Geçtiğimiz Cuma gecesi, Fransa’da hükümetin hızlandırılmış oylama zorlaması neticesinde

Geçtiğimiz Cuma gecesi, Fransa’da hükümetin hızlandırılmış oylama zorlaması neticesinde aylardır ülke halkını sokaklara döken yeni emeklilik yasası Senato’da onaylandı. Sonuçta bir sürpriz yok: 2018 yılından itibaren asgari emeklilik yaşını 60’dan 62’ye çıkartan ve tam emeklilik yaşını 65’den 67 yaşına yükselten yasa tasarısı, merkezci milletvekillerinin oylarıyla 153’e karşı 177 oyla Senatodan geçti. Büyük ihtimalle bu yazının yayına gireceği gün, milletvekilleri ikinci ve son kez yasanın yürürlüğe geçmesi için oy kullanacak. İki aydır süren grevler ve gösteriler sona ermeyecek.

Daha birkaç ay öncesine kadar “Fransa’da grev oldu mu kimse farkına bile varmıyor” diyen Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bir süredir tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı. Uzun zamandır görülmemiş bir güçle birleşen sendikalar, emekçiler, öğrenciler, devlet memurları, özel sektör çalışanları eylemleri sürdürme kararı aldılar. Sarkozy ve yandaşları da baskıları giderek şiddetlendirmeye niyetli görünüyor. Hem de demokrasinin altın kurallarını “İnsan Haklarının beşiğinde” fütursuzca çiğneyerek. Sosyalist Parti (SP) Genel Sekreteri Martine Aubry durumu gayet iyi özetliyor. “Sendikalarla müzakereyi reddederek toplumsal demokrasiyi, emeklilik yasasına karşı olduğunu beyan eden 10 Fransızdan 7’sini hiçe sayıyarak yurttaşlık demokrasisini, muhalefet ile yasayı tartışmayı reddederek de siyasi demokrasiyi çiğniyorlar”. Aubry bu eleştirinin hemen ardında da, SP’nin sendikaların bundan sonraki tüm eylemlerine de tam destek vereceğini ekliyor. Muhalefetin amacı, sarsılan toplumsal barışın yeniden yerleşmesini sağlamak olacak.

Gerçekten de, yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında Fransız halkının yüzde 71’a varan büyük çoğunluğunun toplumsal direnişi destekledikleri ortaya çıkıyor. Üstelik vatandaşlar bu kez sadece toplu taşımada sorun yaşamadılar. Bildiğiniz gibi, petrol rafinelerindeki grev, benzin dağıtımını büyük ölçüde felce uğratmış, Fransa’nın birçok bölgesinde benzin sıkıntısı ciddi boyutlara ulaşmıştı. Sarkozy ve hükümet Fransız toplumsal yaşamında nadir görülen bir uygulamayla, rafinerilerdeki grevcilerin üzerine özel polis timlerini salmakla kalmamış, birçok grevciyi işbaşı yapmaya zorlayarak, temel haklarını ihlal etmişlerdi. En yoğun eylemlerin sürdüğü Grandpuits rafinerisinde, valilik kararıyla grevcilerin bir bölümüne el konulmuştu. CGT sendikasının mahkeme yoluyla elde ettiği iptal kararına rağmen, vali bu kez başka gerekçeler kullanarak yeniden bir kısım grevci personeli çalışmaya zorlama kararı alıyordu.

27 Ekim’de yasa Meclis’ten geçtikten sonra, sendikaların ve öğrencilerin seferberliğinin devamına karşın, güvenlik güçlerinin gövde gösterisine devam etmesi bekleniyor. Sokak gösterilerine büyük ivme ve canlılık katan lise öğrencilerinin resmen tatilde oldukları bu hafta sayıları azalabilir. Bu gençlerin “muhalefet tarafından kullanıldıklarını” iddia eden iktidarın yüzünü kara çıkartmak için tatillerinden fedakarlık yapmaya hazır gençlerin mücadelesini 68 başkaldırısına benzetenler yanıltıcı olur. Son haftalardaki grevleri 1995’deki büyük grev dalgasına benzetmek de. Zira şimdiye kadar toplumun büyük bölümünü oluşturan orta sınıf küreselleşmeden bu denli etkilenmemişti. Bu nedenle, liseli gençlik iki temel güdüyle eylemlerini sürdürüyor: birincisi geleceklerini garanti edecek, mezun olduklarında iş imkanları yaratabilecek bir düzen. İkincisi ve en önemlisi, 2012 yılındaki Cumhurbaşkanlıği ve genel seçimlerde oy verme yaşına geleceklerini hatırlatarak, Sarkozy ve iktidarı devireceklerini haykırmak...