Ayasofya’daki tilavet ve ‘lanet’ yetmedi, gidişat bir de “Firavunların iktidarını yıkacağız!” sözüyle tamamlandı desem, bana kızar mısınız?
Kızmayın. Sebebini söyleyeceğim.

Geçmiş o kısa günün bilançosu: Ayasofya’da hilafet, Atatürk’e lanet, Lozan’a yasak, Anıtkabir’e dezenfekte ve illaki cehepe…

Ayrıntısı şöyle: TSK komuta kademesinin de katıldığı namaz sonrasında cemaat cübbeleri ve sarıklarıyla İstanbul sokaklarında şeriat ve hilafete dönüş sloganları attı. Erbaş’ın kılıçla hutbesi tabii ki “Yurtta cihat cihanda cihat” anlamına geliyordu. CHP “açarsan aç” derken HDP de Ayasofya’ya çağrılmadığı için sitem etmekteydi.

Bunlar unutulacak mı yoksa ‘tarihe’ mi geçecek? Bakın işte, mesela sosyal medya bahane geçmişe sünger çekmek şahane. Yani sadece sansür değil sünger de gündemde. Aklı olan herkes şunun farkında: AKP’liler Fethullah Gülen ile olan fotoğraflarını silecekler. Başta Belediye yolsuzlukları, bütün haberler yok edilecek ve saire ve saire. Bugüne dek hamama giren terlemeyi, sosyal medyaya giren kirlerinin sergilenmesini de göze alıyor demekti, şimdi sosyal medya da ak pak olacak vesselam.

Zaten herkese her keseye müsait şeriat pazarlaması başladı. Demokrasi tramvayından ineli çok oldu, şimdi şeriat katarına (Katar!) bindiler, alıp başlarını menzillerine varmak istiyorlar. Ve menzil değil sadece ekip değişsin diyen siyasi İslamcıların yine siyasi İslamcı iktidara karşı darbe girişimi yaptığı 15 Temmuz yıldönümünde bile “Ezanımızı susturmak isteyen hainleri şanlı bir direnişle hüsrana uğrattık” diyebildiler, iyi mi? Şeriatçı darbeciler ezanı susturmak için darbe yapmışlar! Darbeciler bir de “İslam’ın bütün izlerini bu topraklardan sileceklermiş!” İşte silinmesin diye, zaten hiç uymadıkları İstanbul Sözleşmesinden de çekileceklermiş!

Başkanlık sisteminin ikinci yıldönümünde ise bizzat CB “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi en doğrusudur demiyoruz. Daha iyisini, daha efdalini, bulduğumuzda her türlü değişime gönlümüz de, siyasetimiz de açıktır” dedi. Önce şu soruyu soralım: Lügat parçalamak amacıyla da olsa kullanılan ‘efdal’ ne demek? Seçkin, elit demek! Yani bizi bekleyen yeni bir elitler rejimidir! Peki ‘daha iyisini’ ararken neyin peşindeler? Elbette Hilafet!

Bu durumda CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in verdiği tepki de manidardı: “İlk kez Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yürümediğini, revizyona, reforma muhtaç olduğunu, daha iyisi bulunursa da ona açık olduklarını söyledi.” Özgür Özel’e en iyimser tepkimiz ise ancak “Ne kadar safsınız böyle!” olabilir. Adamlar daha iyisi derken hilafeti kast ediyorlar, hilafeti! Daha dün Ayasofya’da hilafetin sancağını bile astılar.

Ve böylece CHP Genel Başkanı ise kurultayda “Firavunların iktidarını yıkıp, halkın iktidarını kuracağız!” diyebildi. Devamını da getirdi: “Her firavunun bir Musası, her Davut’un bir İbrahim’i vardır.”

“Faşizmin iktidarını yıkıp, halkın iktidarını kuracağız” diyemedi. Hadi bazı ‘dostları’ gocunur diye böyle söylemiyor, bari sömürücülerin dese, zalimlerin dese! Yahu, iktidardakilerin bile muhalefete “faşist” diyebildiği bir memleketteyiz.

Firavunlara karşı mücadele siyasi İslamcıların iktidar mücadelesinin bir sloganıdır! Firavun metaforunu onlar kullanır. Şeriatçıların gözünde Atatürk bir firavundur. Mısır’da Mübarek’e karşı çıkan Müslüman Kardeşler, kendilerince firavuna karşı mücadele ediyordu. Çünkü Naziat suresinin 17. ayetinden 26. ayetine kadar dinsiz firavunla mücadele anlatılır.

Oysa sol siyaset dili çok açık ve seçiktir: Gereken şey faşizme karşı, sömürücü zalimlere karşı emekçilerin, ezilenlerin muhalefetidir, çoğunluğu emekçi, yoksul ve ezilen olan bir toplumda (seçim olacaksa eğer o zaman da hakikaten zorunlu olan) “geniş tabanlı bir ittifak” ancak böyle kurulur, siyasi İslamcı iktidarın fikriyle ve diliyle değil.

Bu arada Kılıçdaroğlu’nun konuşması içinde laiklik geçti mi diye, internette konuşmasının olduğu sayfalara (saf saf) baktım, ‘ara’ tuşunu bastım, 0 (sıfır) sonuç çıktı. Yani diyorlar ki “uygarlığın inşasında” laikliğe gerek yok! Neyse ki laiklik kelimesini İlhan Cihaner vurguladı: “Dün Ayasofya’da yaşanan Cumhuriyet hukukunun ve laikliğin cenaze namazıydı.”

Diyeceksiniz ki bize bilmediğimiz bir şey söyle. Ama bilmediğimiz bir şey kalmadı ki. Nitekim Leonard Cohen de söylemişti: “Herkes biliyor geminin su aldığını, herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu.”

Hazindir, bu feryattan 12. kattaki genel başkan makam odası kaptan köşküne benzetilen CHP de nasibini almıyor mu?