Kürt sorunu ile devlet biçimi arasındaki bağlantıyı yansıtan önceki yazımda federalizm değil, adem-i merkeziyet tercihimin yanısıra...

Kürt sorunu ile devlet biçimi arasındaki bağlantıyı yansıtan önceki yazımda federalizm değil, adem-i merkeziyet tercihimin yanısıra, eğer barışı sağlayacaksa, bu çözüm yolunun da tartışılabileceğini belirtmiştim.

PKK şiddeti ve Başbakan’ın BDP’yi de hedef alan sert tepkisi, buna BDP genel başkanının yanıtı, sorunu tartışma zemininden uzaklaştırmadı değil. Ne var ki, Anadolu  barışına giden yol, görüşlerimizi elden geldiğince açık ve içtenlikli ifadeden geçiyor.

Bir ön saptama: devlet biçimleri, tekli yapıdan federalizme uzanan geniş bir yelpazeye yayılır. İşte başlıca ayrımlar: merkeziyetçi/adem-i merkeziyetçi üniter devlet, idari/ siyasi nitelikte bölgesel devlet, merkeziyet/ özerk yapı ağırlıklı federal devlet.

Amaç, hepsinde ortak: belirli yeryüzü parçası üzerinde yaşayan toplumların  siyasal  birlikteliği.

Üniter devlet, yasama-yürütme ve yargı erklerinin tekliği yoluyla  belirtilen amacı gerçekleştirmeye çalışır. Federal devlet ise, özerklik, katılım ve yan yana/üst üste yapılanma ilkelerine göre örgütlenir. Felsefesi, seyreltme ve birleştirme sözcükleri ile açıklanır. Fazla sıkışık olanı seyreltme, buna karşılık, fazla ayrışık olanı birleştirme. Amaç, aynı siyasal çatı altında birliktelik.

Bölgesel devletler ise, üniter  veya federal ağırlıklı öğeleri öne çıkarabilir…

Almanya ve Rusya federal, İspanya ve İtalya bölgesel, Fransa ve Türkiye ise tek yapılı. Fakat, merkezi yapılanmanın ağırlığı, Rusya’yı Almanya’dan uzaklaştırır; öyle ki, İspanya’nın federal özellikleri Rusya’ya göre daha belirgin. Buna karşılık, İspanya’ya göre hayli silik olan İtalya bölgeciliği, adem-i merkeziyetçi Fransa’ya benzetilebilir.  Türkiye ise, merkeziyetçilikte  Fransa ile kıyaslanamaz…

Bu kısa karşılaştırma şunu gösteriyor: hangi yelpazede yer alırsa alsın, devlet örgütlenmeleri tek biçimli olmaktan uzak. Her toplum, siyasal örgütlenmesini kendi özgül koşullarına göre biçimlendiriyor. Birlikte yaşama iradesi ise, hepsi için geçerli öznel öğe. Genel eğilim şu: merkezin siyasal yetki tekeli, giderek çevre lehine esnetiliyor.

Türkiye’de, 1921 Anayasası dışında, Cumhuriyet’in üç Anayasası da merkeziyetçi: ülke-insan topluluğu ve siyasal örgütlenme bakımından 1961, 1924’e göre daha merkeziyetçi.1982’deki “tek”lik vurgusu ise, merkeziyetçi üniter devlet yapılanmasına bile yabancı…

Öyle ki,  -Kürt sorunu olmadığı varsayımında bile- 1982 kurgusuna dayanan  çağdışı tekçi merkeziyetçiyi yapıyı aşmak için bir çok neden var: kamu hizmetinin gerekleri, katılım ve demokrasi, (doğa ve çevre olarak) ülkenin korunması…

Siyasal örgütlenmenin ülkeselleştirilmesi, Kürt soruna ne ölçüde çözüm olabilir? Adem-i merkeziyet veya federasyon, bir yandan belli sayıda sorunu çözerken, öte yandan yeni sorunları da beraberinde getirecek…Hangisi tercih edilmeli?

Federal yapı, etnisite temelinde iki ayrı federe devlet ve bir üst siyasal örgütlenme şeklinde, devlet biçiminde köklü bir tercih değişikliğini gerekli kılar. Federal devleti birlikte yöneten, ama federe yönetim olarak birbirine mesafeli ve giderek birbirine yabancılaşan iki ayrı toplumun  ortaya çıkma olasılığı çok yüksek. Haliyle her iki topluma kendine özgü siyasal statü sağlar; eğitim sistemindeki farklılaşma, dil sorununu da belli ölçüde çözer…

Buna karşılık, bugünkü yapıdan kaynaklanan,  kamu hizmetlerinin bölgesel ölçekte planlanması ve yürütülmesi, yurttaş mekanına yakın demokrasi mekanizmalarının oluşturulması, ülkenin korunması gerekleri için,  adem-i merkeziyetçi bir yapı, daha elverişli ve gerçekçi. Ülke bütününde bölgesel ölçekli yapılanma, etnik, kültürel ve dilsel farklılaşmalar için kendini ifade mekanı  olarak da görülebilir.

Bu ikinci tercihte birlikte yaşama iradesi, ilkine göre daha belirgin. Çünkü, farklı toplum ve halklar, bölgelerinde, hem yaşam ortamlarını birlikte koruma ve geliştirme, hem de kendi kimlikleri ile özdeşleşme olanağına kavuşmuş olacaklar: iktidar açısından, ülke bütününde katılım-demokrasi yoluyla  merkezin sınırlanması; özgürlükler için, ülke genelinde asgari standart ve ortak güvencelerin geçerli olması.

Federal sistem ise, Batı (kuzey doğu dahil) ve Doğu (güneydoğu vurgulu) ayrılığını derinleştirir. Bu da,  demografik açıdan asimetrik bir ayrışma ve birleşmeye ivme kazandırır.

Silahların gölgesinde bunları tartışmak kolay olmasa da, barış dili,şiddeti aşmanın panzehiri.
 
(ikaboglu@marmara.edu.tr/www.ibrahimkaboglu.com)