Almanya'nın Frankfurt şehrindeki Frankfurt Alevi Kültür Merkezi'nde 'Halk Buluşması' gerçekleştirildi. Katılımcılardan BirGün yazarı Fikri Sağlar, "Tam bir istibdat rejimiyle, tam bir baskıyla karşı karşıyayız. Buna karşı birlikte durmalıyız" dedi.

Frankfurt'ta 'Halk Buluşması': İstibdada karşı birlikte durmalıyız

GÜRSEL KÖKSAL – KAZIM DOĞAN / FRANKFURT

Frankfurt’ta gerçekleştirilen “Halk Buluşması“na katılan eski Kültür Bakanlarından CHP’li politikacı ve gazetemizin yazarı Fikri Sağlar, 2017 yılındaki anayasa değişikliği referandumunun “hileli“ olduğuna ancak muhalefetin buna karşı görevini yapmadığı için meşrulaştığına işaret etti. “Bugün Türkiye Cumhuriyeti iflas etmiştir“ diyen ve AKP iktidarı tarafından “Anayasası olmayan bir devlet“ haline getirildiğini belirten Sağlar, “Tam bir istibdat rejimiyle, tam bir baskıyla karşı karşıyayız. Buna karşı birlikte durmalıyız“ dedi ve altılı ittifakın yanısıra “Emek ve Özgürlük İttifakı“ ile “Sosyalist Güç Birliği“nin önemini vurguladı.

Frankfurt Alevi Kültür Merkezi’nde büyük bir katılımla gerçekleştirilen “Halk Buluşması“na konuşmacı olarak Fikri Sağlar’ın yanısıra HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu ile TİP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş katıldı. Yaptıkları konuşmalarda önümüzdeki yılki genel seçimlerinin önemine dikkat çeken Sağlar, Kenanoğlu ve Baş, seçimlerin nisan ayında gerçektirilebileaceğine işaret ettiler.

Frankfurt AKM Başkanı Yalçın Karakurt’un konukları ve dinleyicileri selamlamasıyla başlayan ve AKM yöneticilerinden Songül Kaplan tarafından sunulan toplantıda yazarımız Fikri Sağlar bazı muhalif kesimlerin yürüttüğü “kimlik siyaseti“nin AKP’ye karşı mücadeledeki olumsuz etkilerine dikkat çekerek, demokratik muhalefetin “sol bacağı“nı oluşturacak birlikteliğin zorunlu olduğunu hatırlattı ve “Sol bacak olmadan bir yere varamazsınız“ dedi. Türkiye’de muhalefetin başarılı olabilmesi için “siyaset anlayışının toptan değiştirilmesi“ gerektiğini savunan TİP Genel Başkanı Baş da “Partilerin hepsinde tek adam zihniyeti ver. Halkın özne olamadığı, güçlü bir solun olamadığı bir yerde AKP ve türevleri iktidar oluyor” diye konuştu. Gündemdeki “cemevleri yasası“nın Alevileri kontrol altına almak için çıkartılmak istendiğine ileri süren HDP Milletvekili Kenanoğlu da partisinin kapatılması için açılan davaya dikkat çekerek, “Eğer partimizi kapatırlarsa HDP seçmenini partisiz bırakmayacağız“ diyerek, seçime girme hakkı olan ittifak partilerinden birini destekleyerek seçime gireceklerini söyle

SAĞLAR: DERİN DEVLET SU YÜZÜNE ÇIKMIŞ DURUMDA

frankfurt-ta-halk-bulusmasi-istibdada-karsi-birlikte-durmaliyiz-1080075-1.

Türkiye’de derin devletin, “devletin ali menfaatleri” adına, adam öldürmekten, adam kaçırmaktan, sabotajlar yapmaktan çekinmediğini kaydeden Fikri Sağlar, “Bir çok şey anlatabilirim. Faili meçhul cinayetlerin sayısı 17 bin 547. Bu benim bildiğim. Ama derin devlet her zaman vardır. Şimdi ise ‘devletin derini‘ diye hukuk tanımaz yapı tamamen su yüzüne çıkmış durumda. Recep Tayyip Erdoğan’ın oluşturduğu bugünkü iktidar, AKP’nin ortaya koyduğu, 2017 yılındaki referandumla değişen rejim, derin devletin üste çıkmasına neden olmuştur. Bugün ülkede bir siyasi parti, devleti işgal etmiş durumdadır. Bütün kurumlarını kendine göre uyarlamış, bütün kurumlarını kendine göre bozmuştur” dedi.

Türkiye’deki tek adam sistemini kurumsallaştırmaya amaçlayan anayasa değiikliği referandumun sadece Türkiye’de değil, dış dünyada da “hileli“ olarak kabul edildiğini kaydeden Sağlar, bu durumun referandumu gözleyen AGİT’in (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) raporlarında da yer aldığına işaret etti. Sağlar, “Bugün Türkiye’deki var olan bütün kötülükler, hukuk, hak ve adaletin yerine gelmesini engelleyen talimatlar, görevler, yasalar, kararnameler, toplumu açık bir hapishanede yaşar haline getiren ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi‘ denilen tuhaf rejimden kaynaklanmaktadır. Bu rejimde insanlar artık son noktaya gelmiş, açlıkla karşı karşıyadır. Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi iflas etmiş konumundadır. Yasama, yürütme, yargı bir tek kişiye bağlıdır. Dördüncü güç olan basın, medya da artık bir tek kişiye bağlanmış durumdadır. En son çıkarılan sansür yasası bunu açıkca göstermektedir. Bu yasa Anayasa‘nın basın özgürlüğüyle ilgili maddelerine aykırıdır. Bununla tam bir yasak, tam bir sansür, düşünce ve ifade özgürlüğü üzerinde tam bir baskı söz konusu. Bu baskıya karşı durmak zorundayız. Bu baskıya karşı durmanın yolu da bütün demokratların, biraraya gelmesidir” diye konuştu.

İTTİFAKLAR UMUT VERİYOR

CHP liderliğindeki altılı masanın muhalefette yeni bir sinerji yarattığını kaydeden Sağlar, ancak “sol bacak olmadan“, “tek bacakla“ koşunun mümkün olmadığını vurgulayarak, bunun yanısıra “Emek ve Demokrasi Cephesi“yle, “Sosyalist Güç Birliği“ adı altında iki ittifakın daha oluşturulmasanı çok önemli bulduğunu belirttikten sonra şöyle devam etti:

”Yeni ittifaklar Türkiye’ye umut veren yeni bir anlayıştır. Türkiye’nin bugünlere gelmesinin nedeni, AKP’nin 20 yıldır, var olan bütün özgürlüklerin sınırlarını daraltarak, devleti soyarak, devletin bütün kaynaklarını kendisine aktarmasıdır, sınıf bilincinin gelişmemiş olmasıdır. Bir toplumu aç ve eğitimsiz bırakırsanız biat kültürünü geliştirmiş olursunuz. Emperyal düşünceyle, kimlik özellikle de siyasal din üzerinden faaliyet gösteren anlayışların ikisi de biata dayandığı için birbirleriyle örtüşürler. Geçen seneden itibaren BirGün’deki yazılarımda ‘sinei millete dönelim” diye çağrıya başladım. Bugün mecliste 130 CHP milletvekili var. Dİğer muhalefet milletvekillerini saymıyorum. Eğer onlar ‘Bu meclisin işlevi kalmadı, halkın içine giriyoruz, halk hareketini başlatıyoruz‘ demiş olsalardı Recep Tayyip Erdoğan, bir dakika orada duramazdı. Biz tam bağımsız bir Türkiye için yürümeye devam edeceğiz. Hele Alevi Bektaşi düşüncesinde olanların Türkiye’ye, insanlığa, dünyaya bakış düşüncesi var olduğu sürece yürümeye devam edeceğiz.”

RUSYA’YA ASKERİ ÜS VERİLDİ

Gençliğinde “Akkuyu Nükleer Santrali“nin yapılmasına karşı afiş yapıştırırken yakalandığını ve bu nedenle götürüldüğü karakolda polisten epey jop yediğini anlatan Sağlar sözlerini özetle şöyle sürdürdü:

“Daha sonra bakan oldum ve bunun iptali için karar çıkarttırdım. Dönemin Başbakanı Ecevit, nükleer santral kurmaktan vazgeçildiğini açıklamıştı. Ancak bunlar kurmaya başladılar. İnşaat hızla ilerliyor. Santral 125 milyon metre karelik bir alana kuruluyor ve burası Türkiye sınırları içinde bir ‘Rusya toprağı‘. Mersin Valisi bile içeriye giremiyor. Orada 25 bin Rus var. Recep Tayyip Erdoğan, santral inşaatına limandan başladı. Limanı da Cengiz İnşaat’a verdi. Bunun için bir gizli anlaşma, alt bir metin var. Orada, ‘Rus donanması ve askeri personeli teknik ve lojistik ihtiyaçları karşılamak üzere Akkuyu Limanı’ndan yararlanabilir‘ deniliyor. Bu Rusya’ya askeri üs vermek anlamına geliyor. Ne yaptığını bilmeyen, bir iktidar söz konusu. Şimdi de Sinop’u veriyorlar. Recep Tayyip Erdoğan, Putin’in verdiği parayla seçime gidecek. Bugün en büyük görevimiz ‘Tam bağımsız Türkiye’yi yaratmak.”

KENANOĞLU: HDP’nin koltuk talebi hiç olmadı

HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu ise seçimlere giderken hiç kimsenin HDP’yi düşünmeden, bir kurgu yapamadığını savundu. Kamuoyu ve televizyonlarda HDP’liler olmadan HDP’nin tartışıldığını kaydeden Kenanoğlu, “Bizim hakkımızda hüküm kuruyorlar. Biz sinei millete dönsek davulla zurnayla karşılanırız. Muhalefet ‘sinei millete döneceğiz‘ derse en başta biz koşarız. Biz o koltuklara yapışık değiliz, geldiğimiz yeri iyi biliyoruz. Gülsuyu’nda ayakkabı boyacağılığı ile büyüdüm. Bizim bu seçimlerde Emek ve Özgürlük İttifakı ile kritik sayı yani mecliste çoğunluğu sağlayacak sayı için uğraşacağız. En az 100 milletvekili. Kritik çoğunluğu elde ettiğimiz takdirde ne Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, ne de gençlerin aleyhine bir kanun çıkmaz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde birinci turda ortaklaşılarak sonuç alınmasından yanayız. İkinci turda kalırsa ne olup olacağını çok bilemiyoruz. Karşımızda karanlık işleri yapan, her türlü felaketi rant olarak gören bir iktidar var. Bizim için ‘Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı, şu bakanlığı istiyor‘ tartışması yapılıyor. Öyle birşey yok. Biz Türkiye’nin geleceği için yüzyıllardır bedel ödeyenlerin partisiyiz. Bizim koltuk talebimiz hiç olmadı” diye konuştu.

ALEVİLERİ ZAPTURAPT ALTINA ALMA PROJESİ

Meclis’te görüşülmeye başlanacak Cemevleri Yasası‘nın aslında seçimlere yönelik yatırım olmadığını belirten Kenanoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu Alevileri zapturapt altına alma projesidir. AKP, Alevilerden oy alamayacağını artık çok iyi biliyor. Cumhuriyet kurulurken, Sunni topluluk Diyanet ile kontrol altına alındı. Camileri orası yönetiyor, imamları orası yönetiyor, okunacak hutbeleri orası belirliyor. Gezi’de Beşiktaş’taki cami hocası, ‘Gençler burada içki içmedi, buraya ayakkabıyla girmediler. Ben din insanıyım. Yalan söyleyemem’ dedi. Hemen onu başka yere sürdüler. Alevilerin Avrupa’daki kazanımları ve Türkiye’deki kurumlarının kazanımları nedeniyle artık görmezden gelemiyorlar. Alevileri kontrol altına almak gerekiyor. Giderayak AKP’ye yaptırıyorlar. Kültür Bakanlığı bünyesinde bir başkanlık ve kurul olacak. Oradaki kurul üyelerini de Cumhurbaşkanlığı atayacak. Biz Aleviliği cemevlerine hapsettik. Ne kadar büyük cemevi yaparsak o kadar büyük Alevilik olur zannettik. Köyleri gezdik. Üç katlı dört katlı cemevi yapmışlar. Elektrik faturası nedeniyle ısıtamıyorlar, içerisi tozdan geçilmiyor, bakamıyorlar. Boya badana lazım, para yok. Aynı hikaye kentlerde de var. Çok devasa cemevleri var. Elektrik faturasını ödeyemiyorlar. ‘Biz başkanlığa bağlanmayacağız, dik duracağız” diyorlar, ama bu bir yere kadar olacaktır. Köy derneklerinin, Alevi örgütlenmelerinin içine alınması, ikincisi de cemevlerini küçültmek lazım. Bunları yapmadığımızda er ya da geç cemevlerinin büyük bölümü bu başkanlığa bağlanacaktır. Bu da Aleviliğin sonu demektir. Çözümü var, çözüm için birlikte mücadele gerektiriyor.”

Kürt sorunun bir “terör sorunu“ olarak gösterilmesini eleştiren Kenanoğlu, “Kürt sorununu demokratik ve barışçı biçimde çözeceğiz“ dedi.

BAŞ: BİZİM HİÇ Mİ KABAHATİMİZ YOK?

Konuşmasına özeleştiriyle başlayan TİP Genel Başkanı Erkan Baş ise, “Son dört yılda ikiyüzün üzerinde halk toplantıları yaptık. İlk toplantılarda AKP’nin ekonomiyi nasıl mahvettiğini anlatık. Dedim ki vatandaşa durumunu anlatmaya gerek yok. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum rezil bir hale geldiyse bunun sorumluluğu yüzde 99,99’u AKP’nin. Soru şu: ‘20 yıldır Türkiye tarihinin en halk, kadın, genç, Alevi, emekçi, yoksul, en Kürt düşmanı bir iktidar bu ülkeyi yönetiyorsa, bizim hiç mi kabahatimiz yok? Bu 20 yılda neleri eksik bıraktık, neleri yapmadık?‘ Türkiye’deki siyasi anlayışı tamamen değiştirmemiz lazım. Partilerin hepsinde tek adam zihniyeti var. Bu ülkenin yüzde doksan dokuzu emeğiyle, alınteriyle yaşıyor. Parlamentoda ise yüzde bir oranında bile temsil edilmiyorlar. Bu yıkılmadan hiçbirşey elde edilemez. Siyaset hayatınızı tümünü şekillendiren bir uğraştır. Memlekette sıradan insanlar, bizler özne olabilirsek, kurucu olabilirsek bir değişimin başlangıcı olabilir. Karşımızdaki insanlaı ‘seçmen‘ olarak değil, ‘yurttaş‘ olarak görmemiz gerekir” dedi.

YURTTAŞI ÖZNE YAPMAMIZ GEREKİYOR!

Türkiye’de insanların 20 yıllık AKP iktidarından kurtulmak için birilerinin gelmesini beklemekle geçirdiğini kaydeden Baş, özetle şöyle devam etti:

“Anayasa Mahkemesi AKP hakkında ‘şeriatçı faaliyetlerin odağı‘ diye karar verdi. Hukuken baktığımızda laik bir cumhuriyeti, mahkemece tescillenmiş bu parti yönetiyor. Bize hep başkalarının, ABD’nin Avrupa Birliği‘nin, Anayasa Mahkemesi‘nin, ordunun kurtaracağına söylediler. Amcalar, teyzeler ‘Sarı saçlım, mavi gözlüm bir daha gel‘ diye çağrı yapıyorlar. Biz niye kendi kendimizi kurtaramıyoruz? Siyasette yurttaş kavramı değil, seçmen var. Seçmenlik, yurttaş kimliğimizin dört, beş yılda bir verdiği sorumluluktan ibarettir. Sağcı seçmenden oy alacak aday arayışı var. Biz yurttaşız. Yuttaş gözüyle baksak, yarınları birlikte inşaa edeceğimiz insanlar gözüyle bakarız. İnsanlar annelerinden sağcı, ırkçı doğmuyor. Devlet, bilinçli politikalarla toplumu sağcılaştırıyor, gericileştiriyor, düşmanlaştırıyor. İnsanlar kötü yönde değişiyorlar. Türkiye toplumunun kalıcı olarak dinci, ırkçı olacağını kabul edemeyiz. O zaman kendimizi inkar etmiş oluruz. Değişimi konuşalım. Yurttaşı özne yapmamız lazım. Benim ufkum dijital demokrasi. Ancak gerçekçi olmak lazım, AKP iktidarı öyle bir hırsız ki parmak boyası talep ediyorum. Ama kendimizi parmak demokrasisine mahkum etmeyelim. O zaman AKP kalıcılaşır. Önümüzdeki gerçekleşecek sadece bir seçim değil, ikinci yüzyılın nasıl şekilleneceğidir. Kim, nasıl kuracak? Cumhuriyetin geride kalan yüzyılında yapılan bir hataya dikkat çekmek istiyorum. AKP’yi neden yenemediğimizin sorusuna cevap gerçek, güçlü bir sol siyasetin olmamasıdır. Kurutuluş Savaşı’ndan sonraki süreçte Komünistler, Kürtler, yıldan yıla halk devre dışı kaldı. Son 50, 60 yılda hep daha sağ, daha yobaz, daha gerici, daha ırkçı. Hep solunu kesiyor. Kürtler, Aleviler, gençler temsil edilmesinler diye. Politik temsil olmadığı sürece Türkiye hep sağa yatıyor. Bizim geleceği hesaplamamız ve ilk yüzyıldaki hataya yer vermememiz lazım. 60 - 80 arasında bir var olduk. O günlerde biz muhalefetteyken işçilerin kazandıkları hakları geri almak için 12 Mart,12 Eylül, Özal, Çiller yetmedi. Ancak Tayyip Erdoğan ile geri aldılar. Biz 20 yılda şunu öğrenmiş olmamız lazım: Halkın özne olamadığı, güçlü bir solun olamadığı bir yerde AKP ve türevleri iktidar oluyor. Cumhur İttifakı’na karşı en kararlı mücadeleyi kim veriyor konusunda yarışmamız lazım.”

KILIÇDAROĞLU’NA ELEŞTİRİ

Toplantının ikinci bölümünde konuşmacılar kendilerini ilgiyle izleyen dinleyicilerin soru yağmuruyla karşı karşı kaldılar. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusunu yeniden gündeme getirmesini eleştiren Fikri Sağlar, “Türban son 30 yılın meselesidir. Türban ‘kadın – erkek eşit değildir‘ diyen tarikatların üniformasıdır“ dedi. CHP’nin 6 ilkesinin 3’ünün sosyalizme ilgili olduğunu savunan Sağlar, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olması halinde onu desteklemek için “sonuna kadar“ çalışacağını söyledi ve “olmalıdır da“ diye devam etti. Sağlar, muhalif güçlerin ittifak programlarında “laikliğe“ yer verilmesi gerektiğine işaret etti.
AKP iktidarının “çözülme süreci“nde olduğunu savunan Ali Kenanoğlu, “7 Haziran’da bunlara çelme takmıştık, düşüyorlardı. Ancak MHP kurtardı. Umarım şimdi de İyi Parti bu işi yapmaz!“ dedi. Türkiye’deki Alevi kültür merkezlerinin “Alevilere hizmet mekanları“na dönüştüğünü ileri süren Kenanoğlu, HDP’nin laiklik konusunu önemsediğini savundu. Partisine yönelik kapatılma davasına da işaret eden HPD Milletvekili, “Kapatılırsa HDP seçmenini partisiz bırakmayacağız“ diyerek, HDP oylarının ittifakta oldukları partilerden birine yönelmesini sağlayacaklarını belirtti.

“Biz cumhuriyeti ilerletmek için eleştiririz“ diyen Erkan Baş da partisinin son dört yıldır “sol içi tartışma“ yapmadığına işaret etti. Yurtdışındaki seçmenlere seslenen Baş, “Avrupa’da oy kullanma oranı çok düşük. Seçime çok az zamanmız kaldı“ diyerek, katılımın arttırılması için çalışılmassı gerektiğini kaydetti. Seçimde iki oy kullanılacağını hatırlatan Baş, ikinci oyun önemine dikkat çekti.