Evet, bu iki ülkeye en geç gelecek kış komünizm gelmiş olacak. İsviçre ve Finlandiya, önümüzdeki yıl ülkede yaşayan herkese eşit miktarda para ödemeyi kararlaştırdı. Sahi insanlar niçin çalışıyor?

Finlandiya ve İsviçre komünizme geçiyor

SELAMİ İNCE- @selamiince

Dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alan İsviçre ve Finlandiya, önümüzdeki yıl, yıllardır sosyalistlerin savunduğu ve adaletli bir toplumun anahtarı olan “eşitlik” noktasında çok önemli bir adım atıyor. Her iki ülke herkese ihtiyacı olsun olmasın, aynı miktarda, temel bir para ödemeyi planlıyor. Marx ve Engels’in 1848 yılında Komünist Manifesto’da bahsettiği ve o gün bu gün Avrupa’nın üzerinde dolaşan “Komünizm hayaleti” herhalde bu kış en azından bu iki ülkede hayalet olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşmüş olacak…

Şaka bir yana Komünizm bu yıl iki en kapitalist ülkede geliyor. İsviçre halkı, önümüzdeki yaz bu konuda halkoylaması yapacak ve herkese devletin eşit miktarda para ödeyip ödememesi gerektiği konusunda karar vermiş olacak. Aslında bu şu anlama gelmiş oluyor: Devlet, para vermeyi kabul etmiş ama istiyor musunuz diye halka soracak. Finlandiya ise, gelecek yıl halka da sormadan halka para ödemeye başlayacak. Finlandiya bir yıl sadece seçtiği bölgede pilot proje olarak bunu uygulayacak, proje başarılı olursa 2017’de bütün ülkede uygulayacak.

Avrupa’da iki ülke bir açıdan bakıldığında ideolojisiz bir komünizme geçmiş oluyor. En azından komünizmin “eşitlik” ideolojisinin önemini kabul etmiş sayılıyor. Temelden eşit bir paraya sahip olan her yurttaş, en azından daha başlangıçta bir “fırsat eşitliği” yakalamış oluyor.
Zenginler de eşitlik istiyor

Her iki ülkenin geçmeye çalıştığı “eşit” para uygulaması tartışması Avrupa’da uzun bir süredir yapılıyor ve yeni bir tartışma da değil. Yine, “eşitlik”ten yana olanların önemli bir kısmının da ne eşitlikle ne de komünizmle bir ilgisi yok.
Hareketin en önemli savunucuları arasında örneğin Almanya’dan ünlü kozmetik devi “dm” kurucusu milyarder Götz Werner da var, muhafazakâr eski eyalet başbakanı CDU’lu Dieter Althaus da. Bu uygulamayı İsviçre’nin tanınmış liberal ekonomistlerinden Thomas Straubhaar da savunuyor Almanya Sol Parti eşbaşkanı Katja Kipping de.

Çeşitli görüşlerden hatta birbirine ters görüşlerden insanların herkese eşit para ödenmesini savunması tesadüf değil. Çünkü bu konuda herkes aynı şeyi savunuyor gibi görünse de herkesin kafasındaki model birbirinden farklı. Evet, herkes, bütün yurttaşların karşılıksız belli bir miktar para almasını savunuyor ama bundan sonrasında ise her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Herkes kafasına göre, bu para karşılığında devletin nelere karışıp nelere karışamayacağını tartışıyor.

Avrupa basınına yoğun bir biçimde yansıyan tartışmalardan bazı başlıklar şöyle:

İsviçre: Para için çalışmaya hayır
İsviçre’de gelecek yıl yapılacak halkoylamasında aylık ücretin ne olacağı oylanmayacak ama prensip olarak devletin herkese “yurttaşın sırf para için çalışmasını önleyecek” kadar para dağıtması öngörülüyor. Bunun için İsviçre’de çalışacak yaşta olan herkes için telaffuz edilen para miktarı ayda 2500 İsviçre Frankı dolayında. Emeklilere ve çocuklara ise daha az ödeme yapılacak.

İsviçre’de herkese eşit bir para ödenmesini savunanların tezine göre, bu parayı alan herkes artık daha rahat, daha istekli ve daha severek çalışarak daha üretken, daha yenilikçi ve daha verimli olacak. Bu parayı alan hiç kimse çalışmaktan vazgeçmeyecek ve üstüne koymak için zevkle çalışacak. Yani bizim 1848’den beri savunduğumuz gibi çalışma artık bir eğlenceye ve hobiye dönüşecek, herkes yeteneğine göre üretime katılacak. İsviçre modelinin arkasında “insani gelişmişlik” ve çalışmanın zevk haline getirilmesi gibi kavramlar ön plana çıkıyor.
İsviçre’deki tartışma 2013 yılından beri sürüyor. Tasarının halk oylamasına sunulması için bu zamana kadar yeterli sayıyı çok aşan 126 bin imza toplanmış. Büyük bir olasılıkla halk oylamasında kabul edilecek. Halk oylamasına gidecek metin çok kısa ve net: “Tüm halk için insan onuruna yaraşır bir varoluşu mümkün kılacak ve herkesin toplumsal yaşama katılmasını mümkün kılacak bir gelirin devlet tarafından sağlanması…”

Finlandiya: Neoliberalizme geçiş
Finlandiya modelinde ise, herkese ayda 800 Avro verilmesi öngörülüyor. Finlandiya herkese bu parayı verdikten sonra ama devletin harcadığı tüm sosyal hizmet harcamalarını kesmek istiyor. Finlandiya bu uygulamayla aslında, patronları lehinde olan neo liberal bir ekonomik modele geçmek istiyor. Finlandiya’da 800 Avro ile geçim oldukça zor.

Öncelikle işçilerin düşük ücretli işleri kabul etmesini hedefliyor ve ülkede devlet eliyle düşük ücretli bir sektör oluşturmayı deniyor. Patronların yüksek ücret ödememesi için devlet, herkese ayda 800 Avro ödemeyi kabul ediyor. Bu modelle işsizliğe de çözüm bulunmuş olacak. Devlet, diğer yandan sosyal harcamaları ve yükümlülükleri de kısmak istiyor. Devlet para ödeyerek aslında komünizme geçer gibi yaparak “sosyal devlet” olmaktan çıkmak istiyor. Bir nevi devleti özelleştiriyor ama özelleştirmenin yurttaşa yükünü de şimdilik üstlenmiş oluyor.
2015 yazından beri Finlandiya’da koalisyon halinde olan liberaller, muhafazakârlar ve aşırı sağcılar, koalisyon programına herkese “eşit para ödenmesi” maddesini de bir olasılık olarak koydu. Finlandiya şimdi 4 model üzerinde çalışıyor. Herkese değil sadece ihtiyacı olanlara ödenmesi olasılıklar dâhilinde.

İnsanlar bu parayı alsa çalışır mı?
Tartışma, İsveç, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde de sürüyor. Her 3 ülke gelecek yıl pilot şehirlerde bu uygulamayı hayata geçirmeyi düşünüyor. Almanya Başbakanı Merkel ve Almanların %48’i uygulamaya karşı.

İnsanlar devletten o kadar para alsa, artık çalışır mı? Özellikle İsviçre’de bu soru soruluyor. Bu soruya evet diyenlerin tezleri hiç de yabana atılır gibi değil. İsveç, “Yaşamak için çalışmaktansa, yaşamak için devletin para verdiği ancak anlamlı iş yapmak için çalışmanın olduğu bir düzene geçmeyi” tartışıyor.

Ancak, daha genel ve daha ciddi bir soruyu sormamız gerekiyor: Niçin çalışırız? Bizim dünya görüşümüzün temel sorularından biri olan bu soruya herhalde şöyle cevap veriyorduk değil mi? “Özgürlüğümüzü, boş zamanımızı, kendimize ait olan zamanı satın almak için çalışırız!” Finlandiya’daki değil ama İsviçre’deki tartışma biraz bu soru çerçevesinde yürüyor gibi. Ne Finlandiya ne de başka ülkeler bu sorudan kaçamayacak.