Kadınların, Polonya’dan Arjantin’e, İspanya’dan Amerika’ya uzanan feminist grevler ile karşıladıkları 8 Martların mor dalgası devam ediyor.  Bazen şehirleri, Arjantin ve İrlanda’daki gibi yeşile, İspanya’daki gibi mora, İran’daki gibi beyaza, Amerika’daki gibi kırmızıya boyayan kadınların bu dalgasını, feminist greve taşıyan isyan nereden yükseliyordu? İsviçre sendikal birliği kadın kongresi sırasında alınan feminist grev kararını, İsviçreli kadınlar şöyle […]

Feminist grev dalgası: İp atlayalım mı?

Kadınların, Polonya’dan Arjantin’e, İspanya’dan Amerika’ya uzanan feminist grevler ile karşıladıkları 8 Martların mor dalgası devam ediyor. 

Bazen şehirleri, Arjantin ve İrlanda’daki gibi yeşile, İspanya’daki gibi mora, İran’daki gibi beyaza, Amerika’daki gibi kırmızıya boyayan kadınların bu dalgasını, feminist greve taşıyan isyan nereden yükseliyordu? İsviçre sendikal birliği kadın kongresi sırasında alınan feminist grev kararını, İsviçreli kadınlar şöyle açıklıyor: “Her işten, her maaştan veya işsiz, her kadın ve LGBTİQ ile aramızda kuracağımız ağ ile ortak hareket etmek ve iş yerinde, evde, okulda, her yerde maruz kaldığımız eril tahakküme karşı daha görünür olmak istiyoruz.”

14 Haziran 1991 İsviçre’sinde yarım milyon çalışan kadının, ‘eşit işe eşit ücret’ talebiyle gerçekleştirdikleri genel grev, kadınlar lehine çalışma koşullarını iyileştirici yasa değişiklikleriyle sonuçlanmıştı. İsviçre’de, kadınlar açısından yavaş ilerleyen ve aleyhte olan yasalara rağmen, özellikle bu genel grevin ardından İsviçreli kadınlar yakaladıkları ivmeyle hak ve kazanımlarını genişletmek için yollarına hız kesmeden devam etmişler. Tabi arada, ancak 1971’de gelen ulusal düzeyde de oy kullanabilme hakkini unutmamak lazim.  Yıl 1995’e geldiğinde işyerinde ayrımcılığı ve tacizi önlemeyi amaçlayan ’Eşit Fırsatlar Yasası’ çıkarttırmışlar. Hayati tehlikeler dışında yasal olmayan kürtaj yasasını 2002’de gidilen referandumda, her durumda kadının karar yetkisinin kendisinde olduğu ve her koşulda sahip olması gereken bir sağlık hakki olduğunu 70% onayla değiştirdiler. 2005’te ise kadınlar için 14 haftalık ücretli doğum izni kazanımı var. Ancak ücretli doğum iznini, baba olan erkekler de alana kadar bunun, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından tatmin edici bir düzenleme olmayacağını ekliyorlar. Araya girip biraz gerilere gidecek olursak, ev içi şiddetin 1992’de yasalaştığını ve boşanma yasalarında değişikliğe 2005 yılında gidildiğini görüyoruz. İsviçre’de gördüğümüz bu tarihsel zikzaklar bize hiçbir şeyin tozlu raflar arasında kalmadığını hatırlatıyor.  

KADINLAR DURURSA HAYAT DURUR!

28 yıl sonra, 2019 14 Haziran’ında gerçekleştirilmek üzere yapılan feminist genel grev çağrısı, üzerinden yıllar geçmesine rağmen eşitlen(e)meyen ücretlerin farkına, cinsel taciz ve yaşamın her alanında sömürülen emeklerine dikkat çekiyor. İsviçreli kadınlar, özel sektördeki kadın çalışanların erkeklerinkine 20% oranla, kamu sektöründekilerin ise 16% oranla düşük maaş aldıklarını ifade ediyorlar. ‘Eşit işe eşit ücret için feminist genel greve’ çağrısını büyüten ana motivasyonlar ise güvencesiz ve esnek çalışma koşulları, ev içi cinsiyetçi iş bölümü ve cinsel şiddete karşı mücadele.

Kadınların ekonomik, toplumsal ve özel hayatta ortaya koymak istedikleri bu ağırlığın verdiği mesaj İspanya’dan yükselen seste açıkça yatıyor: Kadınlar durursa hayat durur! 

Dünyanın neresine bakarsak bakalım, patriyarkanın türlü hilesine rağmen feministlerin sözlerini, taleplerini ve isyanlarını kurdukları herhangi bir yerden kendimizi bulabiliyor olmak, çoktan başlanılmış olan ama geçen zamana aldırmadan cesaret ve güven hissiyle birlikte gelen ip atlamaya katılma duygusu gibi; dünyayı birlikte sallıyor, dünyanın tam ortasına birlikte atlıyoruz.