Fehim Taştekin, Suriye denklemini yorumladı: Hamaset gürültü çıkarıyor ama stratejiden koparıyor

Can Uğur - canugur@birgun.net @canugur1987

Ortadoğu Uzmanı, yazar Fehim Taştekin’le İdlib operasyonunun olası sonuçlarını ve Suriye’deki mevcut durumu konuştuk.

► İdlib operasyonunun Türkiye’ye olası etkileri ne olur?
İdlib operasyonunun olası sonuçlarını görmek için önce İdlib’in nasıl bir yere dönüştürüldüğünü hatırlamamız gerekiyor. İdlib Suriye krizinin ta başında itibaren cihatçı otobanının en önemli kollarından biriydi. Özellikle yabancı savaşçıların şeri emirlik provası yaptığı yere dönüştü. Diğer cepheler tek tek Suriye yönetiminin kontrolüne geçerken stratejik bir tercih olarak silahlı gruplar giriş kapısının eşiğine kürendi. Ve burası 100 binin üzerinde cihatçının temerküz ettiği mücahit toplanma merkezine dönüştü. Cihatçının her tonu var burada. El Kaide bağlantılı ya da eski El Kaideci gruplar hakim yapılar. Haliyle uzlaşmayı reddeden ve adanmış savaşçılardan oluşan çok sayıda örgüt ve bileşenden bahsediyoruz. Zaten uzlaşmaya yanaşsalardı yeşil otobüslerle İdlib’e gitmeyi tercih etmezlerdi. Türkiye’nin sınırlarında fiilen bir ‘Talibanistan’ kuruldu. Kimse bunu tolare edemez ama farklı hesaplarla ediliyor. Hala yeter ki Suriye’nin başı ağrısın da ne olursa olsun diyen taraflar var. Bu cihatçılar buradan çıktıktan sonra başımıza bela olur korkusunu taşıyanlar var. Suriye’nin geleceğinden pay kapabilmek için bu krizi uzatmaya çalışanlar var vs. fehim-tastekin-suriye-denklemini-yorumladi-502753-1.Türkiye özelinde olası yansımalara gelecek olursak: Kuşkusuz on binlerce silahlı grubun Türkiye sınırlarına dayanması ve şehirlerimize sızması bir kabus senaryosudur. Bu silahlı gruplar Astana sürecinde Türkiye’nin ihanetine uğradıklarını düşündüklerinde silahlarını kolaylıkla eski destekçisine doğrultabilirler. Bunun en çarpıcı örneği Afganistan’da cihatçıları desteklerken kendi evinde vurulan Pakistan’dır. Pakistan’la Türkiye’nin üstlendiği rol çok paralel. Ve bu tür roller bumerang etkisiyle hep sahibini vurur. Bir diğer konu göç baskısı. Normal siviller Suriye ordusunun kontrolündeki bölgelere geçebilir, tabi silahlı gruplar tahliye koridorlarını kapatmazsa. Bu tür engelleri hem Halep’te hem Doğu Guta’da gördük. Silahlı gruplarla ilintili siviller ya da savaşçıların aileleri ise Türkiye sınırlarına yığılabilir. Çatışmalar Türkiye’nin sınır hatlarına sıçrayabilir. Türkiye’nin İdlib’i çevreleyen 12 kontrol noktasının olası çatışma senaryosunda nasıl bir tabloya yol açacağı meçhul. Türkiye bu noktalardaki güçlerini çekerse Türk askerini kalkan olarak görenler ihanete uğradıklarını düşüneceklerdir. Bu kontrol noktalarının çekilmemesi ise Türkiye’yi Suriye ordusu ve Rusya ile karşı karşıya getirebilir.

Zaten iş bu noktalara gelmesin diye taraflar arasında çetin bir görüşme trafiği sürüyor. Özellikle yabancı savaşçılar Türkiye’de yerleşmeye ya da Türkiye üzerinden dağılmaya çalışacaklardır, bu durumda bizi sadece güvenlik riskleri değil çok yönlü diplomatik sorunlar da bekliyor olacaktır.

Türkiye elini Rusya’ya kaptırdı
► ABD ile yaşanan kriz ve Rusya ile yakınlaşmaların bölgeye yansımaları nasıl olur?

ABD’nin Suriye politikasını değiştirip YPG’yi desteklemeye başlamasından beri artan bir ayrışma var. Rus uçağının düşürülmesi ve büyükelçinin öldürülmesi sonrası Moskova ile ilişkileri normalleştirmenin kaçınılmaz sonucu olarak Türkiye elini Rusya’ya kaptırdı. Bir mahkumiyet ilişkisi şekilleniyor. Gülen Cemaati, Halkbank davası ve Rusya’dan S-400 alımıyla ilgili gerilimler ve son olarak rahip krizi Türkiye’yi ittifak ilişkilerinde serbest uçuş moduna soktu. Ama bir yere gittiği yok. Mevcut koşullarda Türkiye, NATO’dan ayrılmayı göze alamaz, Batılı dostları da bütün gerilimlere rağmen buna izin vermek istemez. Ruslar bunun farkında. Ruslar değerli ekonomik ilişkiler ve Suriye’de geçici yakınlaşmanın üzerine sanıldığı gibi büyük stratejik ortaklık anlamları yüklemiyor. Son derece temkinliler. Ankara’nın Washington’la kavgasını konjonktürel görüyorlar. Rusya sağlam bir ortaklık kuracaksa ve buna da yeni eksen diyecekse muhatabından istikrarlı bir duruş ister. Bu duruşu görmüş değiller. Fakat bir kopuştan söz edemesek de kuşkusuz Rusya-Türkiye yakınlaşmasının etkileri olacaktır. Zaten Astana süreciyle Suriye’de Rus planı yol aldı. Ankara ister istemez bu plana katkı sunmak durumunda kaldı. Bu yakınlaşmanın başka konularda da işlevsellik kazanması için ilişkilerde güvenin tesis edilmesi gerekiyor. İki ülkenin Suriye krizinin çözümüne ilişkin bakış açılarında zıtlıklar hala duruyor. Türkiye’nin Suriye’de ortaklığa razı olması belli dayatmalara bağlı. Türkiye’nin Kürtlerin özerklik elde etmesini ulusal bir tehdit olarak görmesi, bunu önlemeye dönük askeri harekat geliştirmek için Rusların yeşil ışığına ihtiyaç duyulması Rus planına omuz verdirten dayatmalardan birisi. Ortaklık sorunlara ortak yaklaşımlar geliştirildiği zaman ciddi ve olumlu sonuçlar verir.

fehim-tastekin-suriye-denklemini-yorumladi-502754-1.
Türkiye’nin sınır hatlarında sağlıklı-istikrarlı bir kuşak yaratması zor. Hamaset gürültü çıkarmak için işe yarıyor ama Türkiye’yi uzun vadede stratejik bağlamlardan koparıyor ve bölgesel denklemlerden atıyor. Yakın ve uzak tüm komşularla sorunlu bir Türkiye kendini hapsetmiş bir Türkiye’dir. Ellerinde bir tek Katar kaldı. O bile garantisi olan bir dostluk-ortaklık değil.


Mahkumiyet ilişkisinin getirdiği ortaklık da inişli çıkışlı ve dönemsel oluyor. Mesela bu ortaklık Kürtler için çözüm vaat etmiyor. Suriye dışına çıkarsak Filistin sorununun çözümünde de bunu ortak bir sinerjiye dönüştüremezler. Çünkü harekat noktaları farklı. Pergeli biraz daha açarsak Kafkasya, Karadeniz ve Akdeniz’deki sorunlarda da Türkiye, NATO’cu çizgisinden kesinlikle taviz vermiyor. Temelde Türkiye-Rusya ortaklığı yanlarına İran’ı da aldıklarında bölgesel sorunlarda Amerikan inisiyatifini kesinlikle geriletebilirler ama üç ülkenin bagajı birbirine karşı çekincelerle dolu. Ekonomik ortaklık tamam ama buna siyasal perspektifler eşlik etmeli. Burada ciddi uzaklaşmalar var.

► Çavuşoğlu’nun Rusya ziyaretinden sonra süreç nasıl şekillenebilir?
Çavuşoğlu’nun ziyareti İdlib pazarlıklarının devamı niteliğinde. Tahran’da İran, Rusya ve Türkiye zirvesine hazırlık yapılıyor. 14 Ağustos’ta Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Ankara’ya gelmişti. 17 Ağustos’ta Savunma Bakanı Hulusi Akar, Moskova’ya gitmişti. Zirveye kadar ülkelerin çözüm önerilerini yaklaştırmaya çalışıyorlar. Henüz uzlaşma yok. Türkiye operasyon olmadan çözüm diyor. Ruslar Türkiye’den silahlı grupları dizginlemesini ve Heyet Tahrir el Şam’ın elimine edilmesini bekliyor. İkisi de bana göre imkânsız görev. Türkiye’nin girişimleriyle Heyet Tahrir el Şam’ın rakibi hatta düşmanı sayılacak çok sayıda örgüt Ulusal Kurtuluş Cephesi adı altında bir araya geldi. Ama bu oluşum bu örgütlerin Rus-Türk planına razı oldukları ve Suriye yönetimine karşı savaşa son verecekleri anlamına gelmiyor.

Rusya’nın istediği Dera senaryosunun İdlib’de tekrarı ve Türkiye’nin de buna aracılık etmesi. Dera senaryosu ağır silahların bırakılması ve savaşa son verilmesini yani çözüm bulununcaya kadar çatışmasızlık rejimine geçilmesi anlamına geliyor. Ateşkes dışı görülen IŞİD ise operasyondan kurtulamadı. Şimdi zaten bu mekanizmayı reddettikleri için İdlib’i seçtiler. Haliyle şimdilik savaşmaya kararlılar. Türkiye oyun bitti dağılma vakti derse durum değişir. Ama burada Heyet Tahrir el Şam kesinlikle direnme eğiliminde. Bu örgütü cephe açan El Kaidecilerin kurduğu Huras el Din ise sonuna kadar savaşmaktan yana.

Olası İdlib zaferi Şam’ın elini güçlendirir
► İdlib sonrası Suriye’de nasıl bir tablo ortaya çıkacak? Sonraki hamle ne olur?

İdlib çözülürse geriye Türkiye’nin kontrol ettiği bölgeler ile Fırat hattında Kürtlerin ortaklarıyla birlikte özerklik tesis ettiği alan kalıyor. İdlib’de olası zafer Şam’ın elini çok güçlendirecektir. O yüzden Kürtler İdlib’den önce müzakerelerle yol almak istiyor. Çünkü İdlib’i de kontrol etmeye başlamış bir yönetim daha fazla diş gösterecektir. Türkiye’ye de çık denilecektir fakat buradaki çekilme önemli ölçüde Şam’da Kürtlerle pazarlığın akıbetine bağlı olacaktır. Türkiye askeri varlığını Kürtlere bir şey verilmemesi yönünde bir caydırıcı koz olarak kullanacaktır. İdlib sonrası bir diğer trafik ABD ile pazarlıklarda görülecek. ABD de bölgeden çekilmek için belli şartlar ileri sürüyor. Bunun başında İran bağlantılı unsurların Suriye’den çekilmesi şartı var. Tabi Fırat hattında da fiili durumu Suriye’nin geleceğine taşıyacak bir senaryo ABD’yi memnun eder. ABD’nin bölge planlarında artık bir Fırat parantezi açılmıştır. Bunu kolay kolay terk etmezler.

► Bundan sonraki süreçte bölgedeki saflaşmalarda nasıl bir denklem meydana gelir?
Bir kere Rusya, Suriye üzerinden Ortadoğu’ya dönmüş oldu. Bu Ortadoğu’daki Amerikan düzeninin keyfini kaçırır. Ruslar İsrail’in saldırılarına kar��ı Mısır’a kalkan oldukları Kavkaz Operasyonu’ndan beri Ortadoğu’da çok düşük bir profille idare ediyorlardı. Artık pek çok konuda Rus kanalının devreye girdiğini göreceğiz. ABD aşırı derecede İsrail’in çıkarlarına endeksli yeni bir dizayn operasyonuna kalkıştı. Bu stratejinin duvara toslaması an meselesi. Amerikan tökezlemesi Rusya’nın daha da alan bulmasına yarayabilir. Irak’ta bile birçok siyasi kanat ABD’yi bırakıp Ruslarla birlikte çalışmaktan bahseder hale geldi. İsrail bile ABD’yle yetinmeyip Ruslar aracılığıyla belli sorunları halletmenin peşindeler. Mısır-Rusya yakınlaşması da 1950’lerdeki projeksiyonu akla getiriyor.

Türkiye için temiz bir kağıda öngörüler düşmek kolay değil. Çünkü ne yapacağı belli olmayan, dümeni kırmış bir gemi gibiyiz. Eğer politika değişikliğine gider de Suriye ile yeni bir başlangıç yapmayı başarırsa Ortadoğu denkleminde kendine makul bir yer edinebilir. Aksi halde tehlikeli örgütlerle iştigal etmiş bir aktör olarak bölgede birçok ülkeden mesafe bir tavır görecek. Ayrıca Türkiye’nin Kürt sorununa yaklaşımı şimdilik kendisini sahada aktör yapsa da elde ettiği bu manivela gücünün uzun vadede ayağına dolaşması kuvvetle muhtemel. Kürtlerle sorununu çözememiş ve barışçıl bir perspektifi komşularına da yansıtamamış bir Türkiye’nin sınır hatlarında sağlıklı-istikrarlı bir kuşak yaratması zor.

Hamaset gürültü çıkarmak için işe yarıyor ama Türkiye’yi uzun vadede stratejik bağlamlardan koparıyor ve bölgesel denklemlerden atıyor. Yakın ve uzak tüm komşularla sorunlu bir Türkiye kendini hapsetmiş bir Türkiye’dir. Ellerinde bir tek Katar kaldı. O bile garantisi olan bir dostluk-ortaklık değil.