Rumi’nin 13’üncü yüzyılda dile getirdiği arzusu günümüzde gerçek oldu. Artık herkes olduğu gibi görünüyor ya da göründüğü gibi oluyor. Ya da Kantçı terimlerle söylersek ne ise o olarak beliriyor, belirdiği haliyle görünüyor. Her şey yüzeyde gerçekleşiyor; ne örtü var ne de örtünün altında keşfedilecek bir öz. Fenomenler dünyasında yaşıyoruz. Fenomen sözcüğünü sadece günümüzde sosyal medyayı aktif olarak kullanan ve meşhur olanlar için kullanıyoruz. Oysa sokakta gördüğümüz herkes birer fenomen. Bir zamanlar filozofların ancak düşünceyle ulaşılacak bir şey olan özle ilişkilendirdikleri, duyularla algılanan dış görünüş, yani fenomen Kant’la birlikte kökten bir değişime uğramıştır. Kant’ta fenomen zamansal-mekânsal bir beliriştir; artık öz ile ilişkili bir görünüş olmayı bırakır. Beliren herhangi bir şey, onun belirişinin koşulları olan koşullar altında belirir. Görünüş öze gönderme yaparken beliriş artık belirişin koşullarına gönderir. Ayrıştırıcı görünüş-öz çiftinin yerine Kant birleştirici beliren-beliriş koşulları çiftini koyacaktır (Deleuze, Kant üzerine Dört Ders, Öteki).

***

Alışkanlıklardan kolay vazgeçilmiyor tabii. Fenomenlere hâlâ özleri varmış gibi davranıyor ve görünüşlerini yargılamaya devam ediyoruz. Öz ile görünüş arasında tutarlılık arıyor ve bulamadığımızda özlerine sadık kalmadıkları için sapkınlıkla suçlayabiliyoruz. Öz ile görünüş arasında örtüşme aramak boş bir çaba. Öz yok artık, koşullar var ve beliren şey, bu koşullar altında beliriyor. Bir özün varlığına inananlar için tüm fenomenler sapkındır, zamansal ve mekânsal belirişler. Yerin yüzeyinde ancak sapkınlar var olabilir. Eğer bir öz arıyor ve bulamıyorsanız içiniz ürperir: “İçim ürperiyor ya evde yoksan”. Özü evde bulamayabilirsiniz, boş yere kendinizi kahretmeyin. İktidar hatırlatmasa çoktan unutmuştunuz ama özü sık sık hatırlatan kendisidir. Duyulur dünyayı, yeryüzünü değersizleştirirken duyuların ötesindeki, göremediğiniz özler dünyasını yüceltir. Öte dünya Platon’da olduğu gibi idealar dünyası da olabilir ya da iktidarın yoksullara vaat ettiği cennet de. Öz-görünüş ikiliği o kadar köklü bir gelenek ki her görünüşün altında mutlaka değişmeyen, sabit bir öz olduğu düşüncesini terk etmek zor. Kant’ın 18. yüzyılda gerçekleştirdiği devrim henüz bize ulaşabilmiş değil. Bunda iktidarın payı büyük tabii. İktidara göre görünüş aldatıcıdır; görünüşlere sakın aldanmayın ve ısrarla özü aramaya devam edin. Mutlaka evdedir.

***

Görünüşün aldatıcı olması, iktidarın varlığının garantisidir. Duyuları, duyularla algılanan dünyayı yok saydıkça kendi illüzyonunu yaratır. Öz ile görünüşün arasına sıkıştırdığı varlık, yeryüzünü deneyimlemek yerine göremediği, ama ona anlatılan özler dünyasına inanacaktır; bir tür körleşme. Körleştirmeyi din haline getiren iktidar, yeryüzünü gören ve deneyimleyenleri, doğru yoldan ayrılmakla, sapkınlıkla suçlayacaktır. Doğru yol, evin yoludur. İçiniz titremesin, evde yoksa diye de boş yere üzülmeyin. Öz, mutlaka evdedir. İktidar tarafından ele geçirilen ev, aşkın değerlerle donatılmıştır. Ve öz dedikleri de bu aşkın değerlerden başkası değil. Görünüşler aşkın değere göre yargılanır. Oysa fenomen görünüş değil, beliriştir. Öz yerini anlama bırakırken kavram artık şeyin özü değil, belirişin anlamıdır. İki dünyalı bir anlayış, özler dünyası ile görünüşler dünyası ortadan kalkar. Perdenin arkasında görülecek bir şey yok, tek bir dünya vardır artık. Fenomenlerin belirişlerini görünüş olarak almayın, onlar hiçbir öze göndermeyen alıntılardan oluşmuşlardır.

Benjamin alıntıları, yoldan geçenleri gasp eden soygunculara benzetir: “Eserlerimdeki alıntılar, yolda pusuya yatmış, yoldan geçene saldırıp onu kanılarının yükünden kurtaran silahlı soyguncular gibidir.” Alıntıların gücü, “Geçmişi iletme ve yeniden canlandırma kapasitelerinden değil, aksine kökünü kazıma, bağlamdan çıkarma ve yok etme kapasitelerinden kaynaklanır” (Agamben, İçeriksiz Adam, Monokl). Bir fenomen, alıntılarla geleneklerin altını oyandır. Alıntılar, öz düşüncesini durmadan yerinden eden silahlı soyguncular. Ve beliren şey artık görünüşün ardındaki özlere değil, belirişin anlamına gönderir. Alıntılar yan yana geldikçe fenomenin anlamı sürekli değişir. Anlam derinde değil, yüzeydedir.