Çürüyen dünya, bireylerin bilinç ve algılarında yıkımlara sebep oluyor, birey farkındalığını yitiriyor, gitgide gerçekten uzaklaşıyor ve gerçeklik olgusunu kaybediyor. İsyan ve uyumculuğun iç içe geçtiği çürümede isyan sanatı, uyumcunun serveti olarak karşımıza çıkıyor. Sanat ve siyaset seçkinleri kapitalizmi eleştiriyorlarmış gibi yapıyor. Çürüme; toplama kampları, gaz odaları, infazlar, darağaçları, soykırımlar, ırkçılık, dincilik, tarikatçılık, gericilik, bağnazlık, ruh hastalıkları doğuruyor. Milyonlarca insan sakinleşmek için antidepresif ilaçlar kullanıyor. Toplum bütünüyle çürürken saldırgan, ırkçı, marjinal, hastalıklı insan tipi ürüyor.

Fidel Castro 'Dünya Hükümeti' başlıklı makalesinde iktidar entrikaları, 'zihin kontrolü, uyuşturucu, müzik, sinema ve televizyon endüstrisini ele alarak 'çürüme'yi anlatıyor. Özetle; 'Dünya Hükümeti' olarak tanımlanan grubun Barcelona’da yaptığı toplantıyı aktarmış. Daniel Estulin adlı bir yazardan bahsediyor. Kitabında Estulin, çok sayıda tanınmış ismi eleştiriyor: Henry Kissinger, George Osborne, Dominique Strauss-Kahn, (...) Coca Cola, France Telecom, Telefonica de España, Suez, Siemens, Shell, British Petroleum yöneticileri gibi.

Estulin, iki hafta üst üste Ed Sullivan Show'da 75 milyon Amerikalının ileride yüzlerce rock grubunun taklit edeceği Beatles’ın, kafa sallayarak çılgınlar gibi danslarını seyrettiğinden bahsediyor. Şarkıları en çok iktibaslanan grup, farklı versiyonları keşfedilmek üzere Amerika seyircisinin önüne çıkarılıyor. Müziğin sosyal teorisinin tanımlanması sorumluluğu, Frankfurt akımının filozoflarından Adorno’ya veriliyor. Adorno, ABD’ye getiriliyor ve Princeton Üniversitesi Radyo Araştırma Merkezi'nde çalıştırılıyor. Proje Rockefeller Vakfı tarafından finanse ediliyor. Bu projenin amacı, Adorno’nun Müzik Sosyolojisi adlı eserinde bahsettiği, kitlelerin sosyal kontrolünü sağlamak için kitlevî bir müzik kültürü oluşturmak.

Fidel devam ediyor;
“The Beatles, ABD’ye 1964 Şubat'ında geldi. O dönemde insan hakları eylemlilikleri zirvedeydi. Ülke büyük çaplı bir travma geçiriyor ve Kennedy’nin suikastle öldürülmesinin şokunu yeni yeni üzerinden atmaktaydı. Başkentin meydanlarında insan hakları savunucusu Martin Luther King tarafından düzenlenen gösterilere yüz binlerce Amerikalı katılıyordu.”

“1964-66'da birçok İngiliz rock şarkıcısı ve grubu ABD’de popüler oldu ve adeta Amerikan kültürünü kuşattı. Bu yeni müzik grubları, müziklerinin yanı sıra, beraberlerinde yeni tip hayat tarzlarını da getirdiler. Çok geçmeden milyonlarca genç Amerikalı, yeni tarz elbiseler, saç stilleri ve yeni konuşma şekillerini benimsedi. Amerikan gençliği, farkında bile olmadan radikal bir değişim geçiriyordu, sosyal kriz gündemlerine yanlış tepki vermeye itildiler, yoğun marihuana ve LSD kullanımına maruz bırakıldılar.”

‘Cesur Yeni Dünya’ eserinde Huxley, kitlelerin sürekli olarak baskı altında tutulmalarını teklif eder. “Aslında gösteri dünyasına ait yapım, dağıtım, satış ve reklam sektörleri, örgütlü suç ve Wall Street dolandırıcılarının birleşiminden oluşan bir mafyanın denetimindeydi. Hepsinin denetimi ise Bilderberg'deydi... ”

1954'da Huxley'in ‘Algının Kapıları’ çalışması uyuşturucu kültürünün ilk manifestosu oldu. “Öngörüsüne göre, demokrasiler ileride ana unsurlarını değiştireceklerdi: (...) seçimler, parlamento, yüksek adalet mahkemeleri sembolik olacak kalacak, totaliter bir yönetimin göstermelik organları olacaklardı. Aslına bakılırsa Huxley’in anlatımı bugünkü duruma tıpatıp uyuyor.”

Huxley, Sandoz şirketi Başkanı ile temasa geçti. Sandoz bu dönemde CIA ile birlikte faaliyet gösteriyor ve kimyevî savaş programı altında teşkilat için çok büyük miktarlarda psilocybin üretiyordu.

Yetimhanedeki kimsesiz çocuklar üzerinde ölümcül dozlarda LSD tecrübeleri yapıldı (...) Binlerce üniversite öğrencisi kobay olarak kullanıldı. “Savaş karşıtı eylemcilerin çoğu, gençliğin bütün değerleri ve doğurucu potansiyeli, haşhaş dumanlarıyla beraber uçup gitti.”

Amerikan gençliğine karşı yürütülen bu kültürel savaş, 1967'de Bilderberg’in amacına ulaşmak için açık hava konserleri düzenlemesiyle başladı. Festival adı verilen etkinliklere 4 milyon genci çekmeyi başardılar. Bu tür konserlerin en büyüğü Woodstock Müzik ve Sanat Fuarı'ydı.

“(...) Woodstock’da yarım milyon genç, uyuşturucuya maruz bırakılıp beyinleri yıkanmak için bir çiftlikte biraraya getirilmişti. Kurbanlar, çevre etkilerinden tecrid edilmiş, pisliğin içine bulanmış, güçlü uyuşturucular sayesinde üç gün boyunca uyumadan ayakta kalmış ve bütün bunlar FBI ile güvenlik güçlerinin izniyle gerçekleşmişti.”

“Karşı-kültürün Amerikan kültürünün bir parçası olması için bir on yılın daha geçmesi gerekecekti. Ancak ABD değerlerini alt üst edecek olan gizli projenin tohumları sağlam atılmıştı. Ülke çapındaki gösteriler, hippiler, okulu bırakan uyuşturucu bağımlıları, Nixon’ın başkanlık dönemi ve Vietnam Savaşı, Amerikan toplumunu parça parça ediyordu. (...) kimse bunun bazıları tarafından tezgâhlanan gizli bir sosyal plânın parçası olduğunun farkında değildi.”

1961'de Huxley polis devletini ‘son devrim’ olarak tanımdı. MTV müzik televizyonu yayına başladı. Ortalama 4 dakika süren klipler insan beynine gerçekliği dışlayacak şekilde sanal gerçekler yükledi.
Amaç gücünün sınırı olmayan bir dünya hükümetinin iktidara gelmesiydi.