Fikirtepe’ye tam tarih vermek gerekirse ilk kez 12 Ocak 2012’de gittim. Mimarlar Odası’nın Küreselleşme Sürecinde Kent ve Mimarlık Sempozyumu yapılıyordu. Konuşmamı yaptıktan sonra, kentsel dönüşümün hedefi haline gelen Fikirtepe’ye gideceğimi söylediğimde, -Rant Makinasını Yenmek Mümkün mü? başlıklı köşe yazımda daha önce aktarmıştım- “Mücella Yapıcı, “Mimarlar Odası’ndan geldiğini söyleme, dayak yersin” demişti, her zamanki muzip haliyle”. Mücella uyarma ihtiyacı duymuştu, çünkü daha önce Mimarlar Odası olarak Fikirtepe’ye gittiklerinde, dönüşümü büyük bir heyecanla bekleyen halktan tepki görmüşlerdi

TMMOB’ye bağlı meslek odaların yönetici ve üyeleri olarak eleştirel tavrımız nedeniyle uzun süredir bu tür tepkilere maruz kalıyoruz. Hükümet ve iş çevreleri gözündeki yerimiz de, gördüğümüz muamele de ortada! Vazgeçmeyişimiz de!

İnatla gittiğim Fikirtepe’ye korkulan olmadı; yanımızda geniş çevresi olan bir belediye meclis üyesinin olması önemli bir kolaylık sağladı, insanlara ulaşma ve konuşma konusunda sorun yaşamadık.

Yaratacağı rant açısından çekiciliği yüksek, konut kalitesi düşük Fikirtepe’de kentsel dönüşüm heyecanı yaşanıyordu. İşin içine Büyükşehir Belediyesi yanında Şehircilik ve Çevre Bakanlığı da girmiş, Fikirtepe’yi müteahhitler aracılığıyla dönüştürmek için özel bir model geliştirilmişti. Dönüşümün adalar bazında olması öngörülüyor ve bu adalarda yaşayan yüzerce hak sahibine “toplu halde anlaşırsanız, mevcut imar planının dört katı, 2/3’ünüz anlaşırsa, 3 katı imar hakkı verilecek” deniliyordu. Görüşme yapacağımız yere giderken, köşe başlarında iştahı kabarmış inşaat firmalarının tanıtım ofisleri göze çarpıyordu.

Sürecin işleyişini ve Fikirtepe sakinlerinin ne düşündüğünü öğrenmek istiyordum. Meclis üyesinin tanıdığı bir evde ve bir binanın giriş katındaki oto tamircisinde odak grup biçimini alan, 5-6 kişilik iki grupla odak grup denilen iki görüşme yaptım.

Yine Rant Makinasını… yazısında alıntıladığım biçimiyle, hak sahiplerinden birinin ettiği, “Hocam şimdi top önümüze düştü, altın vuruşu yapacağız” lafı alanda yaşayan hak sahiplerinin dönüşüm sürecinde bakışını kısa yoldan özetliyordu.

Görüşmelerimizde “Peki anlaşmak istemeyen olursa ne olur?” sorumuza, ada temsilcilerinden biri “Mahalle baskısı olur” yanıtı vermişti. “Peki diyelim ki anlaştınız, müteahhitler sözleşmeye göre binalarınızı yıkacak ve dairelerinizi teslim edene kadar da kiralarınızı ödeyecekler. İşler kötü gider ve diyelim ki batarlarsa, ne olacak” yönünde, uyarı da içeren sorumuz karşısında verilen yanıt, Fikirtepe sakinlerinin kabaran girişimci ruhun bir ifadesiydi; “Hocam biz yaş tahtaya basmayız, çok sayıda müteahhit gelip gidiyor, hepsini dinliyoruz, araştırıyoruz, kimin geçmişi nedir diye, ona göre bir karar vereceğiz.”

O günden bu yana 6 yıl geçti. 2013 yılında Fikirtepe işleri kolaylaştırmak adına, Bakanlar Kurulu tarafından riskli alan ilan edildi. Aynı yıl içinde Bakanlık alana ait planları onaylarken, 2016 yılında Büyükşehir Belediyesi kentsel tasarım projelerini tamamladı.

Son birkaç yıl içinde inşaatlar yükselirken, yer yer sorunlar da kamuoyuna yansımaya başladı. Bazı firmaların iş bıraktığını duymaya başladık. Bunlar olurken, geçen yıl Başbakan yanında Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’yi de alarak Şubat 2017’de Fikirtepe’de, medya da geniş yer bulan bir temel atma töreni düzenledi. Başbakan Yıldırım tören sırasında, Bakanlığın tüm sorunları çözerek, örnek bir kentsel dönüşümün Fikirtepe’de sağlanacağı sözünü verdi.

Aradan tam bir yıl geçtikten sonra işlerin Başbakan’ın umduğu gibi gitmediği anlaşılıyor. Birkaç gün önce medyaya, dönüşüm işine giren inşaat firmalarının en büyüklerinden birinin işleri durduğu haberi yansıdı. Aynı haberde, 6 ada daha benzer sorunların olduğu vurgulanırken, bu adaları da katınca “Fikirtepe’de mağdur kişi sayısı 5 bin kişiyi” buluyor deniliyor.

Habertürk’te ortaya çıkan kriz şöyle özetleniyor;

Son olarak 22 numaralı adada Pana Yapı, Brooklyn Dream projesini bitiremeyeceğini pay sahiplerine iletti. Projedeki hak sahipleri dün toplanarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü’ne giderek dilekçe verdiler. Pay sahiplerinin temsilcilerinden Engin Akgüzel, firmanın kendilerine maddi sıkıntında olduğu ve finansman bulamadığı için projeye devam edemeyeceğini belirttiğini söyledi… Pay sahiplerinin Haziran 2015’te evlerinden çıktıklarını aktaran Akgüzel, “1 yıllık kiramızı peşin ödediler. Ancak, Haziran 2016’dan beri kiralarımız ödenmiyor” dedi.

Altın vuruş yapmayı uman hak sahiplerinin durumunu yine habere bırakalım: “Pay sahiplerinin tazminat ya da kira istemediğini belirten Engin Akgüzel, firmadan sadece pay sahiplerinin üzerine aldıkları tapuları hacizden temizletip geri vermesini istediklerini dile getirdi.”

Çıkan bu haberler üzerine, bir yıl önce halka müjde verip, Başbakan Yıldırım’la birlikte temel atan Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın olaya bu kez yazılı bir açıklamayla “el attığını” Hürriyet Gazetesi’nin şu haberinden öğreniyoruz;

Fikirtepe’deki kentsel dönüşüm kapsamında bazı projelerde vatandaşların mağdur edildiğine dair çıkan haberler üzerine konuya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı el attı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada Fikirtepe’deki kentsel dönüşüm faaliyetleriyle ilgili vatandaşların yaşadığı mağduriyetlerin hızlı şekilde çözüme kavuşturulması amacıyla irtibat ofisi açılacağı bildirildi.

Denilecek şey var mı, bilmiyorum! En iyisi dönüşümün aktörlerinin durumunu özetleyerek bitirmek:

Fikirtepe Sakinleri: Altın vuruşu yapamadılar; başlarını soktukları iyi kötü evlerden oldular, tapuları üzerindeki hacizleri kaldırmaya çalışıyorlar!

Çevre ve Şehircilik Bakanı: Bir yıl önce temel atarken, şimdilerde yazılı açıklama yapıp, Fikirtepe sakinlerine “irtibatı kesmeyelim” diyor!

Müteahhitler: Haber alınamıyor!

TMMOB Mimarlar Odası: Ağır baskı altında, doğruları söylemeye devam ediyor…