Fransa gündemi günlerdir iktidarı sarsan siyasi/mali skandala kilitlendi. Türkiye basınına kısmen yansıyan olay, ülkenin en zengin

Fransa gündemi günlerdir iktidarı sarsan siyasi/mali skandala kilitlendi. Türkiye basınına kısmen yansıyan olay, ülkenin en zengin kadını, kozmetik devi L’Oreal’in sahibi 87 yaşındaki Liliane Bettencourt’un, en üst kademedeki devlet ve hükümet temsilcilerinin bilgisi dahilinde vergi kaçırdığı ve servetinin büyük bir kısmını “vergi cennetleri”nde bulundurduğu bilinirken, kendisine 30 milyon avroluk bir “vergi kalkanı” (iadesi) hediye edilmesi.

Doğrusu önceleri Fransa “Sarkozistan” olalı beri, zenginlere yapılan ayrıcalıklar giderek arttığından, “şaşılacak bir şey yok” diye düşünmüştük. “Bettencourt olayının” magazin haberlerini yıllardır besleyen bir diğer yönü de, seksenlik kadının “genç” dostu fotoğraf sanatçısı François-Marie Banier’ye 1 milyar avroya yakın bir hediye çeki yapmasını hazmedemeyen kızının açtığı dava idi. 57 yaşındaki Françoise Bettencourt-Meyers, annesinin “zayıf ve etkilenmeye açık bir yaşlı kadın” olduğu iddiasıyla etrafındakilerin kendisinden yararlandığını kanıtlamak istiyordu. Bu yüzden de eline geçen tüm delilleri kullanmaktan geri kalmıyordu. Ancak mahkemeye sunduğu telefon kayıtlarını

Fransız medyası ele geçirince, olay zenginler arasında sıkça rastlanan “mirasın hepsini isterim” türünde bir çekişme olmaktan çıkıyordu. Söz konusu kayıtlardan yaşlı milyarderin servetini yöneten finansal kurum sahibinin konuşmaları da ortaya çıkınca, Fransa’da ender rastlanan bir siyasi/mali skandal patladı. 16 Haziran sabahı, Mediapart internet sitesinde Liliane Bettencourt ile Clymene adlı finansal kurumun patronu Patrice de Maistre arasındaki konuşmaların gizli kayıtları ifşa edildi. Bu kayıtlarda açıkça vergi kaçırmaya yönelik öneriler ve Bakan Eric Woerth ve karısına yakınlığın yararları konuşuluyordu. Zira eski Bütçe, bugünkü Çalışma Bakanı Eric Woerth’ün eşi Florence Woerth bu kurumda çalışıyor, hatta 2007 ile 2010 başı arasında Bettencourt’un servetini izlemekle yükümlüymüş.

Ertesi gün Mediapart bu kez de Clymene patronu de Maistre’in Bakanı “üzmemek” için Bayan Woerth’ü nasıl yüksek bir tazminatla işten atmayı planladığını duyurdu. Ardından Liliane Bettencourt, “yurtdışındaki” tüm varlıklarını kanuna uygun şekilde yeniden düzenleyeceğini basına açıklıyordu. Aynı gün, muhalefet ve kamuoyu Eric Woerth’ün istifasını talep ederken, onun yerine eşi Clymene’deki görevinden istifa ediyordu. Eric Woerth başlangıçta inkâr ettiği yakınlıkların hemen hemen hepsini bir bir kabul etmek zorunda kalsa da, Sarkozy ve hükümet şimdilik Woerth’ün yanında yer alıyor.

Ancak kendi safında bile bu “çifte sorumluluğun”, yani UMP partisinin haznedarlığı ile bakanlık görevinin, gözden geçirilmesini talep edenler var. Woerth’ün Bettencourt ve birçok işadamından bütçeden sorumlu bakan olduktan sonra bile doğrudan para topladığı, üstelik aynı dönemde Bettencourt’a 30 milyon avroluk, ardından da diğer UMP sponsorlarına vergi iadesi emrini verdiği ortaya çıktı (Bettencourt’un servetini zaten 15 yıldır hiç kimse teftiş etmemiş!). Ama yine de Çalışma Bakanı’nın, emeklilik reformunun son noktalarının konulduğu bu günlerde istifa etmesi, hükümeti oldukça zora sokacak.   

Öte yandan, bu skandal sol muhalefet, özellikle de Martine Aubry liderliğindeki Sosyalist Parti’nin arayıp da bulamadığı bir fırsat oldu. Sosyalistler Woerth’ü istifaya zorlayarak, karşı oldukları emeklilik reformunu da sekteye uğratmış olacak. Devlet parasını şahsi çıkarlarına kullandıkları için hafta sonu iki “alt” bakanın (Alain Joyandet ve Christian Blanc) istifaya zorlanması, Fransız solunun Woerth’ün istifa etmesi talebini unutturmaya yetmeyecek. Üstelik Libération gazetesinin yaptırdığı bir kamuoyu yoklamasının sonuçları artık Fransız halkının da olayda taraf olduğunu açıkça sergiliyor: Yüzde 60’ı Woerth’ün çifte sorumluluğunu “kepazelik” niteliyor. Umarız ki bu skandal Sarkozizm’in sonunun başlangıcı olur.