Ülke ekonomisi dibe batmışken, yurttaş yoksulluktan kırılırken AKP döneminin yarattığı ayrıcalıklı bir zümre ülkenin tüm zenginliklerinin üzerine oturmuş refah içinde yüzüyor. Ülkenin her köşesine yayılan yoksulluk fotoğrafı onlar için hiçbir şey ifade etmiyor.

Fildişi kuleden bakınca yoksulluk görünmez olur

Yaşar Aydın

♦ “Eve ekmek götüremiyoruz dediğin zaman bu bana biraz abartılı geldi. Al bu keyif çayını iç” R. Tayyip Erdoğan - Cumhurbaşkanı
♦ “Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan kalktı” Zehra Zümrüt Selçuk - Alile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı
♦ “Kuru ekmek yiyen aç değildir” Şahin Tın - AKP Denizli Milletvekili
♦ “Türkiye’de, sorunun ‘işsizlik’ değil, iş beğenmemezlik” Münir Karaloğlu - Diyarbakır Valisi
♦ “Lan kim aç onu gönderin bana?” Süleyman Çelik - Avcılar Belediyesi AKP’li Meclis Üyesi

Yukarıda sıralanan beş örnek Türkiye’nin en temel sorunlarını ve bu sorunlara AKP’lilerin yaklaşımını net şekilde ortaya koyuyor. İşsizlik, yoksulluk hatta açlık Türkiye’nin can yakan sorunu haline geldi. Öyle ki kırsaldan, kentin dış mahallelerinden merkezlere doğru hızla ilerlemeye devam ediyor. Sadece AKP’lilerin yaşam alanlarına uğramıyor. Yüksek duvarlarla çevrili siteler, yalılar, villa kentler bu yeni zenginlerin korunaklı alanları oldu.

AKP’li elitler 20 yıl içinde hayal bile edemeyecek kadar zenginleştiler. Çocukları bu zenginliğin içine doğdu. Daha ilk yaşlarında batıda hangi üniversitede okuyacakları ayarlandı. Milyonluk arabaları, evleri oldu. En pahalı markalar tercihleri oldu. Fatih’te, Zeytinburnu’nda, Bayrampaşa’da oturdukları apartman dairelerinden villa kentlere hatta oradan yalılara taşındılar. İş insanı oldular. Kamunun açtığı her ihaleyi aldılar. Bürokratları ikişer üçer maaş almaya başladı. Zenginlikleri tam anlamıyla göz kamaştırıyor.

Ama tüm bu zenginliğin, servetin konuşulmasından da hiç haz etmiyorlar. Adı konulmamış yasak ilan edildi. Mütevaziliğinden ya da utangaçlıklarından mı dersiniz? Hiç sanmıyorum.

HER ŞEY ÜLKE İTİBARI İÇİN

Bundan 20 yıl önce sokaklarda çok ender karşılaştığınız lüks makam araçları artık her yerde. O kadar çoğaldılar ki siyah camlarla peşi sıra geçen arabaların içinde kimlerin olduğunu ve nerede çalıştıklarını artık bilmek bile mümkün değil. En küçük bürokrat bile kendinde böyle bir ayrıcalığı hak görmeye başladı. Çünkü artık devlet onlarındı ve her şeyi yapabilme hakkına sahiplerdi. Eleştiri alınca da en tepedekinden en alttakine mazeret hazırdı: “Devleti temsil ediyoruz. Devletin itibarından tasarruf olmaz.”

Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan tarikat ve cemaat liderlerine kadar hepsi yoksullukla ilgili ortak söylem geliştirdiler. Onlara göre yoksullar ibadetlerinden vazgeçmeyerek şükretmeye devam ederlerse bu dünyada olmasa bile diğerinde ödüllerini alacaktı. Yoksullara akşam pazarı öneren Diyanet, son olarak Bodrum’da 100 milyonluk külliye inşa etmeye başladı. Cübbeli Ahmet, asgari ücret pazarlığı yapanlara, geçinemiyoruz diyenlere iki dua önererek soruna çözüm öneriyordu. Kendi zenginliğini buna bağlayarak.

AKP ve yandaşlarının anlayışı çok net: “Yoksulsan suçlu sensin. Ya yeterince çalışmadın, ya yetirince ibadet etmedin ve şükretmedin. Suçlu bu kadar zenginliğin içinde hâlâ yoksul kalmayı başaran sensin.”

HER TARAFI ÇÜRÜYEN BİR YAPI

Bakan Selçuk, ağustos ayında yapılan yardımları sıralarken 13.1 milyon emekliye 30.5 milyar lira ödendiğinin altını çizdi. Dil sürçmesi değil tam da zihniyetlerinin dışa vurumu. Yıllarca verilen emeğin, ücretlerden yapılan kesintilerin karşılığını, hak olan bir ödemeyi yardım gibi, destek gibi sunmak ancak bir AKP’linin aklına gelebilir. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan pazartesi günü pandemi destek paketini açıkladı. Esnafa 3 ay boyunca bin liralık nakdi yardım 750 liralık kira desteği verileceğini müjdeledi. 1040 liraya mahkûm edilen binlerce çalışana şimdi de aylık bin liraya geçinmeleri istenen 400 bin esnaf eklendi. Üstelik sadece 3 aylığına. Yurttaşa verilen her destek hak edilmiş bir katkı değil onların bir lütfu gibi sunuldu, sunuluyor. Ülkenin yüzde 98’i yok sayılıyor.
Kendileri en ufak konforlarından feragat etmezken acı reçete önerenlerin yarattığı sistemin cilaları döküldü, çürümeye başladı. Çürük kokusu tüm ülkeyi sardı.