Sol, sosyalist partiler, devrimciler depremin ilk anından itibaren bölgeye yaraları sarmaya gittiler. Meslek örgütleri, sendikalar, dernekler toplumun tüm örgütlü hücreleri bu dayanışma seferberliğinin organizasyonunu sağladı.

Felaket iktidarını gönderelim, yeni bir ülke kuralım
Fotoğraf: Twitter/ @dayanismasol

Deniz DEMİRDÖĞEN - SOL Parti İstanbul İl Başkanı

6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen depremler ile birlikte, elli bine yakın insanımız hayatını kaybetti, yüz binlerce insanımız yaralı, milyonlarca insanımız yaşadıkları sokakları, mahalleleri, kentleri terk etmek zorunda kaldı. Bütün bir ülke, 20 yıllık yağma, talan ve rant iktidarının yarattığı enkazın altında kaldık.


Yaşadığımız felaket, toplumsal düzenin bozukluğunu ve siyasal iktidarın çürümüşlüğünü bir kez daha tüm gerçekliği ile ortaya koydu. Yıllarca, yol yapmakla, bina yapmakla övünen bu siyasal iktidar yarattığı yıkımla tüm ülkeyi bir enkazın altında bıraktı. İktidarlarının tüm taşıyıcı kolonları yıkıldı ve yarattıkları rejim çöktü.

Yirmi yılı aşkın süredir ülkeyi yöneten bu kötülük iktidarının sömürü ve yağma politikaları, bilimi yok sayan gerici politikaları, yarattığı otoriter tek adam rejimi lime lime döküldü. Tüm kamusal varlıkları özelleştirerek ve kamusal hizmetleri peşkeş çekerek kurdukları rant düzeni ülkeyi enkaza çevirdi. Kentsel dönüşüm uygulamaları ile müteahhitlik şirketleri zengin edilirken, halk çürük ve güvencesiz binalara mahkûm edildi.

Yaşadığımız depremi ve bundan önce yaşadığımız afetlerin bir felakete dönüşmesinin sorumlusu insanı, doğayı ve yaşamı merkeze almayan rantı merkeze alan siyasal iktidardır. Sorumlular; kentleri müteahhit şirketlerine teslim edip, kentsel dönüşüm uygulamaları ile kentleri toplu mezarlığa dönüştürenlerdir; depremin ilk anından itibaren orada olması gereken tüm kamu kurumlarını kapatan, özelleştiren, tasfiye edenlerdir; Sağlık sistemini özelleştirdikleri için enkazdan çıkan insanlara tedavi olacakları hastane bırakmayanlardır; Bölgede, insanlar günlerce çadır beklerken, depolarındaki çadırları satmakla meşgul olan Kızılay’ın yöneticileridir. Felaketin tüm sorumluları ve failleri yirmi yıldır bu politikaları uygulayanlardır.

Saray rejimi, iktidarını inşa ettiği taşıyıcı kolonlar ile birlikte çöktü. Şimdi, kentlerimizi, geleceğimizi, memleketi yeniden kurma zamanıdır.

Ülkenin tüm kamusal varlıklarını satılmasını; eğitimden, sağlığa, barınmaya tüm kamusal hizmetlerin sermayeye açılmasını savunan özelleştirmecilik çöktü. Kentlerimizi bütüncül ve kamusal bir anlayışla, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının ve ilgili toplum kesimlerinin katılımı ile yeniden inşa etmeliyiz.

Aydınlanma değerlerini ve bilimi yok sayan; yarattıkları kötülüklere fıtrat ve kader diyen siyasal İslamcılık çöktü. Toplumu kuşatan, çocukların geleceğini karartan tarikatlar ve cemaatler derhal kapatılmalıdır. Bilimin, aydınlanmanın ve laikliğin değerleri ile yeni bir ülke ve toplumsal yaşam, Siyasal iktidarın etnik ve mezhepsel ayrımlarla düşmanlaştırma siyaseti çöktü. Türkiye toplumu büyük bir dayanışma seferberliği örgütledi ve dünyanın dört bir tarafından insanlar bu dayanışmanın parçası oldular. Ülkede, bölgede ve dünyada barışın, kardeşliğin ve dayanışmanın egemen olduğu bir düzen inşa etmeliyiz.

Rejimin üzerinde yükseldiği tüm değerler çökerken, solun yıllardır mücadele ettiği değerler, afet döneminde toplumu birleştirici değerleri haline geldi. Tüm ülke büyük bir dayanışma seferberliği ortaya koydu. Sol, sosyalist partiler, devrimciler depremin ilk anından itibaren bölgeye yaraları sarmaya gittiler. Meslek örgütleri, sendikalar, dernekler toplumun tüm örgütlü hücreleri bu dayanışma seferberliğinin organizasyonunu sağladı. Bir kez daha gördük ki; örgütlü halk muhalefeti geleceğe umutla bakmamızın yegâne gücüdür.

Deprem dayanışmasına yönelik çalışmaların, mahalle komiteleri ve dayanışma pratikleri deneyimleriyle kalıcı hale gelmesi de bu sürecin en önemli başarısıdır. Afet illerinde, mahalle komiteleri üzerinden kentlerin yeniden inşasında halk söz ve karar sahibi oluyor. 1999 depreminden bir deneyim olan “Dayanışma Gönüllüleri” çalışması deprem dayanışma çalışmalarının içerisinde yeniden inşa oluyor. Yaşadığımız bu felaket karşısında, halkın dayanışma değerlerine sahip çıkması ve örgütlü gücüyle halk komiteleri ve dayanışma dernekleri kurmaları gelecek açısından umudumuzu yeşertiyor.

Saray iktidarı, uzunca bir süredir hegemonyasını ve toplumsal desteğini yitirmiş olsa da inşa ettiği otoriter rejim ile iktidarını sürdürmekteydi. Yaşadıklarımızı, Gramsci’nin şu sözleri belki de en iyi anlatmaktadır; “Eski dünya ölüyor ve yeni dünya doğmak için mücadele ediyor.” Ancak, 1950’lerden bugüne gelişen karşıdevrim sürecinin ve yirmi yıllık AKP iktidarı döneminin sonuna yaklaşıyoruz. Siyasal İslamcı iktidarın, inşa ettiği faşist rejimle ve ideolojik kodları ile yüzyıllık bir rövanşa çevirdiği bu tarihsel dönemeçte tüm halk muhalefeti bu rejimi göndermek noktasında bir araya geldi. Yaşadığımız bu deprem felaketinde de geniş halk muhalefeti büyük dayanışma seferberliği ile yarasını birlikte sardı ve acısını birlikte paylaştı. Gezi İsyanı’nda, diktatöre karşı büyük halk muhalefeti nasıl direnişi, dayanışmayı ve mücadeleyi birlikte örgütlediyse; bu felaket karşısında da büyük halk muhalefeti dayanışmayı ve mücadeleyi birlikte örgütledi. Gezi günlerinde, insan zinciriyle barikatlara malzeme taşıdık; şimdide insan zincirleriyle afete dayanışma kolilerimizi taşıyoruz. Bu büyük felaketin enkazından toplumsal dayanışma ile ayağa kalkıyoruz. Şimdi de, ülkemizi enkaz altında bırakan bu tek adam rejimini 14 Mayıs’ta tarihin çöplüğüne gönderme ve eşitliğin, özgürlüğün, dayanışmanın ülkesini kurma zamanı.