Başlık kısa bir yazının konusu olacak kadar yüzeysel geçilecek bir mevzu değil. Ancak ezelden beri var olan, ancak ülkemizde son yıllarda gerici faşist yönetimlerce dillendirilen ve bizzat kendi bürokrat ve siyasetçilerince palazlanan sapık erkek zihni ve söylemleri nedeniyle iyice ayyuka çıkan kadına şiddet ve cinayetlerinin gerekçelerinden biri de bunun ideolojik yapısını besleyen onların kültürel propagandalarıdır. Televizyonda ve sinemada kadın temsillerine bakmamız söylemek istediğimi açıklayacaktır. İlk olarak, Türkiye’nin kadın temsili açısından hiç de Hollywood’dan eksik kalmadığını söylemek istiyorum. İkinci olarak da fotoğrafçı Cindy Sherman’ın çalışmalarına değineceğim.

Hollywood kültürel temsillerine baktığımızda kadınlar çoğunlukla bağımlı uyruklar olarak inşa ediliyor. Erkekler tarafından üretilen klişeler kadını dünyayı rasyonel olarak kavramaktan aciz gösteriyor. Bu, psikolojik olgunlaşmamışlığa işaret eden imgelerle canlandırılan bir eksiklik ya da dış dünyayla nesnel bir bağ kuramamak biçiminde ortaya çıkan bir yetersizlik, erkek arzularının fetişi, erkek iktidarının pasif doğrulayıcıları, aşırı ölçüde duygusal, irrasyonel ve değer yoksunu anlamına geliyor.


Erkek yönetmenlerce kadınlara en sık uygulanan ikili yapı şöyle şekillendiriliyor; kariyer ve aşk ya da kariyer ve evlilik... Yapılması gereken seçim genellikle ya işle çocuklar arasında ya da zorlu bir kamusal yaşamla erkek himayesi arasındadır. Bu karşıtlıkların ilkinde, çocuk büyütme işinin ve ev içi emeğin babaerkil toplumda kadına tahsis edilmiş olmasına, ikincisinde ise, kısmen kamusal rekabet alanının erkeklerin tekelinde olmasından kaynaklanan, kadına yönelik erkek şiddetine dayanır. Hollywood geleneğinde bağımsız kadınlar genellikle evcilleştirilir.

Cindy Sherman’a gelince: Amerikalı fotoğrafçı ve çağdaş sanatçı... Hollywood’un kadına bakışını eleştiren fotoğraf çalışmaları var. Kendi deyişine göre Sherman fotoğrafları kadın sterotipleri ile ilgilenir. 1980 döneminde filmlerde kadınlara verilen klişe rolleri sorgulayarak kendisini model olarak kullanır. Fotoğrafladığı Untitled Film Stills Film serisi ile sanat çevrelerinde tanınır. B tipi sinema filmlerinden seçilen kadın karakterlerin; aksesuarlar, dekor, kostüm vb uygulamalarla yeniden canlandırıldığı siyah-beyaz fotoğraflardan oluşmaktadır.1995 senesinde bu çalışma MOMA York Modern Sanatlar tarafından bir milyon doların üzerinde bir fiyattan satın alınır.

Sherman’ın seçtiği kadın tipleri, ortalama Amerikan kadınının rol/model olarak benimsediği, genelde saç ve giysilerini kopyaladığı, davranışlarından etkilendiği kadınlardır. Alternatif olarak sunulmuş, zamanla şablonlaşmış kadın kimlikleri, Sherman tarafından seçilip çekilen fotoğraflar sayesinde topluma dayatılan kadın kimlikleri tartışmaya açılmaktadır.

Ancak benim yorumum şudur ki; Yapıtlarında her zaman feminist bir söylemin varlığından bahsedebiliriz. Ancak eleştirel gerçekliğin ötesine geçen bir karşı duruşu sergileyen bir üretim sistemi yoktur. Sherman sanatının içeriğini dönemin geçerli söylemlerine uydurarak güncel sanatın bir parçası olmuştur. Postmodernizmin sunduğu söylemler içinde kalır. Filmlerden seçtiği kareleri dondurur, aynı dekor, kostüm ve makyajla kendini fotoğraflar. Yeniden yaratım yoktur, yeniden üretim vardır ve bunu da kendine mal eder. Anlamı sonsuz bir şimdi içerisinde boğar ve gelecek söylemini unutur.

Sözün kısası; hayat pratiğine geçirilecek politikalar ve sanat /kültür ürünleri topluma mal olacak değiştirici, sorgulatıcı ve dönüştürmeci olmalıdır. Postmodern politikalar ve anlatılar tam tersi yozlaştırıcıdır. Kadına şiddet ve kadın cinayetleri tespit ve eleştiri ile geçiştirilecek konu değildir.