Trump’ın Ürdün ile Filistin’in bir konfederasyonla birleşmesi önerisi 80’li yılların en popüler tartışmasıydı. Eski İsrail Başbakanı Rabin de bu öneriye sıcak bakıyordu

Filistin ile Ürdün’ün  birliği mümkün mü?

ABD Başkanı Donald Trump’ın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a Filistinle Ürdün’ün bir konfederasyonda birleşmeleri önerisi ilk kez dile getiriliyor değil. Söz konusu plan daha önce de, özellikle 80’lerde çok sık gündeme gelmiş, hatta bu konuda İsrail daha istekli olmuştu

Trump’ın önerisine Abbas’ın “Eğer İsrail de katılırsa bunu kabul edebilirim” demiş olması bu yıllanmış öneriyi yeniden popüler hale getirebilir. Eski İsrail Başbakanı İzak Rabin’in isteği de bu yöndeydi. Sadece onun değil, şimdi, FKÖ yönetimiyle ters düşmüş olan El Fetih kurucularından Faruk Kaddumi de böyle bir konfederasyonda Batı Şeria’nın Ürdün’e bırakılmasını savunmuştu. Birkaç yıl önce de Mahmud Abbas’ın “Ürdün’e ve konuya taraf olan uluslararası aktörlere” yeni bir konfederasyon planı için hazır olunması gerektiğini söylediği belirtilmişti. Londra’da yayımlanan El-Kudüs el-Arabi gazetesinde bu konuda haberler çıkmıştı.

Abbas’ı bu konuda harekete geçmede cesaretlendiren olgu, Filistin Devleti’ni BM’de Gözlemci Devlet statüsüne getirebilmesi. Bu zaferin verdiği güçle Abbas, Ürdün’le eşit bir ortaklık temelinde birleşilebileceğini, bunun da dünya tarafından kabul edileceğini düşünmüştü ki haklıydı bu konuda.

Filistin’de Ürdün’ün önemli bir role sahip olduğu biliniyor. Ürdün’ün konuya dahil edilmesi İsrail için de uygun bir çözüm. Çünkü İsrail, Filistinlilerin Batı Şeria’dan çekilmeleri durumunda Gazze’den kendilerine yönelecek olan füze tehdidinin kalıcılaşacağına inanıyorlar. O nedenle Ürdün’ün Batı Şeria’da güvenliği üstlenmesi İsrail’in endişelerini ortadan kaldırabilir. Bu durumda İsrail işgali sona ereceğinden Filistinliler için de uygun bir çözüm.

Filistin perspektifinden bakıldığında, bir konfederasyondan önce bir Filistin devletinin kurulmasının yolu açılmış olacak, ardından Ürdün gibi uluslararası tanınırlılığı olan bir ortakla sorumluluklar paylaşılacak.

Tabii ki Ürdün’ün, Batı Şeria’daki egemenliği (dolayısıyla sorumluluğu) içeren bir rol alması hem Ürdün hem de Filistinliler için uzun bir süreç. 80’li yıllarda FKÖ’nün eski istihbarat şefi Salah Khalaf (Ebu İyyyad), Filistinlilerin önce “beş dakikalığına da olsa” bağımsız olduktan sonra Ürdün’le bir konfederasyona katılacaklarını söylemişti. Bununla birlikte, Ürdün’ün önceki Kralı Hüseyin hiç kimsenin “konfederasyon” sözcüğünü ağzına almaması gerektiğini belirtmişti.
Eşi Filistin kökenli olan şimdiki Ürdün Kralı II. Abdullah da babası gibi davrandı önceleri. 1967 Savaşı’nda kaybedilene kadar Batı Şeria’yı kontrol eden Ürdün, 1988’den bu yana, (1950’lerin başlarında konuşulan) iki tarafın (Ürdün, Filistin) birlikteliğinin artık söz konusu olmadığını ilan etti. 1987’de Filistin’de İntifada’nın (Ayaklanma) patlak vermesinden kısa bir süre sonra Kral Hüseyin, Batı Şeria’daki rolünün sona erdiğini duyurdu.

Filistin-Ürdün Konfederasyonu
Ama uluslararası aktörler (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya) Filistin Devleti ile Ürdün Krallığı arasında, İsrail ve ABD’nin liderliğinde konfederatif bir çözümün birçok avantajı olduğu iddiasındalar. Arap basınına bazı iddialar yansımıştı. Yine Londra merkezli El-Kudüs el-Arabi’de, Ürdün Kralı Abdullah’ın Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas ile Filistin-Ürdün konfederasyonu olasılığını konuştukları yazıldı.

Bu seçenek ciddi olarak değerlendirilmeyi hak ediyor. Ürdün’ün nüfusunun yaklaşık yüzde 70’i Filistin kökenli, buların neredeyse iki milyonu mülteci kamplarında, ama genelde Ürdün toplumuyla bütünleşmiş durumda. Filistinli işadamlarının Ürdün ekonomisinde önemli bir rol oynadıkları biliniyor. Ürdün Kraliçesi Rania, Filistin kökenli. Batı Şeria ve Gazze Filistinlileri arasında yakın aile ilişkileri var. Birçok nüfuzlu Batı Şerialı Filistinli, Amman’da ikinci bir eve sahip.
Sorun bir konfederasyon oluşturulmadan önce bağımsız bir Filistin Devleti’ne İsrail’in izin verip vermeyeceği. Bağımsız bir Filistin ilan edilmeden bir konfederasyonun yapılandırılması Filistin’in İsrail işgalinden Ürdün işgaline girmesi demek. Bunu Filistinlilerin kabul etmesini beklemek doğru değil. Ama Kral Abdullah tam da bunu anlıyor konfederasyondan. O nedenle “konfederasyon” planına yeniden ilgi göstermeye başladı. Filistin sorununun çözümünün kendi krallığının güvenliği açısından da önemli olduğunu bilen Kral Abdullah bu nedenle böylesi bir çözümü, bu koşulla, yani Filistin’in bağımsız olmaması koşuluyla kabul edebilir noktada artık.

Ürdün 1946’da bağımsızlığını kazanmış bir ülke. ABD/Batı yanlısı bir politikası oldu hep. Abdullah’ın istediği türden bir Filistin-Ürdün’ün konfederasyonu, altyapı, ticaret, yabancı yatırım, turizm ve hatta mültecilerin entegrasyonu açısından sağlam temelli çözüm olabilir. Ürdün, 1994 yılında İsrail ile bir barış anlaşması imzalamıştı. Barış antlaşmasından bir süre önce, Ürdün Kralı İsrail liderleriyle gizli görüşmelerde bulunmuştu. Ayrıca İzak Rabin ve Şimon Peres’le yakın kişisel ilişkileri de var. Özellikle İsrail bu nedenle “daha barışçı ve demokratik bir Filistin’in gelişmesinin” Ürdün’le imzalanan anlaşma sayesinde mümkün olabileceğine inanıyor.

Kudüs ne olacak?
Şimdi böyle bir konfederasyon gerçekleştirilecekse, İsrail, 1967 Sınırları’na çekilmeyi kabul edecekse, Ürdün’ün ortaklığı Kudüs’ü de kapsıyor olacak. İsrail buna nasıl bir çözüm bulacak? Soru bu.

İsrail’in güvenlik endişeleri böyle bir bölgesel düzenlemeyi gerekli kılıyor. Ürdün’ün ortaklığı Ürdün Vadisi’nde İsrail lehine güvenlik düzenlemesini kolaylaştıracak, nehir boyunca uzun vadede İsrail varlığı bu bölgelerde olmayacak.
Mesele şu, Filistin’in bağımsızlığı ilk adım olmalıdır böyhle bir çözümde. Bağımsız bir Filistin Devleti’nin sonrasında Filistin-Ürdün’ün konfederasyonu’nda yer almasının kimi yararları olabileceği ileri sürülüyor. Örneğin, Ölü Deniz boyunca, su ve enerji ihtiyacını gideren, serbest ticarete uygun büyük ortak ekonomik girişimler söz konusu olabilecek. Ayrıca, üç taraflı güvenlik düzenlemeleri, sınır geçişlerinin yanı sıra “terörizme” karşı işbirliğini kolaylaştıracak.
Filistin’i bağımsızlık hedefinden bir ortaklığa iten gelişmelerin varlığı elbette tatsız. Nihai hedef elbette bağımsız bir Filistin’dir. Elbette ilk talep İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarından acilen çekilmesidir. Ama bunların Filistin önderliğinin de büyük yanlışlarından ötürü yaşama geçirilmesi bir hayli zor. Filistin-Ürdün (eğer kabul ederse İsrail) Konfederasyonu batı, özellikle ABD/İsrail kaynaklı bir plan. İsrail bu konfederasyonda yer almayı (Rabin zamanından bu yana çok şey değişti) istiyor görünmüyor.

Yani böylesi bir konfederasyon İsrail’in istediği, Ürdün’ün de işine gelecek bir konfederasyon olacak. B u yanıyla gerçekleşmesi mümkün. Mahmud Abbas’a planı kabul etmesi için uluslararası baskının artması ihtimal dahilinde.
Yine de böyle bir konfederasyon kurulacaksa bu kesinlikşe Filistin bağımsız olduktan sonra olmalı. Ve böyle bir konfederasyonun kararını Ramallah ile Amman birlikte vermelidir.