Ortadoğu’daki jeopolitik fay hattının önemli kesişim noktalarından birisi olan Fırat Nehri’nin her iki yakasında birbiriyle bağlantılı önemli gelişme yaşanıyor. Suriyeli Kürt güçler AKP Türkiyesi’nin “kırmızı çizgi” ilan ettiği Fırat’ın batı yakasına adım attı. YPG ve Arap müttefiklerinin oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri IŞİD’den Tışrin Barajı’nı alıp Mınbic-Rakka-Cerablus hattını kesti. Suriye sınırındaki Azez-Cerablus hattını tampon bölge yapma hayalleri suya düşen neo-Osmanlıcılar, “Fırat’ın batısı kırmızı çizgimiz, geçemezsiniz” tehdidinin suya düşmesiyle ikinci stratejik yenilgisini de tatmış oldu.

ABD’nin desteklediği, Rusya’nın özel ilişkiler geliştirdiği YPG’nin, stratejik önemdeki Tışrin Barajı’nı IŞİD’den geri alıp Fırat’ın batısına geçmesinin stratejik önemi büyük. Fırat Nehri üzerinde Kobani’nin güneyindeki baraj Cerablus ile IŞİD’in merkezi Rakka arasında önemli bir bağlantı noktasıydı. Bu bölge artık Kürtlerin elinde. Bu hamle ile uzun bir süredir IŞİD’in elinde olan kuzeydeki Mınbic-Cerablus ile güneydeki Rakka’yı kuşatma olanağı da yakalanmış oldu. Halep’in Mınbic bölgesine bağlı Tışrin bölgesi IŞİD’in ikmal yolları üzerinde. Türkiye üzerinden Rakka’ya yapılan lojistik ve cihadist sevkıyat buradan Rakka’ya ulaştırılıyordu. Tışrin Barajı ve çevresindeki yerleşimler IŞİD’in bölgedeki önemli üslerinden birisiydi.

Halep-Kobane-Rakka üçgeninin ortasında yer alan Tışrin’e ulaşmak, YPG için IŞİD’in bölgedeki merkezlerinden Mınbic ve kuzeyde Türkiye sınırında yer alan Cerablus kentlerine yaklaşmak demek. Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan bölgeyi elinde bulunduran PYD, Kobani kantonunun güneyindeki Sırrin kasabasını da Temmuz ayında IŞİD’in elinden almıştı.

Bir diğer önemli çıkarma hareketi de Afrin kantonunun doğusunda Mare Hattı’nda yaşanıyor. Azez-Cerablus arasındaki bölge çok yakında kanlı bir savaşın kapısını aralayabilir. Kuzeyden Kürt güçleri, aşağıdan güneyden ise rejim birlikleri Rusya’nın da desteğiyle Selefilerin elindeki Mare Hattı’nı kapatarak cihatçıları kıskaca almak için harekete geçti. Mare Hattı çıkarması da başarılı olursa Türkiye’nin sınırın diğer yakasında kurmayı planladığı “tampon bölge” ve Halep’le bağlantısı tamamen kesilecek. Kobane ile Afrin eğer Afrin’le birleşirse “Kürt koridoru” tamamlanmış olacak ve Türkiye’nin Suriye ile irtibatı kuzeyden tamamen kesilecek.

•••

Fırat’ın batısında bunlar olurken doğusunda da fırtınalar kopmak üzere. AKP’nin savaş konsepti nedeniyle Suriye kentlerini aratmayan manzaralara sahne olan ülkenin doğusunda hafta sonunda tarihi bir kırılmaya yol açabilecek kararlar alındı. Diyarbakır’da bir aydır abluka altında tutulan Sur’a hemen birkaç kilometre ötede yapılan Demokratik Toplum Kongresi’nden “özyönetim” kararı çıktı. Kuzeydeki Kürt Siyasi Hareketi’nin bütün bileşenlerinin yer aldığı kongre artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının sinyalini verdi.

Fırat’ın her iki yakasındaki gelişmeler birbiriyle bağlantılı. Özerklik/özyönetim kararı beklenen bir gelişmeydi. Yanı başlarındaki Suriye’de Kürtler önemli bir aktör olarak tarih sahnesine çıkıp, “de facto” bir yönetime kavuşup statü sahibi olurken “Kuzey Kürtleri”nin bu denklemden etkilenmemelerini beklemek tabiri caizse “eşyanın tabiatına aykırıydı!” Nitekim öyle de oldu. Kürt Siyasi hareketi hiç olmadığı kadar bir kararlılıkla özerklik ve hatta bağımsızlık vurgusunda bulundu.

Ülkeyi zorlu bir süreç bekliyor. Savaş konseptinin çatışmaları ülkenin dört bir tarafına yayma ihtimali yüksek. Bu da “örtülü iç savaş”ın aleniyet kazanması demek. Le Monde gazetesine konuşan Cemil Bayık’ın şu sözleri bunu doğruluyor: “Gelecek aylarda iç savaş Türkiye’de ağırlaşacak. Bu durum herkesin kendi çıkarlarını sürdürdüğü ve hiç kimsenin bölgeden dışlanamayacağı bölgesel bir savaş ortamında yaşanıyor. Türkiye, İran ve Suriye’deki gelişmeler tek ve aynı çatışmadan çıkıyor. Ortadoğu bu savaş sonucunda yeni bir çağa girecek. Kürdistan Ortadoğu’nun merkezinde, Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ın arasındadır. Mevcut bölgesel savaşın kalbinin Kürdistan olduğunu ve bu savaşın yeni bir duruma dönüşene kadar yoğunlaşacağını düşünüyoruz.”

Bayık’ın bahsettiği dönüşümü Suriye’de, Irak’ta yaşananlardan bağımsız ele almak eksik kalır. O bölgelerde yaşananların basıncıyla bu yakada işler hızlanmış durumda. Ülkeyi içeride ve dışarıda savaşa sürükleyen AKP iktidarının arzu ettiği “Sri Lanka Modeli”nin bu konjonktürel denklemde başarıya ulaşma şansı yok. Fırat’ın her iki yakasında yaşanan gelişmeler bölgenin yeni yüzyıldaki çehresini belirleyecek. Bu bilinçle hareket edilmesinde fayda var.