Depreme yardım için bütün ülke seferberlik halinde… İnsanlar ellerinden geleni yapmak için çırpınıyorlar. Ancak yardımların dağıtımı için düzenli bir yapı halen kurulamadı.

Yardımları toplamaktan daha önemlisi dağıtım için organize olabilmek…

Yardım dağıtımında doğu ile batı arasındaki farkı 1999’da Kosova krizi sırasında görmüştüm. Kosova ile Makedonya arasındaki Blace sınır kapısına 50 bin insan yığılmıştı.

Müslüman yardım kuruluşları ilk önce bölgeye ulaşan ekiplerdi. Yardım dağıtma yöntemleri de şöyleydi:

Bir traktör arkasında yardım kolileri dolu römorkörü ile alana giriyordu. Traktör üstündeki görevliler yardım kolilerini kalabalığın üzerine fırlatıyorlardı. Zavallı insanlar birbirlerini ezerek bunları kapmaya çalışıyorlardı.

Dağıtım bittiğinde kiminin kucağında bir koli meyve suyu, kiminin kucağında tuvalet kâğıdı kolisi, kiminin elinde bir koli sandviç ekmeği bir kenara çekilip değiş tokuş yapıyorlardı.

Bu şekilde bir hafta geçti.

Sonra NATO kampı kuruldu. Bir gün önce yardım alabilmek için birbirlerini ezen insanlar bir buçuk kilometre kuyruk oluşturup sıraya girdiler. NATO askerleri yardım malzemelerini masalara dizmişler, sırası gelen her masadan sadece birer adet ürün alarak ellerindeki plastik leğenlere koyup sıradan çıkıyorlardı. Ne bir izdiham vardı ne de bir karışıklık.

Bütün mesele yardımların dağıtımında bir düzen kurabilmekti. Bu düzen kurulduğunda her şey tıkır tıkır işleyebiliyordu.

Aynı yıl Türkiye’de yaşanan 17 Ağustos Depreminde ise yardım dağıtımı bambaşka idi. Gölcük’te bir bahçe duvarının üzerine gelişigüzel atılmış, toz toprağa bürünmüş giysiler öylece duruyordu. Bir başka alanda yüzlerce ayakkabı tepeleme yığılmış halde bekliyordu. Ayakkabılar tek tek idi. Çiftini bulabilmek imkânsızdı. Yardımlar çöp haline gelmişti.

Aynı durum şimdi tekrarlanıyor. Deprem bölgesine ulaşan gazeteci, sivil toplumcu arkadaşlarımız bu durumu defalarca aktardılar.

Ne yapılabilir?

Okullar kapalı. Öğrencilerden beşer-onarlı gruplar oluşturup gelen giysileri plastik askılara yerleştirip onları uzun bir askı metal veya ahşabın üzerine dizebilirler. İhtiyaç sahipleri de sıraya girip bunları alabilirler.

Çok zor değil. Eğer insanlar yardımlara ulaşabileceklerine inanırlarsa düzen kendiliğinden kurulabilir.

Burada en büyük sorun ve talihsizlik devlet mekanizmasının “biz ve onlar” anlayışının kontrolünde olması.

Ancak belediyeler ve yardım kuruluşları bunu sağlayabilirler. Bu şans hâlâ var. Yeter ki istensin. Yardımlar damperli kamyondan hafriyat toprağı gibi insanların üzerine dökülmesin!

Bu ilke her zaman önemli:

Felaket anlarında yardım dağıtabilmek!