Köşe yazısında fotoğraf olması adetten değildir, ama belki hatırlayan olur, 19 Temmuz 2006’da buraya bir fotoğraf koymuştum: Jennifer Lopez’le sarmaş dolaş, benim keyifle güldüğüm, onun gözleri gözlerime dikili bir fotoğraf!

Fotoğrafı koymuş, “Sakın bu fotoğrafa inanmayın!” diye de başlık atmıştım. Size yazıyorum ama mesaj Helga’ya!

O zaman 20 yıllık evliyiz. Ne yalan söyleyeyim olayın kendisi pek keyifli olsa da anın heyecanıyla çekilen fotoğraf gül gibi bir evliliğe ekilmiş nifak tohumu olur mu diye de korkmuştum.

Tabii, en iyi savunma taarruzdur; bakanlarımız gibi “tanımıyorum” falan demedim! Köşe babamın malı değil mi, bastım fotoğrafı buraya. Bizim Ersin’den aldığım akılla da; “Fotoğraftaki ben değilim. Bu Jennifer Lopez, Madam Tussaud’un mumya müzesinde benim heykelimle fotoğraf çektirmiş” yazdım.

İnandınız mı, bilemem. Ama ortada fotoğraf varsa bir şey demek lazım. Mecbur.

Bu fotoğraf öyle bela bir şey ki, 1840’larda gazetelere girmeye başlayınca, bizlere bir hal oldu. Mertlik bozuldu. “Aha fotoğraf” dedik mi, sıkıysa inkâr et. Gazeteciliğin kutsal kelamı “objektiflik”in teknolojik temeli oldu meret. Neyse fotoğrafın, odur halin!

Bana damdan düşen birini getirin” demiş ya Nasrettin Hoca; bu Jennifer meselesinden ötürü sayın bakanlarımızın sıkıntısını en iyi ben anlarım.

Önce Kürşat Ayvatoğlu… Kokainci falan yaptılar çocuğu iki fotoğraf bir videoyla. Oysa, fotoğrafta, videoda her gördüğüne inanmayacaksın. İşin profesörü olarak konuşuyorum! Şimdi bunun bir açısı var, çerçevesi var. Bunlar gerçeği ters yüz eder. Misal, kamera yatay çeker, boş salon lebalebmiş gibi görünür!

Kürşat’ın Hamza Dağ’la, Soylu bakanımızla, hatta Cumhurbaşkanımızla boy boy fotoğrafları çıktı. Sayın Cumhurbaşkanı bir açıklama yapma gereği duymadı, ne muhatap olacak?

Dağ ve Soylu biraz “tanımıyoruz”a getirdiler. Soylu, siyaset bilimi ve yerli siyaset realitesi açısından gayet makul bir açıklama yaptı: Siyasetçi sonunda, yanına gelen herkesle fotoğraf çektiriyor. Fotoğraf isteyene GBT soracak değil ya!

Tam o fotoğraflar unutuldu derken, şimdi de biti bitcoinle bayağı bi kanlanıp terk-i vatan eden Faruk Fatih Özer çıktı!

Önce Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu, ki öyle kimsenin lafının fotoğrafının altında kalmıyor, bastı yalanlamayı. Bayağı detay da verdi ki, inanmamak mümkün değil: “Faruk Fatih Özer’i tanımıyorum. Şahsın sosyal medyada dolaşan fotoğrafı; 26 Aralık 2019’da Mv. Saffet Sancaklı’nın oğlu Mert Sancaklı’ya verdiğimiz randevuya eşlik ettiği ziyarette çekilmiştir.

Soylu bakanımız da öyle; “İlgili şahıs Faruk Fatih Özer’i tanımıyorum. Bir yakınımız vasıtasıyla 23 Aralık 2019’da, yazılımcı gençlere verdiğimiz randevuya eklemlenerek gelmiştir.”

Tarihler de peş peşe, belli ki Faruk o ara bakanlarla fotoğraf turunda. Ama, Allah için; iki bakanın fotoğrafında da bu bitcoinciyle aralarında biri var. Bayağı bi sosyal mesafeliler. Öyle, “kokainci” çocuk gibi değil!

Bu fotoğrafların gündem yapılmasını masum bir şey sanmayın ha! Sübliminal falan değil, dimdirek demeye getiriyorlar ki; AKP’li bir büyükle fotoğrafın varsa, kurban olduğun Allah verdikçe verir!

Neyse, tecrübeli bakanlarımız açıklamayı yaptı, beyan da esastır. Ben şimdi yeni Aile Bakanımızın ne diyeceğini merak ediyorum. Hocaefendili tivitırını falan temizlese de, Adnan Hoca’yla sohbet fotoğrafı çıktı ya!

Tanımıyorum” dese olmaz. “O ben değilim” dese? Bak bu olur belki, biraz arkadan, yandan görünüyor ya. Ama illa bir şey diyecek. Fotoğraf bu, başa bela!

Not: Kuruluşundan beri ÇGD üyesi olan Selahattin Duman’ı kaybettik. Köşelerin mizahı eksildi. Anısına saygı ve özlemle…