Porto Riko’nun felaketi açık. 1898’deki İspanya İmparatorluğu’ndaki savaştan beri ABD’nin parçası. Kamusal mali durum bozuk. Ada, 120 milyar dolar batakta. Bu borçların ödenmesi anayasa tarafından zorunlu kılınıyor

Felaket kapitalizmi  Porto Riko’yu yıktı

Vijay Prashad - Tarihçi

Uluslararası Af Örgütü’nün Genel Sekreteri Kumi Naidoo yakın zamanda Porto Riko’daydı. Naidoo, ziyareti sırasında, geçen yıl Karayipler boyunca kopan dördüncü kategori Maria Kasırgası’nın sonrasıyla ilgili incelemelerde bulundu.

Maria, rotası üzerindeki hiçbir adayı pas geçmedi, Dominik Başbakanı Roosevelt Skerrit, hasarın “akıllara durgunluk verdiğini” söylüyor. Kasırga, ABD’nin bir parçası olan Porto Riko’yu da vurdu, ancak diğer adaları vurduğundan daha fazla değil. Fakat adadaki rehabilitasyon ve iyileştirme faaliyetleri diğerlerine göre çok yavaş. Kasırgadan bir yıl sonra adaya giden Naidoo, şöyle yazdı: “Çok sayıda kişinin böylesi tehlikeli koşullarda yaşamaya zorlanması şoke edici; dünyanın en zengin ulusunun parçası olduklarını düşündüğünüz zaman durum daha da kötü görünüyor.”

Bu yıl Ocak ayında, Kanadalı Gazeteci Naomi Klein, Porto Riko’da bir hafta geçirdi. Porto Riko, geçen 10 yılda, Washington’daki yerel hükümet ve emperyalist derebeyleri tarafından kamusal kurumlarının tıkanmasıyla ilgili bir dizi savaşa kitlenmiş durumda. (Porto Riko, ABD’nin sömürgesi) Klein, ziyareti sırasında, sadece kasırganın ve devletin planlı ihmalinin sertçe vurduğu bölgeleri değil aynı zamanda halkın iyileştiği ve yeniden inşaya başladığı yerleri gördü. Klein, Porto Riko’yu kasırgadan önce, kasırgadan sonra yıkan ve yıkmaya devam eden kapitalizmin panzehrini bu bölgelerde buldu.

Porto Riko’nun felaketi açık. 1898’deki İspanya İmparatorluğu’ndaki savaştan beri ABD’nin parçası. Kamusal mali durum bozuk. Ada, 120 milyar dolar batakta. Bu borçların ödenmesi anayasa tarafından zorunlu kılınıyor. Bu borç, hükümetin, 3 milyondan fazla Porto Rikolunun hak hizmetlerine ilişkin planını uygulamasının önünde engel. Yerel hükümetlerin ödenekleri kesmesi dolayısıyla nüfusun yarısı kasırga vurmadan önce iş bulamıyordu. Maria Kasırgası’ndan önce protestoların adada normalin parçası olması şaşılacak bir şey değil.

Kaygı verici noktalardan biri Porto Riko’nun elektrik sistemiydi. Klein’ın yazdığı gibi, elektriğin yüzde 98’i fosil yakıtlardan geliyor. Hiçbir yerel petrol, benzin ya da kömür olmaksızın, Porto Riko yakıtını gemilerle taşımak durumunda. Bu durumda Porto Riko’da elektrik hizmeti almak için ABD’nin ana karasında olduğundan daha fazla para ödeniyor.

İthal edilen fosil yakıtlar ve merkezileştirilmiş elektrik sistemi kasırga sonucunda adayı savunmasız hale getirdi. Sistem kasırgada çöktü, aylarca elektrik verilemedi, şu anda bile bazı noktalara verilemiyor. Elektrik şirketini özelleştirmek ABD hükümetinin istek listesinin en başında. Klein’in felaket kapitalizmi konsepti, bu durum için oluşturulmuş. Felaket vurduğunda, oligarşi, hem tahviller hem de kamu kaynaklarının özelleştirilmesiyle felaket üzerinden para kazanıyor.

Felaket sosyalizmi
Naomi Klein, Porto Riko’daki cılız umudun sesini yazıyor. Bazı bölgelerde, endüstriyel gıda dağıtılamazken insanları organik tarım besliyor, aylarca elektrik verilemeyen yerlerde kültür merkezlerinin çatısına kurulu güneş panelleri enerji üretiyor. Bu küçük alternatif bölgeler Karayipler’in başka bir adası Küba’da norm durumunda. Küba, Porto Riko gibi Irma ve Maria kasırgalarından etkilendi. Fakat iki adanın durumu birbirinden çok farklı. ABD ambargoları ve yüzyıllarca süren sömürgeci yağma tarafından boğulan Küba, devrimden sonra, halkı için başka yollar yaratmak için mücadele etti. Küba kasırgalara karşı, korunmasız nüfusu güvenli yerlere taşıyarak, merkezi olmayan elektrik sistemini sökerek hazırlanıyor.

Hasar yönetildi, iyileştirme mümkün olduğu kadar süratli yapıldı. Küba aynı kasırga tarafından vurulmuş olsa da Porto Riko halkına yardım etmek için tıbbi personel ve elektrik işçileri göndermeyi teklif etti. (Tıpkı Katrina Kasırgasından sonra ABD’nin New Orleans şehrindeki halka yardım teklif ettiği gibi. Katrina Kasırgası Küba’yı da aynı hızla vurmuştu.)
‘Felaket sosyalizmi’ Küba’nın tabiatının bir parçası. Küba halkı gönüllü birimlerinde örgütlü ve altyapısı tek merkezden yönetilmiyor. 1963’ten beri ablukayla sıkıştırılan ve Küba Komünist Partisi’nin birimlerinin ekolojik sosyalizme ilgisi Kübalıların 1980’de ekolojik konferans düzenledi. Doğanın ve Doğal Kaynakların Korunması için Ulusal Komisyon oluşturuldu, 1981’de doğayı korumak için 31 no’lu yasa geçirildi. Fidel Castro 1992’deki BM Rio Konferansı’nda, “Uzun zaman önce yapmamız gereken şeyi yapmak için yarın çok geç olabilir” demişti.

Küba yurt çapında tarım ekolojisi prensiplerine dayalı bir pencere açtı - biyolojik tarım ilaçlarıyla kent çiftçiliği, çiftçi kooperatifleri, kıyı alanlarda konut inşaatına yasak, farklı alanlarda becerileri olan komşuları bir araya getiren Entegre Mahalle Dönüşüm Atölyeleri (TTIB).

Ambargoların ve tarihin koyduğu sınırlar var. Fosil yakıta bel bağlamak bunlardan biri. Diğeri ise ithal gıdaya bel bağlamak. Fakat, 2005’teki Katrina Kasırgası sonrası Küba, tüm enerji sistemini yeniden düzenledi. Küba, önümüzdeki 20 yılda, enerji ihtiyacının çeyreğini yenilenebilir enerjiden karşılamayı planlıyor ve önümüzdeki yıllarda yenilenebilir enerji kullanımını derinleştirmeyi umut ediyor.

Küba’da deneyimlenen şey, yakın zamanda Hindistan’ın Kerala eyaletinde, sol hükümet ve sosyal bilinci olan halk eyaleti vuran sellere karşı sıkı şekilde çalıştığında yaşandı. Başka bir deyişle, Küba’da yaşanan deneyim kültürel yanı Küba halkıyla ilgili değil; yapısal, yani sosyalist toplum ve devletin faydalarıyla ilgili.

Naomi Klein, dünyayı mideye indirmek isteyen özgürlükçü anti-sosyal kapitalistler olan Puertopianların Porto Riko’yu kendi küçük cennetlerine çevirmek istediğini ortaya koyuyor. Porto Riko’ya dair vizyonları, Küba’nın devrim öncesi ABD mafyası ve tekelci sermayenin elindeykenki halini andırıyor. Ütopyaları 1958 Öncesi Küba. Klein Puertopianlar ve alternatif örgütlenmelerin ekolojik tarım güçleri arasındaki çatışmayı yazıyor.

Fakat daha kapsamlı bir seçim imkânı var; ABD hükümeti tarafından kabul ettirilmeye çalışılan vahşi felaket kapitalizmi ve Küba ve Kerala’daki sosyalist deneyimler. İlki -felaket kapitalizmi- sosyal enerjiyi yok eden devlet ve kurumların tasavvuru. İkincisi, yani sosyalizm, yeni bir dünya yaratmak için sosyal dinamizmle birlikte işliyor.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif