Gaflet’ Türkçe edebiyatın içerisinde sıkça gördüğümüz, kimi zaman açık kimi zamansa örtük biçimde var olan cinsiyetçiliğin, erkek egemen aklı ve toplumsal cinsiyet bağlamında edebiyat eserlerine sinmiş eşitsiz ilişkilerin örneklerininizini sürüyor

Feminizmi ihmal ederek kitap okuyamayacağız

Ferhat ÇELEPKOLU

Birçok akademisyenin katkısıyla ortaya çıkan ‘Gaflet - Modern Türkçe Edebiyatın Cinsiyetçi Sinir Uçları’ derlemesi okurla buluştu. Kitabın derleyenleri Sema Kaygusuz ve Deniz Gündoğan İbrişim ile kitabı, feminizmin edebiyatla temasını ve ‘Gaflet’ halini konuştuk.


► ’Gaflet’ yakın zamanın en çok ilgi çeken çalışmalarından oldu ve bir hafta içinde yeni baskısı gerçekleşti. Öncelikle böylesine önemli bir konuya yaptığı katkı için tebrik etmek gerek. Kitabın ilgiyle karşılanmasının sebepleri neler oldu?
Deniz Gündoğan İbrişim:
‘Gaflet’ kanona feminist ve queer eleştiriyle yaklaşırken olağan okuma pratiklerini kırdı. Bu kırılmanın iki ayağı var. İlki kitabımızın feminist ve queer eleştirinin son yıllarda daha çok dokunduğu ve içine aldığı (türcülük gibi) temalara yer vermesi. İkincisiyse kitabımızın kurduğu dil. Kitabımızın hemen hemen tüm yazarları akademiden geliyor. Ancak ‘Gaflet’in dilini kurumsal akademik dilin katı sınırları içinde düşünerek kurgulamadık. İlgide bunun etkili olduğunu düşünüyorum.

Sema Kaygusuz: Kitabın gördüğü ilgi, yerleşik metinleri yeniden okumakla ilgili bir ihtiyaca denk geldi. İnsan için son ahlak yoktur. Söz konusu kitaplar olunca son okuma, son eleştiri, son yorum da olamaz. Bugünkü değerler üzerinden diyelim Shakespeare’in 12. Gece’sini okursak, queer bağlamda oyunun bambaşka bakış açıları taşıdığını keşfederiz. Her yeni okuma biçimi, metni derinleştirir. Metinler bize nerelerden geçtiğimizi ya da geçemediğimizi söyler. ‘Gaflet’ ise edebiyatın feminist bağlamda takıldığı, baş edemediği gerçekliklerle ilgileniyor.

feminizmi-ihmal-ederek-kitap-okuyamayacagiz-647089-1.

► Kitabın derleniş amaçları nelerdi, hissedilen bir boşluğu mu doldurmaktı, sinir uçlarını mı açığa çıkarmaktı, yoksa başka bir şey miydi?
Deniz Gündoğan İbrişim:
Metinlere çoğu kez tekinsiz biçimde sirayet eden cinsiyetçiliğin kendini ele vermeyen yönlerini göstermek istedik. Bizi tökezleten hegemonik kurgu dinamiklerini çözmek, çözerken kendi içimizdeki gaflet kuyusuna eleştirel bakmak öncelikliydi. Yazılarımızda da bahsettiğimiz gibi feminist edebiyat eleştirisinde Jale Parla, Sibel Irzık, Hülya Adak, Zeynep Ergun, Fatmagül Berktay gibi değerleri isimlerin yıllara yayılan önemli çalışmalarına, bize esin veren birikime farklı noktadan katkı sağlamak istedik.

► Kitapta modern Türkçe edebiyatın taşıdığı eril dilin, içerdiği mizojinilerin örneklerini feminist perspektiften çıkmış eleştirilerle görüyoruz. Feminizmin tartışma başlıkları ülkemizde önemli bir birikim oluşturdu şüphesiz. Edebiyat eleştirisiyle feminizmin kurduğu ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sema Kaygusuz:
Feminist eleştiri, öbür eleştiri biçimlerine göre henüz çok yeni bir disiplin, ancak oldukça sağlam. Kendi yaratıcı terminolojisini oturtmuş, kendinden emin bir aklı var. Bir de başka disiplinleri besleyen verimli bir toprak. Feminist okuma, metnin tarihselliğini, dilsel yapısını, sosyo-ekonomik kimliğini aşarak evrensel bir tartışmaya açıyor. Metinlere sirayet eden, sinsice sızan eril tahakküm araçlarını deşifre ediyor. Bir zaman gelecek hiçbir kitabı feminizmi ihmal ederek okuyamayacağız. Okursak eksik kalırız.

Deniz Gündoğan İbrişim: Feminist edebiyat eleştirisi metinsel anlam üreticisini, metinsel dolaşımı, yerel ve küresel pazar dinamiklerini, erkek egemen edebiyat ve sanat kurumlarını da kesişimsel biçimde inceliyor. Böylelikle alternatif poetika ve politikalar önererek okuma pratiklerimizi çeşitlendiriyor.

► Kitabın ismine gelirsek, ‘Gaflet’in dilimize Fransızca ‘pot kırmak’ anlamına gelen ‘gaffe’den geçtiğini, Arapçadan taşınan gafletin ‘iğfal’le bağlantısı olduğunu, iğfalin ise ‘gaflete düşürüp yanıltmak’, ‘hileyle elde etmek’ gibi anlamları olduğunu söylüyorsunuz. İlki bilinçsiz bir hatayı ifade ederken, ikincisi bilinçli yanıltmayı içeriyor gibi. Hangi ‘gaflet hali’ kastedilen veya edebiyat metinleri bize iki hali de gösteriyor diyebilir miyiz?
Sema Kaygusuz:
Yazarın bilinciyle bilinçdışını ayırt etmek birçok açıdan hem zor hem de çok kolay. Aslında bizim yapmak istediğimiz kasıtlı ya da kasıtsız yazarın gafletini bulup çıkarmak değildi. Hatta öylesi daha kolay ama tehlikeli biçimde indirgemeci olurdu. Biz, metinlerin bilinciyle ilgilendik. Edebiyatın uygarlığa teklif ettiği ergin düşüncenin nerelerde boşluğa düşebileceğini işaret etmek istedik. Bu anlamda gafletin her katmanı bu kitabın konusu oldu.

Deniz Gündoğan İbrişim: Evet. Kitabımızın eleştirel nesnesi yazardan çok edebiyatın yaslandığı cinsiyetçi zihniyetti. Bunu bilinçli bilinçsiz biçimde içselleştiren ve bu zihniyetle işbirliği kuran anlatıları işaret etmek istedik.

► “Acaba, devlet ve hükümetler eliyle yıllardır yürütülen kültürel yıkıma karşı sakınma güdüsüyle de olsa, sırf muhalif değer atfettiğimiz için edebiyatı fazla mı kutsuyoruz?” gibi bir soru sormuşsunuz ‘Gaflet’te. Aynı kutsallığı edebi ürünün sahiplerine de atfettiğimiz için mi cinsiyetçi ve eril dillerinin de üstüne düşmüyoruz acaba?
Sema Kaygusuz:
Kutsal yazar var mı, hiç sanmıyorum. Edebiyat fazlasıyla dinamik, sanılanın aksine kendi üzerine düşünmek konusunda çok etkin ve cesur bir alan. Kendi tanrısını pişirip yiyebiliyor. Ama bizimki gibi şiddetin her an meşrulaştığı bir ülkede, yazarın sırtına geçirilen ‘aydın’ kıyafeti zaman zaman aleyhimize işleyebiliyor. Bu ‘aydın’ı alıp soymak, bütün tarihi yüklerinden kurtararak yazar varlığa açık yüreklilikle bakmak gerek. Hem okurun hem yazarın hem de metinlerin kalıplardan kurtulabilmesi için.

► Rosi Braidotti’den aktardığınız “Geçmiş ve şimdinin taşıdığı şiddet ve eril tahakküm ile yüzleşmek için daha fazla kavramsal yaratıcılık ve kuramsal cesaret gereklidir” ifadesinin altını çizmek gerekir. Kitabınızın tam da bu yüzleşmeye cesaret ettiğini düşünüyorum. Bu yüzleşme cesareti belirli bir çevreyle mi sınırlı kalacak yoksa bütüne sirayet edip cinsiyetçilikten ve erillikten arınmış bir edebiyat mümkün olabilecek mi?
Deniz Gündoğan İbrişim:
Yüzleşme önden verili hiyerarşik düzenin ve kozmosun yerine daimi bir yerinden etme ve yeniden kurmayı öneriyor. Ancak burada iktidarın maskesini kaldırmak kolay değil. Bu nedenle cinsiyetçilikten arınmış bir edebiyat imkânını bütünsel düşünmek gerek. Dünyaya karşı etik kuşkumuzu canlı tutmak ve ancak diğer disiplinlerdeki indirgemeci temsilleri sorunsallaştırmakla gerçek bir yüzleşmeden bahsedebiliriz.

cukurda-defineci-avi-540867-1.