Bugün federasyonun şike kararından (kararsızlığı mı demeli yoksa) bahsetmek şart oldu.

Bugün federasyonun şike kararından (kararsızlığı mı demeli yoksa) bahsetmek şart oldu.

Önce kararı özetleyelim. Ne dedi Mehmet Ali Aydınlar? ¨Henüz delillerin hepsini göremedik. Soruşturmada adı geçenlerin bir kısmı hapiste olduğu için ifadelerine başvurmamız mümkün değil. Bu yüzden de iddianame ortaya çıkana ve delillerin tümünü görene kadar beklemeliyiz¨ dedi.

Sondan başlayalım: Benim kıt hukuk bilgim bile iddianamenin ortaya çıkmasının delillerin tamamını  görmek anlamına gelmediğini bilmeye yetiyor. İddianame yazıldıktan sonra da tıpkı bugün olduğu gibi davaya yeni deliller eklenebilir. ¨Delil ekleme¨ böyle belirli süreye bağlı bir eylem değildir. Dolayısıyla bugünkü durumla, iddianame açıklandığı günkü durum arasında teorik olarak hiçbir fark yok. Tabii eğer sen mahkemenin dava açıp açmama kararına göre hareket etmeyi planlamıyorsan.

Gelelim ¨olası yeni delillerden yararlanmadan karar vermeyi istememe¨ haline. Şimdi eğer federasyon söz konusu delillere kendisi ulaşsaydı, ¨dur yahu, belki birkaç delil daha buluruz¨ deyip kararı bilinmeyen bir tarihe mi öteleyecekti? Böyle saçma bir düşünce biçimi olabilir mi?

Tut ki yolda yürürken bir çanta buldun, içinden de tüm bu deliller çıktı. ¨Abi kesin bir çanta daha bulurum ben, iyisi mi bunları değerlendireceğime biraz daha dolanayım ortalıkta¨ mı der insan? Pes!

Eldeki deliller ışığında bir karar alırsın, sonra eğer verilen cezada değişiklik yapmayı gerektirecek delillere ulaşırsan kararını revize edersin. Basit!

Gelelim işin diğer kısmına. Buradan federasyona çok net bir soru sormak istiyorum. Şike soruşturmasında adı geçen bir takıma gönül düşürmüş birisi olarak soruyorum: Elinizdeki deliller benim takımımı suçlu kılar mı, kılmaz mı?

Topu taca atarak takımımı da zan altında bırakıyorsunuz. Ya çıkın ¨Bu deliller ceza vermeye yeterli değil¨ deyin (Eğer Aydınlar böyle söylemiş  olsaydı o zaman tartışacak hiçbir şey olmazdı. Çok net bir şekilde kapanırdı bu tartışma. Ve işte o zaman yeni delilleri beklerdik), ya da eldeki deliller hangi cezayı vermeyi gerektiriyorsa o cezayı verin.

Oyuncak değil ki bu... Sen yargıdan bağımsız karar alması gereken özerk bir kurum olarak tarafına gönderilmiş somut malzemeyle hareket etme kabiliyetine sahip değilsen, çok belli ki futbolu yönetme kabiliyetine de sahip değilsin.

Hele bir de Aydınlar’ın Avrupa kupaları için ¨Eğer kendisinden şüphe eden varsa Avrupa’ya gitmesin¨ açıklaması var ki... O günden beri aklıma geldikçe federasyon başkanının yerine benim yüzüm kızarıyor. Gaf desen gaf değil, dil sürçmesi desen o da değil.

Sayın Başkan! Kulüpler böyle uzaylı  gibi, kendi kendine karar veren, bilinci olan, özgür iradeye sahip birer yaratık değildir. İnsanlardan oluşur. Kulüp insanlardan bağımsız karar veremez. İnsanların verdiği karara ¨kulüp kararı¨ diyoruz biz. Şikeyle suçlanan yönetimlerin ¨Ya ben galiba şike yaptım, iyisi mi Avrupa’ya gitmeyeyim bu sezon¨ demesini beklediğinizin farkında mısınız? Böyle bir kararın mahkeme önünde yargılananların ceza almasını garantilemek olduğunun farkında mısınız? Sizce herhangi bir kulüp (yani insanlardan oluşan ve şikeyle suçlanan yönetimler) kendi ayağına kurşun sıkar mı?

O kararı alması gereken sizdiniz sayın başkan. Eğer eldeki deliller ışığında şüphe duyduğunuz kulüpler varsa Avrupa’ya göndermeyecektiniz. Ya da çıkıp cesurca ¨Bu deliller Avrupa’ya gitmenize engel değildir. Gidip gururla bu ülkeyi temsil edebilirsiniz¨ diyecektiniz. Yapmanız gereken çok basitti, yapamadınız.

Siz yapamadınız, bizim futbolumuz gölgede kaldı. Geçmiş olsun!