Gol atınca bir de seviniyormuş gibi yapanlar var ama çok da sevinmiyorlar aslında. Başkan onları da kameradan bulmalı.”

Sıkı Fenerbahçeli bir arkadaşım sonunda dayanamayıp Twitter’dan böyle isyan etti önceki gün.

Aziz Yıldırım’ın son açıklamaları sonrası artık onun da sabrı taştı.

Oysa Fenerbahçeliler genellikle başkanlarını eleştirme konusunda biraz çekimser davranır. Böyle olmasını gayet anlaşılır buluyorum. Kulüple yatıp kulüple kalkan, bütün hayatını kulübün etrafına şekillendiren bir başkanı hangi taraftar istemez.

Fakat artık iş öyle bir noktaya geldi ki, Aziz Yıldırım neredeyse Real Madrid’in fikstürüne kafayı takıp İspanyol Futbol Federasyonu’na basacak kalayı gibi hissediyoruz.

Fenerbahçe’yi korumak adına mevcut iktidar dahil, her türlü kuruma ve makama savaş açmaktan çekinmeyen Aziz Başkan, artık Fenerbahçe’yi Fenerbahçelilerden de korumaya karar vermiş gibi görünüyor.

Aslında söylediklerinin hepsi doğru. Tribün gruplarının futboldan nemalanması, geçmiş ve mevcut yönetimler tarafından para karşılığında kullanılması futbolumuzun gayet aşina olduğu gerçekler.

Aziz Yıldırım’ın Genç Fenerbahçeliler grubunu hedef alarak yaptığı açıklamalar futbolun çok ciddi sorunlarından birine dair oldukça isabetli saptamaları da içeriyor.

Fakat sorun burada değil.

Sorun bunları söyleyen Aziz Yıldırım’ın tribündeki rantı ortadan kaldırma konusunda ne kadar samimi olduğu sorusunun zihnimizi bir türlü terk etmemesi.

Aziz Yıldırım futboldan nemalanan tribün liderlerini ve onlara bağlı grupları Fenerbahçe’den ve Türk futbolundan temizlemek mi istiyor, kendisine muhalefet eden veya kolayca kontrol altında tutamadığı bir grubu tribünden tasfiye etmeye mi çalışıyor?

Sorulması gereken bu.

Çünkü tıpkı bir dönem derin devleti tasfiye etmeye demokrasi çığlıklarıyla kalkışan mevcut iktidarın uygulamalarında gördüğümüz gibi asıl amaç mekanizmayı kökten değiştirmek değil, varolanın yerine ‘söz geçirilebilen’ bir yenisini koymak oluyor.

Bir derin devlet gidiyor, yerine bir yenisi geliyor.

Benzer bir şekilde, Aziz Başkan’ın mücadelesinin sonunda tribünde Genç Fenerbahçeliler’in yerini daha rahat kontrol edilebilen, başkana yakın bir yenisinin alıp almayacağını bilemiyoruz.

Tribün gruplarını tasfiye meselesi işin bir kısmı.

Bunun dışında en başta da belirttiğim gibi artık Fenerbahçelileri de öfkelendiren bir biçimde biz neredeyse her gün Aziz Yıldırım’dan ‘nasıl taraftar olmalıyız’ dersi alıyoruz. Nasıl oturmalı, nasıl kalkmalı, nasıl tezahürat yapmalı, maça nasıl gelmeli, formamızı nereden almalı, nelerden konuşmalı, nasıl destek vermeli...

Bu soruların cevabı Aziz Yıldırım’da artık ve onsuz doğru cevapları bulmamız imkânsız.

Hayatta bize her konuda her şeyi söyleyen, karışmadığı alanımızı bırakmayan, neyin doğru neyin yanlış olduğuna bizim adımıza en iyi şekilde karar veren yönetici tipine alışık olduğumuz, hatta bu tipte liderlere aşık olduğumuz siyasete baktığımızda da çok aşikâr değil mi?

Lakin Aziz Yıldırım özelinde artık Fenerbahçelileri bile bezdiren bir noktaya gelindiyse başkanın bir durup düşünmesinin de zamanı gelmiş demektir. Zira kendi kitlesini bile, iki dakika müsaade etseler de neyin doğru neyin yanlış olduğuna biz karar versek, noktasına getirdiyse sahip olduğu iktidarın meşruiyeti sorgulanmaya başlamıştır.

Bu sorgulama belki kısa vadede değil ama orta vadede Aziz Yıldırım’ın davranış biçimini değiştirmesine neden olacaktır.

Ya da değiştirmeyi istemeyecek ve sonunda karşısında bu kez daha güçlü bir muhalefet bulacaktır.

Kısacası Aziz Başkan için artık Fenerbahçe’yi Fenerbahçe’den koruma zamanı geçiyor.

Bütün söyledikleri doğru bile olsa, hayata ve Fenerbahçe’ye dair tüm doğruları sadece bir kişiden duymak artık Fenerbahçelileri de sıkıyor.

Nasıl sıkmasın ki zaten?