Bir Frankfurt Kitap Fuarı daha geride kaldı.

Bu yıl 72’nci kez düzenlenen fuar, sanal ortamda gerçekleştirildi. Başta Frankfurt olmak üzere Almanya’nın birçok yerinde fuar kapsamında düzenlenen kültür ve edebiyat etkinliklerinin büyük çoğunluğu iptal edildi ya da sanal ortama taşındı. Fiziki etkinlikler ise çok sınırlı katılımlarla gerçekleştirildi.

Pandeminin ilk aylarında fuara kadar iyileşmeler görüleceği umutları vardı ve önceki yıllardaki kadar kapsamlı olmasa da fiziki katılımlı bir fuarın gerçekleştirilmesi öngörülüyordu. Ancak önce ABD ve Asya’daki, daha sonra da Alman çok sayıda yayıncının vazgeçtiğine dair haberler gelince, fuarın sanal ortama taşınması kararlaştırıldı. Yine de hem fuar salonlarında, hem de Frankfurt’taki çeşitli mekanlarda kitapseverlerin bizzat katılabileceği, panel, okuma, tanıtma ve imza etkinlikler planlanmıştı.

Öte yandan Frankfurt da koronavirüs salgınında ikinci dalganın etkisi altına girdi. Kalabalıkların katılacağı etkinlikler düzenlenmesi sorumsuzluk olacaktı. Dolayısıyla etkinliklerin çoğu son anda iptal edildi ya da katılımcı sayısı çok büyük ölçüde sınırlandırıldı, bir bölümü de sanal ortamda gerçekleştirildi.

Düzenleyiciler fuarın ardından yaptıkları ve bir takım istatistiklerle destekledikleri açıklamalarda tüm zorluklara karşın başarılı bir fuar gerçekleştirildiğine dair iyimser mesajlar verdiler.

Covid-19 salgını dolayısıyla tüm dünyadaki fuarlar, edebiyat ve kitap festivalleri iptal edilirken, sanal ortamda da olsa bir fuarın düzenlenebilmiş olmasını başarı olarak görmek mümkün belki de.

Gerçekten de 14-18 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen fuarın istatistikleri, söz konusu iyimserliği destekler gibi.

- Tüm dünyadan 200 bin kullanıcı, “Frankfurter Buchmesse / Special Edition” adı altında organize edilen sanal fuarı ziyaret etmiş. (Geçen yılki fuara katılan ziyaretçi sayısı 300 bini bulmuştu.)

- Sanal fuara, 103 ülkeden 4 bin 400 yayıncı, telif ajansı vs. katıldı. Bunlardan bazıları sadece iletişim bilgileriyle yer alırken, bazıları da fuar vesilesiyle düzenlenen çeşitli etkinlikleri, yeni çıkan kitaplarının tanıtım videolarıyla zengin bir sanal içerik sundular.

- Tabii en büyük katılım Almanya’dan (1283), onu Büyük Britanya (418) ve ABD (332) takip ediyor. Türkiye’den yayıncı, ajans ve matbaalardan oluşan 37 katılımcı var.

- Fuar süresinde düzenlenen hemen hepsi sanal (ya da önceden kayıt olan çok kişinin katıldığı fiziksel) etkinliklerin sayısı 3 bin 644.

- Yayınlanan videolar 124 ülkeden 1,5 milyon izleyici tarafından tıklanmış.

- Fuarın sosyal medya kanallarına bu sürede 1,2 milyon erişim gerçekleşmiş.

- Fuarın telif hakları platformuna 400 bin eser katılmış.

Tüm bu iyimser açıklamaları, “Ancak bütün bunlar, kitabın, yayıncı ve yazarın, okurla fiziksel olarak buluşmasının yerini tutamaz” vurguları takip ediyordu.

*

Frankfurt Kitap Fuarı gibi geniş kapsamlı uluslararası buluşmaların internetin gelişmesiyle giderek küçüleceği ve hatta gereksiz hale geleceğine dair öngörüler zaten hep vardı. Ancak son yıllardaki fuar buluşmalarında bunun hiç de kolay ve hızla gerçekleşmeyeceği anlaşılmıştı. Katılımcı, ziyaretçi ve sergilenen kitap sayılarında bir miktar azalma olsa da uluslararası yayıncılığın bu önemli platformdan kolay kolay vazgeçmeyeceği görülüyordu. Hem yayıncılık alanının en büyük ticari platformu, hem de en büyük küresel kültür ve edebiyat şenliği olarak daha uzun yıllar varlığını sürdüreceği umuluyordu.

Covid-19 salgını, bu tip platformların sanal ortama taşınma sürecini hızlandırdı. Virüs izin verirse önümüzdeki yıl fuarın fiziki şartlarda gerçekleşeceğini açıklayan yetkililer, bu yılki sanal sunumdan edinilen deneyimlerden de yararlanılacağına işaret ediyorlar. Kuşkusuz stant kirasından, personel, konaklama ve nakliye masraflarından kurtularak bu platformda var olabileceğini gören yayıncıların bir kısmının sanal katılım seçeneğine öncelik vereceğini öngörmek yanıltıcı olmaz.

Frankfurt Kitap Fuarı, aynı zamanda yayın dünyasıyla ilgili birçok uluslararası ödülün sahiplerini bulduğu bir kültür şenliği.

Bunların başında Alman Yayıncılar Birliği’nin verdiği “Barış Ödülü” ve “Alman Kitap Ödülü” geliyor.

Almanca yayınlanan yılın en iyi romanına verilen “Alman Kitap Ödülü”, fuarın başında, bilim, kültür ve yayın dünyasının bir büyüğüne verilen “Barış Ödülü” de fuarın sonunda düzenlenen törenlerle sahiplerini buluyordu.

Bu yıl da bu törenler gerçekleşti, ancak çok az sayıda davetlinin katıldığı buluşmalar oldu bunlar.

Kısaca bu ödüllere de değinelim…

İlk ödül “Annette, ein Heldinnenepos / Anette, Bir Kadın Kahramanın Destanı” adlı romanı için Anne Weber’e verildi. Frankfurt’a komşu Offenbach’ta dünyaya gelen ve yıllardır Fransa’da yaşayan Weber, eserinde İkinci Dünya Savaşı’nda Fransız direnişinde yer alan, daha sonra da Cezayir’deki Fransa işgaline karşı kurtuluş savaşına katılan Komünist Parti üyesi Anne Beaumanoir’in yaşamını destan tarzında anlatıyor.

“Barış Ödülü”nün sahibi ise Hindistan kökenli Harward ve Cambridge profesörü Amartya Sen oldu. 1997’de Yaşar Kemal’e, 2005’te Orhan Pamuk’a verilen Barış Ödülü’nde yapılan konuşmalar, aslında her defasında Alman medyasında geniş yer buluyordu. Ancak bu kez öyle olmadı. Bilimi küresel adaletsizliğe, açlığa, yoksulluğa karşı mücadelenin, özgürlük ve demokrasinin hizmetine taşımayı görev edinen Prof. Sen’in Covid-19 salgını nedeniyle bizzat katılmayıp, video bağlantısı üzerinden yaptığı konuşma, medyada fazla ilgi görmedi. Halbuki daha önce başta Nobel Ekonomi Ödülü (1998) olmak üzere birçok uluslararası saygın ödülün sahibi olan ve 100’den fazla üniversiteden fahri doktorası bulunan Prof. Sen’in sözleri önemliydi.

Bu yazıyı ondan birkaç cümleyle noktalayalım:

“Bugün dünyamız bir otoriterizm pandemisiyle karşı karşıya. Dünyanın her yerinde artan bu otoriterizme karşı küresel direnişten daha önemli bir şey yok. Bu zorunlu direniş, çeşitli yollarla gösterilebilir. Daha fazla okumak, daha fazla konuşmak, daha fazla tartışmak da bunun bir parçası olmalıdır.”