"Bir Yeryüzü Ozanı Rıfat Ilgaz" oyununun yönetmeni Göker, edebiyatın usta ismi Rıfat Ilgaz ile ilgili, “Onlar için Attila İlhan, ‘Fedailer mangası’ diyor. Hiç kimse yazdıklarından, hayatın içindeki duruşundan vazgeçmiyor” diyor.

‘Fedailer mangası’ ustası Rıfat Ilgaz
Oyunda sahneye çıkan Ertan (solda), oyunun yazarı ve yönetmeni Göker (ortada). (Fotoğraf: BirGün)

Sercan MERİÇ

Ankara Birlik Tiyatrosu, “Bir Yeryüzü Ozanı Rıfat Ilgaz” oyunu ile edebiyatımızın pusulalarından Rıfat Ilgaz’ın hayatını sahneye taşıdı. Ilgaz’ın çocukluğundan yaşlılığına kadar hayatından geçenler seyirciyle buluşuyor. Rıfat Ilgaz ve 40’lar kuşağını konuşmak için oyunun yazarı ve yönetmeni Gül Göker ile oyunda sahne alan Ercan Ertan’ı BirGün TV’de misafir ettik.

Rıfat Ilgaz’la ilgili bir oyun yapmaya nasıl karar verdiniz?

Gül Göker: Pandemide Rıfat Ilgaz’la ilgili kitapları peş peşe okumaya başladığımda aslında onu hiç de tanımamış olduğumu fark ettim. Türkiye'nin en önemli, en saygın yazarlarından biri tabii. Kendi yaşam öyküsü içerisinde, yoğun mücadele anlayışında o kadar çok anlatılması gereken konu var ki Ilgaz’la ilgili… Daha sonra oyunu kaleme aldım ve bu şekilde oyun ortaya çıktı.

Siz de oyunda Rıfat Ilgaz’ı canlandırıyorsunuz… Rıfat Ilgaz’la ilgili sizin düşünceleriniz nedir?

Ercan Ertan: Ben de oyunda Mehmet Rıfat’ı, yani 29-60 yaş arasını canlandırıyorum. Rıfat Ilgaz’ın “Ne için yazmam gerektiğini anlıyorum” dediği bir dönem var. Kilometre taşı diyebiliriz buna. İşte ben o dönemden itibaren başlıyorum. Rıfat Ilgaz, göğüs göğse çarpışan, mücadele eden, ezilenlerin yanında yer alan bir aydın. Gül Hocam'ın metniyle bunu daha iyi anladım. Mücadelesi için sağlığını, işini, mesleğini kaybediyor. Bütün bunları zaten oyunda çok güzel görüyoruz. Ben o yüzden böyle bir rolü oynadığım için büyük onur ve gurur duydum. Rıfat Ilgaz’ın da en büyük gücü kalemi.

G.G.: Kendisi de şöyle adlandırıyor; İlhan Selçuk'un söylediği bir şey bu: “Annem bana keçi sütü içirmiş. Benim inadım oradan.” Gerçekten büyük bir inat. Büyük bir inanç ve bir kararlılık abidesi aslında. Beni en çok etkileyen tarafı onun mütevazı kimliği oldu. Ben hayatımda o kadar bilgi, birikim ve eser üreterek bu kadar mütevazı kalmış insan hiç görmedim. Hayatım boyunca birçok yazarla tanıştım. Müthiş bir şeydi.

Rıfat Ilgaz. (Fotoğraf: Depo Photos)Rıfat Ilgaz. (Fotoğraf: Depo Photos)

Rıfat Ilgaz’ın kuşağı aslında çok özel bir kuşak öyle değil mi? 40’lar kuşağının etkilediği 60’lar, 70’lerle bugünü karşılaştırdığınızda nasıl bir tahlil yaparsınız?

G.G.: Onlar için Attila İlhan, “Fedailer mangası” diyor. Beni çok etkileyen bir cümlesi daha var; “Onlar vardiya usulü cezaevindeydiler, tutuk evindeydiler” diyor. Yani bu nasıl bir deyim! Herkes sıranın kendisine geleceğini biliyor. Ve hiç kimse de yazdıklarından, düşüncelerinden, hayatın içindeki duruşundan vazgeçmiyor. Bir tuhaf inatları var. Bu oyun da aslında “Fedailer mangası”na bir selam duruşu. Rıfat Ilgaz’ın şahsında hepsinin anlatımı. Sabahattin Ali’yi de, Aziz Nesin’i de, Orhan Kemal’i de oyunda görüyorsunuz. O yüzden aralarında geçen diyaloglarda hiçbir şekilde fantezi yoktur.

E. E.: Bu dönemde yazarlarımız ya da aydınlarımız bazı şeylerden çabuk vazgeçebiliyorlar. Belki bu da doğal bir haktır onlar için. Öyle bir kuşak da yok. Ancak Rıfat Ilgaz’ın dönemindeki sanatçıları hiçbir şey yıldıramıyor. Ne olursa olsun yani hapse girseler de, hastaneye düşseler de… Küçük çocuklarını bırakmak kolay mı? Ama her şeyden vazgeçip o savaşına devam ediyor.

G.G.: Onların yetişmesinde Türkiye'de 1900’lerin başında başlayan bir komünist örgütlenmenin de payı var. Mustafa Suphi’lerin de payı var. Şüphesiz Mustafa Kemal’in de etkisi var. En ilginç ve bugüne benzemeyen tarafları; yaptıklarının karşılığını hiçbir şekilde beklemiyorlar. Bugün öyle değil. Sosyal medyada “Vay helal olsun, ne güzel bir duruşu var” dediğim birçok insanın bugün milletvekili adayı olduğunu görüyorum ve bunu yadırgıyorum. İnsanlar bir muhalif çıkış yaptıkları zaman bunun karşılığında mutlaka milletvekili mi olmalılar? Böyle bir şeyi bizim kuşağımız hiç düşünmedi.

Rıfat Ilgaz da düşünmemiş. Mehmet Ali Aybar, Türkiye İşçi Partisi’nden vekil olmasını teklif ediyor, ancak kabul etmiyor…

G.G.: Kabul etmiyor, hiç düşünmüyor. Mesela İlkay Akkaya ile birlikte uzun yıllar boyunca sokak etkinliklerinde başı çektik. Ölüm oruçlarında, gözaltında kayıplarla ilgili, çeşitli kurultaylarda vesaire… Aklınızın ucundan geçmedi milletvekili adaylığı. Yani o yüzden Rıfat Ilgaz’ların kuşağı karşılıksız bedel ödeyen bir kuşaktı.

Maalesef Rıfat Ilgaz’ın oğlu ve çok değerli bir başka yazar, yayıncı Aydın Ilgaz da oyunu göremeden aramızdan ayrıldı. Aydın Bey ile oyunu hazırlarken nasıl bir iletişiminiz vardı?

G.G.: Aydın Bey'le çok uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz vardı. Ankara Birlik Tiyatrosu'nu çok iyi tanırdı. Önce konuya mesafeli davrandı. Daha sonra metni okuyunca “Çok güzel, düşündüğümden çok daha iyi” dedi. “Bunu gerçekten sahneye koyarsanız ben sonuna kadar arkanızdayım” dedi. Sonra Aydın abiyle benim bitmek tükenmek bilmez bir mesaimiz başladı. Yaklaşık 6 ay sürdü. Gerçekten bir süpervizör gibi oyunun her şeyiyle ilgilendi. Ancak izlemesi kısmet olmadı. Bizim için de bir kırılma noktasıydı Aydın Bey’in kaybı. Bir ay kadar hiçbir şekilde oyunu oynamadık.

E.E.: Ama en azından "Bir Yeryüzü Ozanı Rıfat Ilgaz"ın sahnelerde olduğunu bilerek uğurladık.