Fransa’da laiklik ve ‘dini semboller’

Konuk Yazar: Prof. Dr. Ali Arayıcı - Paris

Fransa’da laiklik ve “dini tarafsızlık” ilkesinin korunması amacıyla, eğitim ve öğretim kurumları başta olmak üzere, bütün kamu kurumlarında “dini simge” ve “semboller” yasaklandı. Özellikle de, 16 Ekim 2020 tarihinde, Samuel Paty adlı bir tarih öğretmenin; Paris yakınlarında 18 yaşındaki Çeçenistan asıllı bir saldırgan tarafından başının kesilerek öldürülmesi olayı, eğitim ve öğretim kurumlarında güvenlik önlemlerin artırılmasını beraberinde getirdi.

Çalıştığı kurumda derste ifade özgürlüğü konusunu işlerken, öğrencilerine Charlie Hebdo dergisinde yayınlanan, Muhammed peygamberin karikatürlerini gösteren Samuel Paty’nin öldürülmesi, Fransa genelinde birçok kentte on binlerce insanın katıldığı çeşitli eylemlerle protesto edildi. Üstelik, cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı hareket eden dernek ve kuruluşların kapatılacağı, 51 İslâmi dernek ve kuruluşun etkinliklerine son verileceği vurgusu yapıldı.

Bugün, Fransız eğitim ve öğretim sistemindeki laiklik anlayışı, birçok Avrupa ülkesi için, önemli bir örnek oluşturuyor. ABD, Almanya, Belçika, İngiltere başta olmak üzere, birçok Avrupa ülkesinin devlet okullarında; dinsel içerikli “moral ve ahlâk” bilgileri gibi seçmeli derslerin varlığı söz konusuyken, sadece Fransa’da devlet okulları laiktir ve dinsel içerikli dersler tamamen yasaktır.

LAİKLİK İLKESİ

Fransa’da din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olayı, 1789’daki Büyük Fransız Devrimi’nden sonra, yani 1795 yılından itibaren başlar. Bu tarihten sonra, devlet kiliselerden elini çekti ve çalışanların ücretlerini karşılamadı. Kilise çalışanlarının ücretleri, kilisenin bulunduğu yerleşim birimleri “komünler” tarafından ödenmektedir.

Laikliğin 9 Aralık 1905 tarihinde resmi olarak kabul edilmesiyle birlikte, ilgili Kanun’un 2. Maddesi’nde, “Cumhuriyet dinsel inanç yerlerine sübvansiyon sağlamaz ve buralarda çalışanlara ücret ödemez” biçiminde denildi. İkinci Dünya Paylaşım Savaşı sonrası dönemde, 1946’da kabul edilen yeni bir Anayasa’da ise; ”Fransa laik bir Cumhuriyet”tir şeklinde belirtildi.

Laiklik, devletin inançlar karşısında tarafsızlığı, inanç özgürlüğü, farklılıklarla birlikte barış içinde “bir arada yaşama”nın temel güvencesi ve garantisidir. Aynı zamanda, laiklik bir yaşam biçimi ve demokrasinin olmazsa olmazıdır. Fransız Büyük Burjuva Devrimi’nin en önemli kazanımlarından biri olan laiklik, monarşiye karşı tarafsız ve laik bir eğitimin savunulmasıdır.

“Cumhuriyetçi kimliği”nin savunucusu Bakanlık, Bakanlar Konseyi, Senato ve Paris Belediye Başkanlığı yapmış hukukçu ve siyasetçi Jules Ferry (1832-1893); laik eğitimin farklı dini inanç gruplarından tarafsız ve bağımsız olduğunu belirterek bu konuda şunları söyledi: “Laiklik, her türlü gericiliğe ve yobazlığa karşı korunmakta da önemli bir işlev görür.” 1882’de kabul edilen bir kanunla, laik eğitimde “ahlâk ve yurttaşlık öğretimi ilk plâna” yükselerek yerini aldı.


DİNİ SEMBOLLER

Laik eğitimin temel amacı, çocukları ve geleceğin kuşaklarını cumhuriyetin temel prensipleri doğrultusunda yetiştirmek ve geleceğe hazırlamaktır.

Laikliğin resmi olarak kabulünden sonra, laiklikle ilgili olarak 3 temel değişiklik yapıldı. Bunlardan birincisi ve en önemlisi, devlet kademelerinde çalışan işçi, memur başta olmak üzere, toplumsal katmanlarında bulunan herkesin tarafsızlığının kesin olarak korunmasıdır.

İkincisi, 2004 yılında, devlet eğitim ve öğretim kurumlarında “dini simge” ve “semboller” tamamen yasaklandı. Daha sonraları, benzer yasaklar kent içi ve dışı ulaşımı sağlayan metro, demir yolu, havaalanı işletmeciliği, devlet hastaneleri başta olmak üzere; belediye ve belediyeye ait kreşi, spor salonları gibi, tüm kamu kurumlarında da devam etti.

Bundan böyle, “dini işaretler” ile “dini semboller” hiçbir devlet kurumunda görünecek şekilde bulundurulmasına müsaade edilmedi. Bu bağlamda, ”dini sembol” yasağını uygulamak istemeyen, uygulamayan ya da bundan ısrar edenlerin, hiçbir neden gösterilmeksizin işine son verildi. Bu insanlar hakkında, yasal işlemlerin yapılması gündeme geldi.

Üçüncüsü ise, 2010 yılında, bütün resmi devlet kurumlarında ve toplumsal yapılarda türbanlı (kara çarşaflı) giysiler kesin olarak yasaklandı. Böylece, devlet kurumlarında ve toplumsal yapılarda kadınların, türbanlı olarak çalışması ve çeşitli etkinliklerde bulunması engellenmiş oldu.

TARAFSIZLIK İLKESİ

Bugün, Fransa’da kamu kuruluşlarında “dini simge” ve “sembol” kullanmak, laikliğe aykırı hareket etmekle eş anlamlıdır. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 2 Ekim’de ulusa sesleniş konuşmasında; «Cumhuriyeti korumak ve kollamak, Laik Cumhuriyet ilkelerine karşı “dini taraf tutma” mücadelesi konusunda ele alınacak yasal tedbirlerin belirlenmesine” açıklık getirdi.

Özellikle de, E. Macron ”radikal İslamcılık” konusunda taviz verilmeksizin mücadele edilmesi için hazırlanan yeni yasa çerçevesinde; devlet hizmeti veren tüm kurumlarda «dini tarafsızlık» ilkesinin geçerli olacağını vurgulayarak, kamu kurumlarının “tarafsızlık ilkesini” uygulamakla sorumlu ve kamu çalışanların buna uyma zorunluluğu olduğuna işaret etti.

Bununla beraber, 9 Aralık tarihinde, hâlâ daha devlet kurumlarında uygulanan ve bugünde geçerliliğini koruyan ”dini tarafsızlık” ilkesinin; Bakanlar Kurulu’nda yeniden ele alınarak incelenecek ve karara bağlanacaktır. Bu tarihte, ”dini taraf tutmakla” mücadele kapsamında belirlenen yasanında, yeniden ele alınarak yürürlüğe konulması onaylanacaktır.


Son yıllarda, Avrupa’da laikliğin en iyi uygulandığı ülkelerden biri olan Fransa’da, giderek geriye bir dönüşün yaşandığı bir gerçektir. Siyasi iktidarların, Müslüman azınlıkların cami yapmalarına ekonomik destek sağlaması ve imâm yetiştirme konularına önderlik etmesi; laik ve demokratik bir ülke olma anlayışı ve perspektifiyle hiç bağdaşmamaktadır.