Yasal kılıf geçirildi ve tablo netleşti. Yasal kılıfındaki resmi adıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, kısacası CHS, bir nevi OGS, HGS gibi bir şeydir. Bakiyen varsa hızla geçiveriyorsun turnikeden, bakiyen yoksa ceza peşinden gelsin, ne gam! Yoksa bakiye değil beka mı demek lazımdı?

Yeni rejimi sadece siyasi İslam üzerinden değerlendirmemek lazım, onun vahşi kapitalist niteliği belki daha da önemli. Ama mevcut kapitalizm de afet halinde. İlk ve şimdilik tek Başkan yardımcısı Fuat Oktay’ın kısa süre önce T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı görevini yapmış olması manidar! Ayrıca son görevinin batık Türk Telekom A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı olması da. Milletin şeyine koyacağız diyen Cengiz-Limak konsorsiyumunun CEO’su Mehmet Cahit Turhan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı oldu! Daha ne olsun?

Hep birlikte bozdukları her şeyi tamir (!) etmeye çalışacaklar. Türk (yerli ve milli) tarzı tamirat nasıldır? Bir şey bozulunca tepesine vurursun, düzelir! (Batılılar ise reset etmesini severler!)

Ve elbette liberallerin özlemini çektiği bir başkanlık rejimi, yani 2. Cumhuriyet de değil başlayan. Çünkü 2010 Referandumu ardından beklenen felaketi ‘ikinci el-cumhuriyet’ diye duyurmuştum, hem Arapça ön ekiyle ‘el-cumhuriyet’ hem de ‘ikinci el’ niteliğiyle.

Dün bir İslamcı terör örgütünün bir İslamcı iktidara karşı ‘başarısız’ darbe girişiminin 2. yıldönümüydü. 15 Temmuz Darbesi’nin amacı demokrasiyi tamamen yok etmek ve kendi Hoca’sını işbaşına getirmekti. Darbe başarısız mıydı? Hadi canım, demokrasi tıkır tıkır, Hoca değil Reis işbaşında, o darbe tabii ki başarısız!

Ve bir de o darbenin ‘faili ve mağduru’ TSK eskiden kendisine (laikliğin de belirleyici olduğu) ‘rejimin bekçisi’ demeyi pek severdi. Bu arada biliyorsunuz Polis Devleti’nde bekçilik yeniden ihdas edildi, sokaklarda bekçiler geziyor. Polis Devleti ve yeni rejimin bekçisi olarak eski Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı olarak işbaşı yaptı. Polis Devleti babında Hürriyet’in ‘İşte yeni kolluk gücü: Siyah giyecekler’ başlığıyla haberleştirdiği Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü’nün kara gömleklileri de işbaşı yaptı. Bilmeyenlere hatırlatayım, Kara Gömlekliler / Camica Nera, 1923-1943 arasında Ulusal Güvenlik İçin Gönüllü Faşist Milisi adıyla, Benito Mussolini yönetimindeki İtalyan faşistlerinin oluşturduğu silahlı birliklerdir.

Bir vitrin bile değil artık, bir ekran koruyucu olarak TBMM var, tıklayınca asıl ekrana geçiliyor hemen. Bu mekândan demokrasi bekleyince demokrasi gelecek mi? Adalet diye diye atalete teslim olan ve 15 Temmuz ‘destan’ından mest olmuş, mestan olmuş bir Kılıçdaroğlu ekibinden?

Sorunu sadece TBMM’nin feshi ve çözüm mekânını da sadece orası olarak görmek adaletten vazgeçip atalete geçmektir.

• • •

Gün ataletten kurtulup, de facto, yani fiilî demokrasiye geçme günüdür.

Ne değildir fiilî demokrasi? Onların son iki yıl boyunca de facto / fiili olarak sürdürdükleri ve şimdi de jure / hukuki kılıf giydirdikleri rejime nazire değildir.

Nedir fiilî demokrasi? Türkçesiyle eylemli demokrasidir. Formülü bildiktir ve basittir: Hak verilmez alınır. Verilmeyeni, verilmeyecek olanı almaktır. Demokrasi bahşedilmez, verilmez, kazanılır. Ve en önemlisi fiilî demokrasi, darbeci zihniyet ve icraat karşısında devrimci zihniyet ve icraattır.

Fiilî demokrasi, çözüm mekânını değiştirmek ve genişletmektir.

Bir yanda gündelik hayatımızdaki özel ve politik ‘sıradan’ yaşantılarımızı (öfkelerimizi, umutsuzluklarımızı) ‘bir dünya’ ve uğruna savaştığımız idealleri ve bunların kavramlarını ‘bir başka dünya’ olarak ele almak ve bu ikisinin ayrı durmasını kabullenmek, şu yaşanılası ve isyan edilesi gezegende böylesi bir ‘dünya-ahret’ ikilemini kabul etmek mümkün mü? Devrimcilik böylesi ‘dünya-ahret’ ikilemini reddetmek mesleği değil mi?

Devrimcilik bu iki dünyayı birleştirebilmektir, çözüm alanını fiilen böyle genişletmektir. Bugünün işleri-yarının işleri; devrim öncesi- devrim sonrası gibi ayrımları kendi yaşantımızda iptal edebilmektir. İşte bunları başarabildiğimiz ölçüde, politik mücadelenin görevlerini de bir Müslüman gibi günde beş vakit namaz kılmanın ibadet görevlisi olma mistifikasyonundan kurtarabiliriz. Fiilî demokrasi işte kendi birleşik dünyamızdır, kendi alanımızdır, kendi zeminimizdir. Çözüm alanını, yani hayat (yaşama) alanını genişletmektir, iç ve dış dünyamızda, vicdan ve bilinç dünyamızda aynı anda yaşayabilmektir.

Gençlere öğüdümdür: Sosyalizm için yaptıklarını, politik mücadeleni bir ibadet ritüelinden çıkarmadıkça, bunları sevgilinle el ele gezmek gibi gündelik iş haline getirmedikçe ve bunu yaparken sevgilinle el ele gezmekten de vazgeçmedikçe, politik program ile gündelik isteklerinin bir ve aynı olduğunu kavramadıkça, önünde duran, sana göz kırpan umudu fark edemezsin. Evet, devrimcilik, aynı zamanda, bir volontarizmdir: Sosyalizm şu gezegene “tarihin şaşmaz yasalarının zorunlu bir sonucu olarak” yani ‘kendiliğinden’ gelmeyecek ise, karşı tarafın (kapitalizmin) koyduğu kurallara riayet etmediğin ölçüde ve tarihin kuralsızlığına sosyalizmi bir kural olarak yazmayı İSTEDİĞİN için gelebilecektir.