Ortadoğu barış görüşmelerinin ilk raundu sona erdi. ABD güdümündeki görüşmelerin ikinci raundu iki hafta sonra Mısır'da gerçekleşecek.

Ortadoğu barış görüşmelerinin ilk raundu sona erdi. ABD güdümündeki görüşmelerin ikinci raundu iki hafta sonra Mısır'da gerçekleşecek. İki yıl aradan sonra yeniden başlayan görüşmeler Filistinlileri tam manasıyla ikiye ayırmış durumda. Ayrışmanın nedeni şu: Filistin'i kim veya kimler temsil ediyor?

Bugünlerde bu soru barış görüşmelerinden daha fazla ilgilendiriyor Filistinlileri. Temsiliyet sorununun bugün yeniden alevlenmesinin nedeni, uzun bir aradan sonra başlayan Ortadoğu barış görüşmeleri. Ve tartışma her geçen gün de büyüyor. Tartışmanın baş aktörleri ise El Fetih ve Hamas. Her iki örgütte Filistin’i kendilerinin temsil ettiğini ileri sürüyor. 

Ortadoğu görüşmelerinden somut kararların çıkması beklenmese de Filistin içindeki iktidar kavgasını gün yüzüne çıkarması açısından önemli. 

Bilindiği gibi İsrail işgali altındaki Filistin kendi içinde de ikiye ayrılmış durumda. 2006'daki seçimlerin ardından başlayan El Fetih-Hamas çatışmaları tam da İsrail'in istediği şekilde Filistin iradesini ve topraklarını ikiye ayırdı. Filistin Özerk Yönetimi'nin de bulunduğu Batı Şeria El Fetih'te kalırken, Hamas ise Akdeniz’in kıyısındaki Gazze Şeridi'nde kontrolü ele geçirdi.

Ve o tarihten bu yana örgütler bir tarafta işgale karşı savaşırken, içerde ise birbirleri ile çatışıyor. Bu çatışmalar onlarca devrimcinin yaşamına mal olsa da.

Washington'un dayattığı Mısır ve Ürdün'ün gözlemci olarak bulunduğu barış görüşmeleri Filistin özerk yönetimi ile İsrail arasında yürütülüyor. Özerk yönetim ise Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) tarafından oluşuyor. FKÖ doğal olarak Filistinlilerin iradesinin kendileri tarafından temsil edildiğini söylüyor.

FKÖ, içinde El Fetih ve Filistin Halk Kurtuluş cephesi (FHKC) gibi iki kitlesel örgütün de bulunduğu bir sol koalisyon ve yaklaşık olarak 15 sol örgüt ve grup tarafından oluşuyor. Hem El Fetih'in hem de özerk Filistin Yönetimi'nin başkanı Ebu Mazen kod isimli Mahmud Abbas görüşmeleri bizzat yönetiyor. FKÖ ve bileşenleri en kötü barışın dahi savaştan daha iyi olduğunu belirterek, pazarlık masasına oturulmasından yana.

Karşı cephede ise Hamas ve diğer irili ufaklı İslamcı örgütler yer alıyor. İran ve Suriye'nin de desteğini arkasına alan Hamas, doğrudan görüşmelere şiddetle karşı çıkıyor. Hatta bu süreci engellemek için saldırılarına devam edeceğini açıkladı. Hamas sağ bir cephenin oluşturulması için görüşmelerin başladığı gün 13 İslamcı örgütü yanına alarak İsrail'e karşı bir saldırı koordinasyonu kurduğunu açıkladı.

Hamas özerk yönetimin başkanı Abbas'ın başkanlığını tanımıyor. Bu nedenle Abbas'ın kendilerini temsil edemeyeceğini ileri sürüyor. Görüşmelerin İsrail'in çıkarına olduğunu belirterek, İsrail işgali sona erene kadar savaşacağını belirtiyor. Bu tez İran ve Suriye'nin tezleri ile uyuşuyor. 

İdeolojik olarak farklı noktalarda bulunan, pratik deneyimleri ayrışan El Fetih ve Hamas arasındaki kavga Filistinlilerin içindeki ayrışmayı her geçen gün daha da derinleştiriyor. Bu ayrışma en çok Tel Aviv yönetimini sevindiriyor.

*******
Orta sınıf ırkçılığı ve Sarrazin

İkinci dünya savaşında yerle bir edilen Almanya'nın kısa sürede gerçekleştirdiği ekonomik mucizenin baş aktörlerinden göçmenler hedefte. Hedef haline getiren ise bir sosyal demokrat. Sosyal Demokrat Parti ve Merkez Bankası Yönetim Kurulu üyesi Thilo Sarrazin zekâ düzeylerinin düşük olduğunu ileri sürerek "Üstün Alman Mucizesi”nin her aşamasına alın terleriyle katkıda bulunan göçmenleri suçluyor.

Yabancısı olmadığımız bir hikâye bu aslında. Alman sağı ve neo-Naziler yıllardır bu hikâyeyi ısıtıp ısıtıp önümüze seriyor. Yeni olan sosyal demokratların da bu tuzağa düşmesi. Sosyal demokrat Sarrazin bilime de başvurarak başta Türkiyeli emekçiler olmak üzere Arapların zeki olmadığını ileri sürüyor.

Bir yandan beyin göçü ile kalifiyeli nitelikli gençleri ülkesine çekmeye çalışan Almanya öte taraftan bugüne kadar ki mucizeyi yaratan unsurları dışlamaya çalışıyor. Üstün ırk yaratma projesine ne de çok benziyor değil mi? Başarılı, genç, dinamik unsurları kabul et, diğer taraftan ise diğer kol gücü ile çalışan emekçileri hedef tahtasına oturt.

Ekonomik ve kültürel ırkçılığın yeni bir versiyonu. İşime yarayanı alırım, gerisine karışmam. Gazi Çağlar da dün gazetemizde yazmıştı. Almanya'da "Üst ve orta sınıf ırkçılığı", sosyal elitizmle birleşerek alt sınıflara yönelik küfür edebiyatına dönüşüyor.

Aslında eğer bay Sarrazin bir çuval inciri berbat etmeseydi, Almanya'da verimli bir tartışma hala sürüyor olacaktı. Almanlar uzun bir süreden beridir entegrasyon ve çok kültürlülük üzerine kafa yoruyordu. Çünkü Almanlar Fransa'dakine benzer banliyö isyanlarından korkuyor. 

Aslında Avrupa'da son dönemde yaşanan gelişmeler bize burjuva demokrasisinin ikiyüzlü yüzünü gösteriyor. Olan kısaca şu: Avrupa, sosyal refahı paylaşmak istemiyor. Bu nedenle kapitalizmin kriziyle birlikte yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gittikçe tırmanıyor. Bu yükseliş Fransa'da Romanları, Almanya'da ise Türkiyeli ve Arap göçmenleri hedef haline getiriyor.