Toplumun ilk kez karşılaştığı bir eğilim. “Bu kadar da olmaz” şaşkınlığı bundan. Benzer tespitlerin bir odağı var. Siyasal İslamcılar, demokrasi konusunda bencil ve hoyrat. Demokrasi var ama kendilerine kadar! Dillerinden düşmeyen sandık ve sonuçları ile seçilmişlerin ardında bile darbe aramaları bundan. Nereden bakarsan bak, vicdan zorlayıcı ve çirkin. 17 yıldır iktidarda olanlar, sandıkla gelip, sandıkla […]

Toplumun ilk kez karşılaştığı bir eğilim. “Bu kadar da olmaz” şaşkınlığı bundan. Benzer tespitlerin bir odağı var. Siyasal İslamcılar, demokrasi konusunda bencil ve hoyrat. Demokrasi var ama kendilerine kadar! Dillerinden düşmeyen sandık ve sonuçları ile seçilmişlerin ardında bile darbe aramaları bundan.

Nereden bakarsan bak, vicdan zorlayıcı ve çirkin. 17 yıldır iktidarda olanlar, sandıkla gelip, sandıkla gitmek istemiyor, açık. İstanbul malum mesele. “Saymakla bitmiyor.” Ancak aynı hassasiyet devlete ait Yüksek Seçim Kurumu (YSK) tarafından başka il ve ilçelerde gösterilmiyor. Muş önümüzde. Şehirde Vatan Partisi yok ama ona bir sandıkta 100’ün üzerinde oy var. Seçim torbaları özel harekat polisleri tarafından, uzun namlulu silahlarla bekleniyor.

İstanbul’da durum farklı, tuhaf; oy çuvallarını, “oy çalmakla itham edilen” taraf koruyor. Günlerdir uykusuz. Şehrin hassasiyeti anlaşılır. Zaten İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da buna vurgu yapıyor, özet açık. Bundan böyle Bilal Erdoğan’ın Okçular Vakfı’na, çocuklarımızı koruyamayan Ensar’a, şeriatçı derneklere, “yan gel yat yandaşa” para gitmeyecek.

Dahası, 25 yıldır yapılan usulsüzlük ve yolsuzluklar gün yüzüne çıkacak. Türkiye yerel seçim tarihinde İstanbul önemli. Ancak AKP açısından bu nedenlerden dolayı hayat memat meselesi. Öyle olmasa “AKP bile”, halkın iradesi net olarak ortadayken 1 Nisan sabahı; kendi içine dönebilir ve “aynı aşkla”, yeniden “Bismillah” diyebilirdi.

Para kesilecek, paranın hesabı verilecek, “Milli irade mitinglerine” halkı ulaşımdan mahrum bırakarak, bindirilmiş kıtalar taşınamayacak, belediye fonlarıyla örgütlenen şeriatçı tayfa bir gözdağı aracı olarak el altında tutulamayacak. Az şey değil.

Süreci, “Belediye temizliği” olarak gören de var, “AKP’nin bir boşluk arayıp” istediği sonucu alacağına yoran da. İki savın da aynı anda doğru olması muhtemel. AKP, “fırsatlara” bakarken, kendisi açısından en kötü olanı da hesaba katıyor.

Bu arada komplo teorilerinden başımızın döndüğü de açık. “Pelikanlar”, “derin işler”, “biririne omuz atan klikler”… Şüphesiz “her büyük organizasyonda” çarpışmalar olur.

Gözden kaçan nokta şu. Şehir efsaneleri ve “bir kaynağın aktardığına göre” haberleri “Erdoğan’a rağmen” havasını yayıyor. Hayır; Türkiye’de uzun zamandır Erdoğan’a rağmen hiçbir şey olmuyor. Yargı, devlet kurumları, AKP’li vekil ve bakanlar, yandaş medya, devlet destekli kurumlar yek parça Erdoğan’a hizalı.

Birbirlerine “günahlarından bağlı” bir organizasyonda yer alanlar, bu aşamada kliklere bölünerek başkaldırmanın ya da dönmenin fayda sağlamayacağını bilir. Elbette AKP içinde farklı görüşler vardır. Ama şu anda partinin içeriden kırılması akla yatkın gelmiyor.

Fırsat; halkın iradesi ve demokrasi. Türkiye’de uzun zamandır bir seçim, ilk kez siyaset üstü hava yarattı. Aslında bu seçim öncesi başladı. AKP’nin katkısı büyük oldu. Tazminatı verilmeyen Reel işçisinin, “ne ölmek ne de sürünmek istiyoruz” diyen havalimanı işçisinin, patatesine “molotof” muamelesi yapılan pazarcının iradesi ve bıkkınlığı sandığa yansıdı.

Kızının cinayetine ve olayın üstünün kapatılmasına isyan eden baba Şaban Vatan, AKP’de görev almış olduğunu hiç gizlemedi! 11 yaşındaki Rabia Naz’ın öldürüldüğü Giresun, Eynesil halkı nasıl bir seçim yaptı, 15 Temmuz’da katledilen AKP’nin reklamcısı Erol Olçak’ın eşi ne söyledi, iyi değerlendirmek lazım. Kimi zaman halkın gücü ve adaleti sessiz kalarak bile büyük bir korku yayar. İşte bu korkudur AKP genel merkezinden ve Saray’dan içeri giren. Telaş yok, umutsuzluk hiç yok.

Bir özeleştiri ile kapatalım. İmamoğlu’nu eleştirenler içindeydik. Ekmeleddin İhsanoğlu faciası ile başlayan bir yansımaydı: “Bir şeyi çakması ile yenemezsiniz!” Fakat ondaki samimiyet ve tevazuyu kaçırmışız. Tam da bu sıralar ihtiyacımız olan en önemli şeyleri! Neyse ki kendisinin yolu çok uzun.