“Macron’un iktidarda olduğu geçmiş bir buçuk yıl içinde ürettiği siyaset ve otoriter biçimde yaptığı derin reformlar Fransız halkının en ayrıcalıklı azınlığının çıkarına olmuştur. Fransa’daki çok farklı muhalif gruplar, bunun içerisinde aşırı sağ da olur, sosyalistler de olur, gençler de olur, işsizler de olur; özellikle Macron iktidara geldikten sonra yoğun bir muhalefet içinde”

Fransa’da öfke tüm düzene yöneldi

Pınar Yüksek

Fransa’da 17 Kasım’da akaryakıt zammının geri çekilmesi talebi ile başlayan “Sarı Yelekliler” protestosu bir halk hareketine doğru evirilirken uzun yıllardır Paris’te yaşayan, Paris 13 Villetaneuse Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler dersi veren ve araştırmalarına devam eden Alican Tayla ile Cumartesi günkü eylemden önce gerçekleştirdiğimiz röportajda Sarı Yeleklilerin sınıfsal karakterini, hareketin Fransa’da gerçekleşen diğer hareketlerle ilişkisini ve geleceğini konuştuk.

Sarı yeleklerinin sınıfsal karakteri
► Fransa’daki halk hareketi Türkiye gündeminde çok tartışılan bir konu oldu. Herkes bu halk hareketine katılanların kim olduğunu merak ediyor. Kimi yerlerde sağcı, ırkçı eğilimleri olan bir kesimin sokakta olduğu söyleniyor kimi yerlerde ise Macron ve genel olarak neoliberal politikalardan olumsuz etkilenen bütün kesimlerin ayaklandığı bir halk hareketi olduğu söyleniyor. Bu bağlamda siz sarı yeleklilerin sınıfsal karakterini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle herkes merak ediyor, sarı yeleklilerinin kim olduğunu. Çünkü insanlar ilk refleks olarak bir kategoriye koyma ihtiyacı duyuyor haklı olarak. Ancak, bu konuda yazılan yazılarda hep bir zorlama ya da eksiklik oluyor. Özellikle Fransa’da alışık olduğumuz siyasi kategorilerle hatta bazı açılardan sosyal kategorilerle anlamlandırmanın zor olduğu bir karaktere sahip. Kim olduklarından ziyade, kim olmadıklarını ortaya koyarak daha kolay kavrayabiliriz bu hareketin içeriğini. Fransa, güçlü bir başkaldırı geleneği olan bir ülke. Ancak bu yeni bir hareket. Önceki hareketlere baktığımızda böylesi bir kitlenin içinde yer aldığı bir hareket görmek mümkün değil. Eyleme katılanların çoğunluğu, daha önce bir eyleme katılmamış, siyasi hareketlerin içinde yer almamış, belli siyasi ideolojilerden ziyade kişisel sebeplerle hareket eden insanlardan oluşuyor. Bugün sokakta olan kesim, sistemin en altında yaşayan dışlanan, eğitim seviyesi düşük, bugün Fransa’da daha çok banliyölerde gördüğümüz birçoğu göçmen kökenli olan sınıftan değil, onun bir tık üzerinde olan, Fransa’nın eskinin alışıldık alt sınıfı sayılabilecek ve çoğunluğu asgari ücretle geçinen bir sınıf söz konusu. Bu sınıfa yakın zamana kadar asgari ücret ve sözleşmeli bir iş, geleceğe yönelik ciddi bir güvence sağlıyordu. Fransa gibi dünyanın 7.büyük ekonomisine sahip bir ülkede asgari ücretle geçinen insanlar için dahi en ufak bir zammın büyük ve hakiki sonuçları olabiliyor. Bugün akaryakıt zammının neden bu kadar büyük tepkiye neden olduğunu açıklayan şey de tam da bu durumun gerçekliği.

Banliyö eylemleri ve Sarı Yelekliler hareketi
► Fransa aslında pek çok halk hareketinin ortaya çıktığı ve ciddi etkiler yaratabildiği ve aynı zaman da tüm dünyanın dikkatini de çekebilen bir ülke. Sınıfsal karakterleri üzerinden Sarı Yeleklilerin eylemleriyle daha önce meydana gelen banliyö eylemleri arasında çeşitli benzerlikler kuruluyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sarı Yelekliler ile Banliyö hareketleri arasında kurulmaya çalışılan bağın tek sebebi eylemlerdeki şiddet kullanımı olabilir. Banliyölerdeki eylemlerle, Sarı Yelekliler hareketi birbirinden tamamen ayrışıyor. Banliyö ayaklanmaları, Fransa’da herhangi bir düzeyde söz hakkına sahip olmadığını düşünen bir kitlenin kendisini şiddetle var edebilme çabasıydı. Bu onu anlaşılır kılıyor ama doğru bulmuyor elbette. Sınıfsal bir fark var iki hareket arasında. Banliyö başkaldırısı, herhangi bir düzeyde söz hakkının olmadığını düşünen ve geleceğe dair herhangi bir umudu olmayan kendi varlığını hatırlatmaya çalışan bir sınıfın başkaldırısıydı. Bir tür varoluşsal tepkinin dışavurumuydu aslında. Dolayısıyla sınıfsal bir fark var. Sarı Yelekliler hareketinde tabi ki bir öfke var kimi yerlerde işin içine şiddette devreye giriyor ama yine da somut nedenler ve talepler var. Bardağı taşıran “son damla” akaryakıta yapılan zamdı. Ama hakikaten bir damlaydı bu. Hareket kitleselleştiği noktada bunun yanına yeni talepler ve eleştiriler ve farklı noktalar eklenmiş oldu. Basın daha çok sansasyonel görüntü peşinde oluyor. Şiddet olaylarının altı ne kadar çizilirse çizilsin şiddet hareketi özetleyen bir faktör kesinlikle değil ve hareketi destekleyen kişilerin savundukları bir şey de değil. En son yapılan geçerli bir ankete göre Fransız halkının yüzde 85’i, hareketlerin içinde var olan şiddet eğilimine karşı ancak aynı kişilerin yüzde 72’si buna rağmen hareketleri genel olarak destekliyor. Bu hareketi sürekli şiddet olaylarına indirgemek buradan anlamaya çalışmak yanlış olur. Bunun yerine bugün dünyanın 7. Büyük ekonomisinde bu büyük eylemlerin neden ortaya çıktığına bakmak gerekir. Çıkış sebepleri ve kimin hareketin merkezinde olduğunu değerlendirmek gerekir.

fransa-da-ofke-tum-duzene-yoneldi-539958-1.
“Hükümetin geri adım atmasına dair bence temkinli olunması lazım. Sarı yelekliler kazandı demek şu aşamada doğru değil. Hükümet bardağı taşıran son damla denilen akaryakıt zammını iptal etmedi, erteledi. Bu hakiki bir geri adım atma değil aynı zamanda da çok geç kalmış bir jest. Hareketin evirildiği noktaya ve taleplerine baktığımızda bu hareketi böylesi bir ertelemeyle memnun etmesi mümkün değil.”

“Gece Ayakta” hareketi
► Talepler üzerinden bakıldığında Sarı yelekliler ile “Gece Ayakta” isyanları arasında bir benzerlik vardır diyebilir miyiz?

Sarı Yelekliler Hareketi 42 maddelik bir talepler listesini Fransız basınına ve milletvekillerine gönderdi. Hareketin kendisinin ifadesiyle, kendi aralarında sosyal medya üzerinden demokratik bir şekilde oylayarak oluşturdukları bir liste. Listeye bakınca hemen farklı dünya görüşlerine sahip insanların bir araya gelerek oluşturduğu bir liste olduğu göze çarpıyor. Gece Ayakta hareketinin talepleriyle, bu hareketin talepleri arasında çok net benzerlikler var. Asgari ücretin arttırılması, bir azami ücret belirlenmesi vs. gibi. Onlarca böyle madde var. Talepler etrafında bakarsak neden Fransız halkının yüzde 72’sinin sarı yelekliler hareketini destekliği de ortaya çıkıyor. Çünkü Macron’un iktidarda olduğu geçmiş bir buçuk yıl içinde ürettiği siyaset ve otoriter biçimde yaptığı derin reformlar herkesin bildiği gibi Fransız halkının en ayrıcalıklı azınlığının çıkarına olmuştur. Fransa’daki çok farklı muhalif gruplar, bunun içerisinde aşırı sağ da olur, sosyalistler de olur, gençler de olur, işsizler de olur; özellikle Macron iktidara geldikten sonra yoğun bir muhalefet içinde. Hepsinin büyük ölçüde karşı çıktığı düzen Macron’un da tespit ettiği otoriterleşen neoliberal düzen. Bu muhalif grupların bu düzen yerine düşledikleri alternatif düzen birbirinden farklı olabilir. Sarı Yelekliler içinde sağ eğilimli insanlar da var aynı sarı yeleklilerin içerisinde radikal sola eğilimli insanlar da, somut bir ideolojiye sahip olmayanlarda var. Ama bunların dışında en zenginlerle en yoksullar arasındaki uçurumun kabullenilemez olduğunu düşünen insanlar çoğunlukta. Bu farklılıklar ve yeni bir dünya oluşturmaya dair ayrımlar çoğu durumda muhalefetin iktidarı zora sokmasını engelleyen bir nokta oluyor. Ancak giderek artan bir diyalogdan da söz etmek mümkün.

Sendikalar, sol hareketler eylemlerin başında biraz uzak dursa da kısa sürede bu tavırlarını değiştirip bugün destek eylemleri düzenleme ve diyalog noktasına gelmiş durumda. Sarı Yelekliler içinde aşır sağ sempatizanları var evet ama hareketi böyle karakterize etmek mümkün değil. Bu hareketin hala aşırı sağın ya da solun kontörlünde olduğunu söylemek doğru değil. Bana öyle geliyor ki bugün, kendisini ifade etmekte zorluk çeken son derece heterojen olan bir halk hareketi var karşımızda. Fransa’nın üç aşağı beş yukarı yüzde 20’lik daha ayrıcalıklı kesimiyle geri kalan yüzde 80’in ayrıştığı bir düzen tartışılıyor.

Mesafe kapanıyor
► Kapitalizm dünya çapında bir sona doğru ilerlerken Fransa’da Macron’un iktidar geliş sürecinin de öncesinden başlayan bir ekonomik kriz onunla bağlantılı bir temsil krizi yaşanıyor. Macron’un iktidara geldikten sonra uyguladığı politikalar hakkında ne düşünüyorsunuz? Genel olarak bir değerlendirme yapabilir misiniz ekonomik kriz ve onunla bağlantılı olarak gerçekleşen temsil krizi hakkında?

Sarı Yelekliler hareketinin ortaya çıkardığı en önemli mesele temsil krizidir. Neden sol ve sendikalar soğuk yaklaşıyordu, çünkü bizatihi eylemin özneleri onlara soğuk yaklaşıyordu. Başkaldırılan şey sadece akaryakıt zammından ibaret değil. Genel bir adaletsizlik, eşitsizlik ve hor görülmeye karşı bir genel karşı çıkış. Bu öfke, düzeninin tamamına yöneldi. Sol hareketler de sendikalar da sarı yeleklilerin gözünden muhalif olsalar da sistemin bir parçası olarak görülüyor. Burada sendikaların son yıllarda ciddi bir zorluk çektiğini de söylemek gerekir. Sendikalı üye sayısı giderek düşüyor ve değişen ekonomik koşullarla sanayiye dayalı bir düzenden giderek hizmet sektörüne geçiş yaşanırken sendikalar eskiden oynadıkları güvence ve teminat rolünü halkın giderek artan bir kesimi için oynayamıyor artık. Yeni sürece adapte olmakta da zorlandığı görülüyor sendikaların. Sarı Yeleklilerin bu soruyu herkese sorduğu gibi sendikalar da bu hareket vasıtasıyla bu kesimle nasıl ilişkileneceğini kendisine sormak ve bununla ilgili cevaplar üretmek zorunda.

Eylemlerin ilerleme yönü
► Geçtiğimiz günler de Macron hükümetinin geri adım attığına dair haberler okuduk. Eylemciler 8 Aralık’a yeni bir tarih kestiler. Sarı yeleklilerin eylemliliklerinin nereye doğru evirileceğini düşünüyorsunuz? Bu eylemin bir siyasi temsille ilişkilenme hali var mı?

Öncelikle ihtiyatlı konuşmak gerekir. Önümüzdeki Cumartesi günü yeni bir dalgaya hazırlanılıyor. Muhtemelen kitlesel katılımın daha düşük ancak şiddet eğiliminin daha yüksek olabileceğini düşünüyorum. Ancak, sokağa çıkan insan sayısındaki düşüş harekete desteğin düştüğü anlamına gelmiyor. Sokaktaki eylemler giderek daha çok şiddete dönüştükçe sokağa çıkanların sayısında da azalma oluyor.

Hükümetin geri adım atmasına dair bence temkinli olunması lazım. Sarı yelekliler kazandı demek şu aşamada doğru değil. Hükümet bardağı taşıran son damla denilen akaryakıt zammını iptal etmedi, erteledi. Bu hakiki bir geri adım atma değil aynı zamanda da çok geç kalmış bir jest. Hareketin evirildiği noktaya ve taleplerine baktığımızda bu hareketi böylesi bir ertelemeyle memnun etmesi mümkün değil. Bu hareket çok çabuk şekilde başlangıç noktasından çok daha genel bir isyana dönüşmüş durumda. Akaryakıt zammına altı aylık bir erteleme getirmesi bu tepkiyi bastıramayacaktır, hatta tam tersine öfkeyi daha da arttıracaktır. Bu hikâyenin en başından beri, akaryakıt zammının zaten taşmakta olan bir bardağa eklenen son damla olduğunu ifade ediyorduk. Bugün hakikaten taşmakta olan bir bardak var onun içinden bir damlayı çıkarırsanız bardağı boşaltmış olmazsınız çünkü hali hazırda taşmakta olan bir bardak var. Dolayısıyla bu stratejinin Macron açısından geç kalınmış ve yetersiz bir strateji olduğunu ve sonuçlarının da hareketi bastırmaya yetmeyeceğini düşünüyorum.