Google Play Store
App Store

Her sokak başı polis barikatı, gözaltılar, müdahaleler...Hiçbiri on binlerce kadın ve LGBTİ+nın 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşleri’nde buluşmasını engelleyemedi. Sokaklardan yükselen feminist isyan umut oldu, yol gösterdi.

Feminist isyan

HABER MERKEZİ

Feministler, 8 Mart gecesi ülkenin dört bir yanında yine sokaklardaydı. Valilik yasaklarına, polis barikatlarına, biber gazlı müdahalelere, gözaltılara, her türlü baskı ve engellemeye karşın birçok ilde gerçekleşen Feminist Gece Yürüyüşleri’ne on binlerce kadın ve LGBTİ+ katıldı. “Geceler de sokaklar da meydanlar da bizim” diyen kadınlar ve LGBTİ+lar faşizan baskılar karşısında geri adım atmadı, barikatları yıktı geçti. Patriyarkaya, kapitalizme, emek sömürüsüne, savaşa, yoksulluğa, dini baskılara, erkek-devlet şiddetine, homofobi ve transfobiye, AKP’nin kadın düşmanı politikalarına karşı sokaklardan yükselen feminist isyan ve direniş karanlığı aydınlattı, tüm toplumsal muhalefete umut oldu, hatta yol gösterdi.

İstanbul, Ankara ve İzmir’den feministler, 8 Mart 2022 Feminist Gece Yürüyüşleri’ni değerlendirdi.

***

Sokaklardan, birbirimizden vazgeçmeye niyetimiz yok

Feride Eralp (20’nci İstanbul Feminist Gece Yürüyüşü Komisyonu): Bu yıl İstanbul’da 20’nci Feminist Gece Yürüyüşü’nü zor koşullar altında gerçekleştirdik. Aslında son 3-4 yıldır Feminist Gece Yürüyüşü farklı seviyelerde yasaklarla ve engellerle karşı karşıya kalıyor. İlk olarak 2019’da yasaklanmıştı, İstiklal Caddesi’nde buluşabilmiştik ama yürüyememiştik, yine polis şiddetine maruz kalmıştık. Sonraki senelerde Sıraselviler’de gerçekleşti yürüyüş. Bu sene artık Sıraselviler Caddesi’nin de kadınlara ve lubunyalara kapatıldığını gördük.

Geçen yıllarda olduğu gibi yine ciddi ulaşım kısıtlamaları vardı, metro istasyonları kapatıldı, yollar barikatlarla kapatıldı, çok erken saatlerden itibaren her yere çevik kuvvet konuşlandırıldı. Önceki yıllarda da benzer uygulamalar vardı ama bu yıl daha sertti. Her köşe başında öbekler halinde kadınlar ve lubunyalar muazzam şekilde direniyorlardı. Kadınları bir araya getirmemek için ellerinden geleni yapmalarına, Kadıköy’de daha vapura binemeden 40’a yakın arkadaşımızı gözaltına almalarına rağmen yine de on binlerce kadın ve lubunya Cihangir Caddesi’nde bir araya gelebildik. Bu da gerçekten eyleme katılanların, eylemi kendi hayat mücadelesi olarak görenlerin dirayeti sayesinde oldu. Bu yıl şunu net şekilde gördük: Artık kadınların ve LGBTİ+ların canına tak etmiş durumda. Kimsenin bir adım geriye atmaya, sokaklardan, birbirinden vazgeçmeye niyeti yok.

Feminist Gece Yürüyüşü’ne yönelik bu yasaklama girişimini ve engellemeleri tek başına değil, ülkenin genel gündemi ve bağlamı içerisinde değerlendirmek gerek. Taksim’in zaten çok uzun zamandır muhalif seslere kapatılmaya çalışıldığı bir süreçten geçiyoruz. İstiklal Caddesi Onur Yürüyüşleri’ne, Galatasaray Meydanı Cumartesi Anneleri’ne kapatılıyor. Sendikalaşma hakkı için mücadele eden Farplas işçilerine fabrikanın çatısında bile çok sert müdahale ediliyor. RTÜK yağ fiyatını paylaşmayı, haber yapmayı yasaklıyor. Yanı başımızda savaş ve işgal var. Türkiye’deki daimi savaş gündemine dair herhangi bir şey söylemenin kriminalize edildiği, cezaevlerinde Aysel Tuğluk ve Garibe Sezer’e yaşatılanlarda gördüğümüz gibi erkek devlet şiddetinin yoğunlaştığı bir süreçten geçiyoruz. Bu sürecin içerisinde, özellikle son dönemde artan yoksullaşma ve ekonomik krizle birlikte çok ciddi bir sıkışmışlık söz konusu. İşte bu sıkışmışlık, iktidarda saldırganlığa dönüşüyor.

Bu saldırganlığın kadınlara yönelik özel boyutu şu: Aslında yıllardır kadınların çok ciddi kazanımlarını ve haklarını ellerinden almaya çalışan bir örgütlenmeyle karşı karşıyayız. Kadınların nafaka hakkı, 6284 sayılı yasa, İstanbul Sözleşmesi, Medeni Kanun gibi büyük mücadelelerle kazanılmış haklarına, erkeklerin ayrıcalıklarına zeval getirdiği için göz diken bir grubun sözü giderek daha fazla geçmeye başladı. İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı tek adam tarafından feshi, bunun doruk noktalarından biriydi. Erkek devletin ve iktidarın, kadın katillerini korurken, failleri aklamak için elinden geleni yaparken, kadınlara iki kuruş nafakayı çok görürken, kadınların boşanırken haklarını almasını zorlaştırmak için Medeni Kanun’u değiştirmeye kalkarken 8 Mart’tan bu denli korkmasına şaşırmamak gerek. Sonuç olarak kadınların, LGBTİ+ların birbirinden de, özgürlüklerinden de, haklarından da, geleceklerinden de, umutlarından da vazgeçmeye hiç niyetinin olmadığını gösteren ve bize uzun bir süre daha umut vermeye devam edecek bir gece oldu. Önümüzde zor günler var. Bu zor günlerde yine feminist mücadeleyle, feminist isyanımızla birlikte sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.

***

feminist-isyan-989674-1.

Muhalefet çıkış yolu arıyorsa kadınlara bakmalı

Çiçek Çatalkaya (SOL Parti-İstanbul): İstanbul’da bu yıl 20. Feminist Gece Yürüyüşümüzü yaptık. Her geçen yıl daha fazla kadın katılıyor. Özellikle 2010’lu yıllardan sonra 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü, AKP iktidarının dinci gerici baskısı altında yaşamaya zorlanan, feminist olsun olmasın her kesimden kadının taleplerini, itirazlarını sokağa taşıyan, görünür kılmaya çalışan bir zemine dönüştü. En görünür olan başlıklarımız her yıl olduğu gibi patriyarkaya, kapitalizme, şiddete karşı isyan ve mücadele çağrısı oldu. Bunlara ek olarak bu yıl ayrıca daha belirgin olarak savaşa karşı barış, hayat pahalılığı, yoksulluk başlıkları öne çıktı.

Feminist yürüyüş İstanbul’da artık geleneksel olarak yapılıyor; fakat yürüyüş artık İstanbul ile sınırlı değil. Son birkaç yıldır daha fazla kentte 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşleri yapılıyor. Bunun sebebi de kadınlara adeta savaş açan, dinci gerici politikalarıyla kadınları toplumsal hayatın dışında bırakarak yeni bir toplumsal düzen kurma hayali içinde olan AKP iktidarı. Ama kadınların hayatlarından, haklarından, geleceğinden vazgeçmeyen tutumu, mücadelesi her defasında AKP iktidarını daha fazla sarstı ve sarsmaya devam ediyor. Kadınların kararlı mücadelesi, öfkesi, coşkusu ve inadı haliyle iktidarı korkutuyor. Kadın yürüyüşlerini engellemeye çalışmasının temel sebebi de bu korku. Özellikle bu yıl İstanbul’da yürüyüşü engellemek için alınan önlemlerin bu denli abartılması, Taksim ve civarındaki tüm ara sokakların dahi çevik kuvvetle kapatılması, kadınların toplanmasının engellenmesi bunun göstergesi. Fakat işe yaramadı, bir yolunu bulup yine birbirimizi bulduk, binlerce kadın ve LGBTİ+ buluştuk, sokakları doldurduk.

İktidar kendisine muhalif her toplumsal hareketi, direnişi bastırmak için türlü yollar denedi, baskı ve şiddete başvurdu. Bu baskılar hâlâ devam ediyor. Ama bu baskıların her defasında geri püskürtüldüğü alan kadın alanı oldu, her defasında iktidarın karşısına daha güçlü dikilen, iktidarın hegemonyasını kıran kadınlar oldu. Kadınlar AKP ile uzlaşmayı değil aksine, kendileri için hayati önemde olan laiklik için, yaşamları için mücadeleyi tercih etti. İktidar kadınları teslim alamadığı için dini referanslarla kurmaya çalıştığı yeni rejim duvara tosladı. Toplumsal muhalefet eğer bir çıkış yolu arıyorsa mutlaka kadın mücadelesine bakmak zorunda. AKP’nin yarattığı karanlıktan çıkmanın yolu, çözüm yolu iktidarla uzlaşmak değil, kadınların yaptığı gibi iktidarın karşısına dikilmektir. Kadınlar binler, on binler olup meydanlarda bir araya geldiğinde birbirinden güç alarak geleceğe daha umutla bakıyor. Ama yetmez. Yalnızca kadınların değil, artık umudu kalmamış geniş kitlelerin de geleceğe umutla bakabilmesinin yolunu kadınlar gösteriyor. O yoldan yürürsek ancak aydınlığa çıkabiliriz.

***

Kadınların öfkesi artık kopkoyu bir mor renkte

Handan Koç (Feminist yazar-İstanbul): Bu 8 Mart’ta İstanbul’da öğlen saatlerinden itibaren Valilik, Feminist Gece Yürüyüşü’nün yapılacağı Taksim Sıraselviler’e çıkan tüm yolları kapadı; metro, tünel, tramvay ne varsa… Çok geniş bir alanda sokak başlarında polisler bekletildi. Meydanlar TOMA’larla dolduruldu. Kadıköy’de 39 kadının gözaltına alınması, Feminist Mekân’ın ablukaya alınması gibi haberler, bunca polis ve aşırı soğuk, yürüyüşe binlerce kadının her şeyi göze alarak tabiri caizse akmasını engelleyemedi. İçinde olanları da şaşırtacak bir maharet, kararlılık ve neşe ile bir araya gelmenin yolları bulundu.

“Geceleri de sokakları da istiyoruz”, kuşaktan kuşağa devredilen bir feminist slogan. Benim kişisel görüşüm, hükümetin “Roboski değil, kürtaj katliamdır” diyebildiği tarihten itibaren kadın hareketinin öfkesi artık kopkoyu bir mor renkte. Bu yürüyüş, sadece heyecan ve cesaretin değil, örgütlü bir ön çalışma yapan arkadaşlarımızın eseri. Nitekim miting öncesi yollarını kesen polislere son sözü baştan söyleyen de onlardan biri oldu: “Siz gideceksiniz, biz kalacağız!”

8 Mart haftasında benim gözde sloganımsa Maltepeli kadınlardan gelmişti: "Ferhat dağları delme, evi süpür."

***

Yeni bir dünyanın fragmanını izlettik

Zeynep Karataş (Nar Kadın Dayanışması-İzmir): Kadınların bir arada oluşundan korkan iktidar ve polisin engellemelerine rağmen kadınlar ve LGBTİ+lar sokaklarda birbirleriyle buluştu, barikatlar yıkıldı. Alsancak Eski Leman Kültür önünde başlayan yürüyüşte, polisin güvenlik amacıyla birçok noktaya kurduğu barikatlar, kadınların bir araya gelmesini engelleyemedi. Geceleri, sokakları ve meydanları terk etmeyen kadınlar ve LGBTİ+lar bir arada geldi, barikatlar yıkıldı ve yürüyüş bütün engellemelere rağmen yapıldı. Dört bir yanı kadın ve LGBTİ+ düşmanı, gerici, cinsiyetçi söylem, politika ve kişilerle çevriliyken, kadınlar dün memleketin birçok yerinde o gerici-cinsiyetçi halkayı kırabileceğini bir kez daha gösterdi.

Yoksulluğa, gericiliğe, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe, fobik söylemlere, erkek adalete, erkek şiddetine ve onu güçlendiren politikalara ses çıkaran kadınlar dünyayı yerinden oynatacaklarının fragmanını izlettiler. “Geçinemiyoruz, ölmek istemiyoruz, savaşa hayır, yaşamak istiyoruz” diyen kadınlar kararlılığıyla, neşesiyle ve umuduyla birbirine güç verdi. Sokaklar, meydanlar kadınların oldu. Dayanışmalarından ve birlikteliklerinden güç alan kadınlar 8 Mart’ta “Bize yıllardır geceleri yalnız dolaşmamamız söylendi, biz de hep birlikte geldik. Değiştireceğiz, hepimizin güvenle yaşayacağı bir dünyayı yaratacağız” dediler.

***

Kadınlar faşizmi topuklarının altında eziverdi

Buse Üçer (Kadın Savunma Ağı-Ankara): Ankara son yılların en kalabalık yürüyüşünü gerçekleştirdi diyebiliriz. Yıllardır Taksim'in kalabalığını konuşurduk. Bu yıl Ankara da çok konuşulacak gibi görünüyor. Ben açıkçası baskı ve engelleme çabalarının Ankara özelinde arttığı ya da azaldığı bir durum olduğunu düşünmüyorum. Devlet aynı devletti. Her zamanki gibi kadın katillerine değil, barikatı kadınlara kurdu. Her zamanki gibi de yine yıkıldı barikatlar, kadınlar faşizmi topuklarının altında eziverdi. Katılımı artıran en önemli unsurlardan biri, hareketin çok katmanlı kadın kitleleri ile bir arada hareket etme zeminini yaratması diyebiliriz. Çünkü özellikle İstanbul Sözleşmesi mücadelesi Ankara sokaklarında çok sert geçti. Ve toplumsal olarak bir talep etrafında taraflaşan büyük bir kitle oluştu. Bu, kitlenin harekete örgütlenmesinin sokağa yansımasıydı. Bu yıl Ankara’da en çok öne çıkan başlıklar transfeminizm, savaş karşıtlığı ve elbette yoksulluk, kriz oldu. Bu bir yaşam mücadelesi ve birbirimizi yaşatmak için de direniyoruz. Yaşasın 8 Mart!