Filistin'de yaşanan soykırım ve İsviçre solunun tutumu

Zürih Sol Yazı Kolektifi
Zürich 1 Mayıs Komitesi işçi bayramını her yıl olduğu gibi 3 günlük bir festivalle kutladı. SOL Parti'nin yurt dışı örgütlenmesinin girişimiyle 1 Mayıs Komitesi bu yıl da Filistin konulu bir panel düzenledi ve Filistin kökenli isviçreli rejisör Yvan Yaghi’nin “Avant il n’y avait rien” filmini gösterdi.
Geçen yıl “Kapitalizm hasta ediyor” sloganını ana başlık olarak seçen komite, savaşın insan psikojisi üzerindeki etkilerini farklı boyutlarlıyla ele almıştı. Panele Prof. Dr. Selçuk Candansayar, kendisini sosyalist yahudi olarak tanımlayan, emekli Medico İnternational görevlisi Jochi Weil ve İrak kökenli, isviçre sinemasında toplumsal filmleriyle tanınan rejisör Samir katılmıştı.
Bu yıl “Hep birlikte savaşa ve faşizme karşı duralım” sloganıyla yürüyen komitenin düzenlediği panelde “Bugün Filistinle dayanışmak ne anlama geliyor” sorusuna cevap arandı.
Panele katılan Students for Palestine, Filistinli ve Yahudi Akademisyenler Derneği, Kellektif Doykait (anti-siyonist yahudi kollektifi) ve Babanews (göçmenlerin haber sitesi) temsilcileri, Filistin konusunda kendilerine uygulanan baskı ve sansürü anlattı.
İSVİÇRE SOLUNUN İKİ YÜZLÜLÜĞÜ
İsviçre'deki sol partiler ve ilerici çevreler, dünya genelinde adalet ve insan hakları savunuculuğu iddiasıyla öne çıkıyor. Ancak Filistin halkına yönelik sistematik şiddet, işgal ve soykırım politikaları söz konusu olduğunda aynı kesimler ya derin bir sessizliğe bürünüyor ya da otosansür uygulayarak mesafeli durmayı tercih ediyor.
İsviçre solu, Batı’nın çıkarlarıyla çelişmeyen konularda son derece “cesur” açıklamalar yapabiliyor. Ancak İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği katliamlar, zorla yerinden etmeler ve apartheid rejimi söz konusu olduğunda, aynı kesimler ya belirsiz ifadeler kullanıyor ya da konuyu tamamen görmezden geliyor.
Sosyal Demokrat Parti (SP) gibi geleneksel sol partiler, İsrail’in ihlallerine karşı net bir tutum almaktan kaçınıyor. Yeşiller gibi gruplar, ekolojik adalet söylemlerini Filistin’deki insani krize uyarlamakta isteksiz davranıyor. Sendikalar ve sivil toplum kuruluşları, İsrail’e yönelik herhangi bir eleştiride “antisemitizm” damgası yeme korkusuyla otosansür uyguluyor.
OTOSANSÜRÜN NEDENLERİ
Batı’nın Siyasi Baskısı: İsviçre sosyal demokratlar, yeşiller ve sendikalar, Batı bloğunun bir parçası olarak İsrail’e yönelik eleştirilerde “dengeli” olma adına geri adım atıyor. Medya ve Kamuoyu Manipülasyonu: Ana akım medya, Filistin direnişini “terörizm” İsrail saldırılarını ise “meşru savunma” olarak sunarak sol kesimler üzerinde baskı oluşturuyor. Antisemitizm İthamı Korkusu: İsrail eleştirisi, kasıtlı olarak Yahudi karşıtlığıyla eşitlenerek susturma aracına dönüştürülüyor.
NASIL BİR TAVIR TAKINMALIDIR?
Filistin’de yaşananlar bir insanlık trajedisidir ve tarafsızlık, aslında zulme rıza göstermek anlamına gelir. İsviçre solu, eğer gerçekten “enternasyonalist” ve “anti-emperyalist” olduğunu iddia ediyorsa, bu ikiyüzlü tutumunu terk etmek zorundadır. Aksi takdirde, tarih önünde “zalimin yanında duranlar” olarak anılacaklardır.
Dünya ve İsviçre solunun tarihi sorumluluğunu yerine getirerek sömürgeciliğe, ırkçılığa ve soykırıma karşı tutarlı bir duruş sergilemeli, Filistin’in özgürlük mücadelesini, tıpkı Güney Afrika’daki apartheid karşıtı mücadele gibi sahiplenmeli ve çifte standartları reddederek, insan hakları savunuculuğunu “coğrafya ve çıkar” temelinde değil, evrensel ilkelerle yapmalıdır.