmaşık. Örneğin, zengin insanlar da ipotek kredilerini ödüyorlar. Fakat nihai olarak yaşananın zenginler açısından kayıp, düşük gelir grupları açısından kazanım olduğunu söylemek yanlış olmaz.

ÇELİŞKİLERİ VE GERÇEKLERİ TELAFUZ EDEN KONUŞMA

Fed’in görevlerinden biri de, bu çelişkili çıkarları yönetmek. Kredi verenler genellikle düşük enflasyon ve yüksek işsizlik isterler. Borçlular ise tam aksinden çıkar sağlarlar. Fed’in tercih ettiği yaklaşım, bu temel çelişkiyi görmezden gelmek üzerine kuruludur. Fakat George çıktığı programda gerçekleri teleffuz etti.

Son birkaç senede değişen piyasa koşulları neticesinde, yoksul Amerikalıların “net serveti” ABD tarihinin en yüksek düzeyine ulaştı. Bu durum, yoksul Amerikalılara geçmişte sahip olmadıkları bazı avantajlar sağladı. Örneğin işlerini bırakıp daha iyi işler arayabiliyor ya da George’un ifadesiyle harcama yapmaya devam edip, güçlü talebi muhafaza edebiliyorlar.

Bu da kredi verenler için kötü haber. İşçi sınıfının sahip olduğu avantajın derhal bertaraf edilmesini ve enflasyonun düşürülmesini istiyorlar.

BİRİKİM KALMAYANA DEK EKONOMİYİ YAVAŞLATMAK

Fed, varlıklı alacaklıların baskılarına canı gönülden kulak veriyor çünkü bu insanlar Fed’in ne yaptığını hemen anlıyor ve bağırınmaya başlıyorlar. Dolayısıyla Fed’in şuanki amacı, insanların birikimleri eriyinceye, bir şeyler alacak paraları kalmayıncaya dek ekonomiyi yavaşlatmak.

Wlliam Greide, “Tapınağın Sırları: ABD Merkez Bankası Ülkeyi Nasıl Yönetiyor” kitabında bu gibi tarifi hoş olmayan gerçeklerden söz ediyor.

“Ekonominin soğutulması bir tür ilkel dini ayini, insanların feda edildiği bir ritüeli andırıyor. Bazı insanlar kurban seçiliyor, toplumun iyiliği için feda ediliyor. Ahlaki açıdan bakıldığında, adeta sadist bir uygulama. Thorstein Veblen buna “toplumun kaybolmayan barbarlığı” diyor.

Ekonominin kurbanlarının kim olacağı genellikle güçsüzler arasından rastgele seçiliyor. Fed’in ekonomiyi daraltma yöntemi, güçlü kişi ve kurumların kurbanlar arasında olmamasını güvenceye alıyor. Demokraside bir hiyerarşi var – kırılganlık hiyerarşisi.

Enflasyonla mücadele etmenin, insanları feda etmekten daha iyi yöntemleri var. Örneğin, ülkede gelir adaletsizliği bu boyutta olmasaydı, kredi verenler ve borçlular arasındaki gerilim çok daha zayıf olurdu ve Fed’in işi çok daha kolay olurdu. Gerçeklerle yüzleşmekten kaçtığımız sürece, bu problemin üstesinden gelemeyeceğiz.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The Intercept