Sinemayı seven adam Mithat Alam’ı kaybettik. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki sinema merkezinin kurucusu olan Mithat Alam’la film seyretmenin de çok sıkı kuralları vardı

Film merkezi kurucusu Mithat Alam’ı kaybettik

Boğaziçi Üniversitesi, bir sinema bölümü olmadan Türkiye’nin en önemli sinema insanlarından bazılarına ev sahipliği yaptı. Muhakkak unutacaklarım olacaktır ama Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim, Reha Erdem, Fatih Aksoy (yapımcı), Kerem Kurdoğlu, Ezel Akay hep yolu BÜ’den geçenlerdendi. Sinema üzerine yazanlar arasında da BÜ’lülerin önemli bir yeri var. Altyazı, Yeni Sinema Ve Yeni Film dergileri hep BÜ’de doğdu. Star gazetesi yazarı İhsan Kabil de BÜ’de okudu. Bendeniz cennet kuşu da.

Mithat Alam’ın da BÜ’den (eski Robert Kolej) çıkmış olması ve geriye dönüp BÜ’ye bir sinema merkezi kazandırması tesadüf değildir. Ben BÜ’de okurken, Mithat Alam Film Merkezi yoktu. Olsaydı herhalde içinden çıkmazdım ve herhalde Mithat Bey ile akraba olurdum. Bu şansı kaçırsam da Mithat Bey ile tanıştık. Sıcak ve muzip bir adamdı. Tipini biraz The Simpsons’daki, Homer Simpson’ın patronu Mr Burns’e benzetirdim. Bazen patron olarak da benzediğine dair şeyler duymuşluğum vardır. Ben tanık olmadım.

Kuralları vardı

film-merkezi-kurucusu-mithat-alam-i-kaybettik-217097-1.

Onu benden daha yakından tanıyan arkadaşlarımın yazdıklarını görünce, daha fazla yakınında bulunamadığıma üzülüyorum. Birlikte film seyretme seanslarını duyduğumda ilgilenmiştim ama konuştuğum kişi öyle kolay kolay o gruplara katılınamayacağını, Mithat Bey’in sizde özel bir şey görüp davet etmesi gerektiğini söylemişti. Film seyretmenin de çok sıkı kuralları vardı. Nasip olmadı.

Mithat Bey ile yine de merkezde çeşitli etkinliklerde sık sık biraraya geldik. Merkezden artık BÜ öğrencisi olmasam da yararlandım. Mehmet Açar’ın, Gözde Onaran’ın,Gülengül Altıntaş’ın ve sevgili Seyfi Teoman’ın kurslarına katıldım orada. Merkezin öğrencisi oldum, çok şey öğrendim. DVD arşivinden yaralandım. Bazı dvd’lerini de kaybettiğim için merkeze geri veremedim, özür dilerim. Yönetmen Seyfi Teoman ve Altyazı dergisine, sanırım Mithat Alam Film Merkezinin katkısı büyük oldu. Merkezin öğrencilerinin isimlerini duymaya devam edeceğiz ilerde, bundan eminim. Mithat Alam Film Merkezi, kurucusu olmadan da yoluna devam edebilecektir diye umuyorum. Mithat Bey’i 28 Kasım’da kaybettik. Üzgünüm.

***

Solcularla çalışan bir sağcı: Raoul Coutard

film-merkezi-kurucusu-mithat-alam-i-kaybettik-217523-1.

Bu yazıyı yazmak için biraz geç kaldım. Fransız görüntü yönetmeni Raoul Coutard, 8 Kasım’da hayatını kaybettti. 16 Eylül 1924’te doğan Coutard Fransız Yeni Dalgası’na rengini veren isimlerden biriydi. Yeni dalganın büyük isimleri Truffaut ve Godard onunla çalışmışlardı ve öyle de gözüküyor ki başka bir görüntü yönetmeniyle istediklerini gerçekleştirmeleri de mümkün olmazdı. Çünkü Coutard hem teknolojide yenilikleri takip eden bir zanaatkardı, hem de gerilla tarzı film çekmek onun ruhunda olan bir şeydi. Coutard açıkçası kelimenin gerçek ve olumsuz anlamıyla da bir savaş adamıydı. Gönüllü olarak askere yazılmış, Vietnam’da Fransız ordusunda savaşmış, askerliği bitince de askerlikten kopmamış, bu kez fotoğrafçı olarak Hintçini’ne geri dönmüştü.

Godard onunla çalışmak zorunda kalmıştı
Kaderin garip cilvesi onu solcu yönetmen Jean-Luc Godard’la biraraya getirmişti. Coutard, “Ben sağcı bir faşist, Godard ise solcu bir faşistti” demişti ilişkilerinin bir süre sonra neden bozulduğunu açıklamaya çalışırken. Ama Godard, biçimsel anlamda birçok yenilik içeren filmi Nefes Nefese’yi (A Bout de Souuffle) onunla çekmek zorundaydı ve öyle de yapmıştı. Nefes Nefese, sokakta, ne ışık ne de ışıkçı desteği olmadan, hızlı filmlerle, bir anlamda gazeteci teknikleriyle çekilmişti. Bunun için gerilla savaşını bilen bir gerilla sinemacıya ihtiyaç vardı. Coutard tam adamıydı. Coutard başka bir solcu yönetmenle daha çalışacaktı: Costa Gavras’ın ünlü filmi “Z” (Ölümsüz Z) de Coutard’ın imzasını taşıyordu.

Truffaut’nun en sevdiğim filmi Unutulmayan Sevgili (Jules et Jim) de Coutard’ın çektiği filmler arasındaydı. Coutard, Nagisa Oshima’dan Phillipe Garrel’a kadar birçok başka yönetmenle de çalışacak, nihayetinde kendisi de yönetmenlik yapacak ve hatta Vietnam’a dair belgeseliyle (Hoa binh) Cannes’da ödül de alacaktı.

Keşke her sağcı Raoul Coutard gibi olsa. Belki de 16 Eylül’de doğmuş olması onu bir istisna kılmıştır, kim bilir (bilenler bilir).