Oscar’ı ve benzerlerini geride bıraktık ama film festivali esintilerinin yüzümüze vurduğu bir haftadayız. 23. Türkiye Almanya Film Festivali Nürnberg’de başladı, 18 Mart’a kadar devam edecek. İstanbul Film Festivali’nin de eli kulağında. Bazı bölümleri duyurdular, yarın da bir basın toplantısıyla festival programının tümünü ilan edecekler. Ankara’da ise, 29. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin Ulusal Uzun Yarışma filmleri belli oldu.

16. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali ise İstanbul günleri ile merhaba diyor. Gerçi festival başladı, 9 Mart’ta festival yürüyüşlerini yaptılar bile. Yürüyüş, Fransız Kültür Merkezi’nde sona erdi, çünkü burası 16. Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin şehrimizdeki evsahibi. İstanbul’daki tüm gösterimler ile etkinlikler burada gerçekleştirilecek. Bunları ücretsiz olarak izlemek için de Fransız Kültür Merkezi’ne kayıt yaptırmak yeterli.

Çoktan başladılar demiştik. Evet, ilk hafta sonunu kaçırdık. Ama Filmmor’un İstanbul haftası 17 Mart’a kadar devam ediyor. Sonra da sırada 3’er günlük programlarıyla Antalya, İzmir, Trabzon, Bodrum, Mersin, Adana ve Diyarbakır var.

Toplam 48 filmle, atölyeler paneller, forumlar ve söyleşilerle; Uçan Süpürge ile Filmmor dayanışmasının Festival Baharı başlıyor! Filmmor ile başlayacak, Uçan Süpürge ile sonlanacak. Ortak filmlerin de olduğu bu dayanışma çok umut verici. Umarız, devam eder.

Bu arada, Festival’e tüm kadınların davetli olduğunu duyurmayı da ihmal etmeyelim.

Programda Kadınların Sineması, Komşu Komşunun Filmine Muhtaç, Kadınlar Vardır, Bedenimiz Bizimdir Cinsel Taciz ve Cins-iyet-ler bölümleri var. Filmlerin kalitesine Program Koordinatörü Alin Taşçıyan’dan garantimiz var. Taşçıyan, Fiona Tan filmlerine de dikkati çekiyor.

Endonezyalı sinemacı, ‘görüntü üreticisi’ Tan’ın Festival’de, dört filmlik Toplu Gösterimi yer alıyor: Gölgelerin Hükümranlığı, İlginç Zamanlar Göresin, Tarihin Geleceği ve Yükseliş. Fiora Tan ile Master Class da, bugün 17.00’de Fransız Kültür Merkezi’nde. Sanatçı, 1966’da Endonezya, Pekanbaru’da doğdu. Daha çok fotoğrafları, film ve video enstalasyonları ile bilinen bir görsel yaratıcı. Bu çok etkileyici estalasyonlarda Tan’ın anahtarları kimlik, hafıza ve tarih. Dünyanın en önemli galerileri ve müzelerinde solo sergiler düzenledi. 2009 yılında solo sunumu ‘Disorient’ ile Venedik Bienali’nde Hollanda’yı temsil etti.

Filmmor’da, kendi deyişleriyle, “rekabet yok, dayanışma var.” Ama umut veren bir kadın sinemacı da bir ödülle destekleniyor: ‘Mor Kamera Umut Veren Kadın Sinemacı Dayanışma Ödülü’ bu yıl ilk filmi Ölçek’le Emine Gezici Üstündağ’ın oldu.

Kadınlar Vardır bölümünün filmlerini destekleyen forum ne yazık ki geride kaldı ama bu yıl olmasa hayret edeceğimiz bir paneli, 14 Mart Çarşamba saat 17:00’deki ‘Film Endüstrisinde Cinsel Taciz’ panelini kaçırmadık. Bütün etkinlikler gibi Fransız Kültür’de düzenlenen bu panelle bir bütün oluşturan Bedenimiz Bizimdir ‘Cinsel Taciz’ film bölümünün varlığını da bir kez daha hatırlatalım. Filmmor Festival Direktörü Melek Özman ile Program Koordinatörü Alin Taşçıyan, sinema sektöründeki ayrımcılık, istismar ve tacizin Türkiye’de de etraflıca konuşulmasının vaktinin geldiğine basın toplantısında da dikkati çekmişlerdi (Cinsel politikanın kadınları sıkıştırmaya çalıştığı kalıplar itina ile kırılır). Kendine Ait Bir Cüzdan; Yeni Kuşak Kadın Yapımcılar panelinde bu kuşağın kadın yapımcıları konuşacak. Kısa Film Atölyesi ise, katılımcıların hikâyeleriyle 4 film yapmayı hedefliyor.

Özel bir etkinlikle 16. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali yazımızı noktalayalım: Feminist Bellek; Kate Millett, Şirin Tekeli. Seksenlerden bu yana kadın hareketinin hep içinde, hatta önünde olan Tekeli ‘Feminist bir Hareketlilik’ videosu ile, Millett de Luce Guilbeault, Nicole Brossard, Margaret Wescott’un hazırladığı Some American Feminists ‘Kate Millett’ videoları ile ve şahsen Filmmor’da olacaklar.

Tekeli, “21. yüzyıl kesinlikle kadınların yüzyılıdır. Geri çevrilmesi mümkün değildir” diyor. “Kadın hareketi döngüsel bir hareket oldu hep. Kazanımlar oldu sonra püskürtüldüler. Sonra yeniden başladı. Büyükanneler mücadele veriyorlar birtakım haklar kazanılıyor, anneler artık rahatız diyorlar, aslında hiçbir şekilde rahat değiller, birçok şeyi kaybediyorlar, torunlar geliyor, yeniden başlıyorlar. Yani bitmeyen bir mücadele bu aslında ama kesinlikle artık 21. yüzyılda kadınlar varlar” Başımızın üstünde yerleri var!