5 ila 6 milyon arası tahmin edilen Müslüman sayısıyla İslam, Fransa’nın ikinci dini. Fransa ayrıca Avrupa’nın en büyük Müslüman nüfusuna

5 ila 6 milyon arası tahmin edilen Müslüman sayısıyla İslam, Fransa’nın ikinci dini. Fransa ayrıca Avrupa’nın en büyük Müslüman nüfusuna da sahip ülke. Kökenlerine göre bakıldığında, 2 milyon Cezayirli, 1 milyon Faslı, 500.000 Tunuslu, 500.000 Türk, 5.000 Kara Afrikalı, 100.000 Hint-Pakistan kökenli ve geri kalan için de Fransız denizaşırı bölgelerden gelenleri saymak gerek. Ancak Müslümanlığı tercih eden Hıristiyan Fransız “dönmelerin” sayısı hiçbir yerde belirtilmiyor.
2009 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, Fransız Müslümanların yüzde 33’ü kendini “dini bütün” sayıyor ve yüzde 70 oranında oruç tutuyor. 1989 yılında yapılan benzer bir araştırmada ise oruç tutanların oranı yüzde 60 civarındaymış. Bu artışın birçok nedeni olabilir. Öncelikle, toplumun bazı kesimlerini hedef göstererek yapay bir ulusal kimlik oluşturmak isteyen siyasilere tepki olarak Müslüman kimliğine sahip çıkmak yaygınlaştığına göre, oruç tutma oranı da artacaktır. Göç, İslam ve suç kavramlarını sürekli karıştıran, burka ve çok eşlilikle mücadeleyi banliyölerde emniyet sağlamak için verdikleri mücadeleyle bir tutan siyasi tartışmalardan Fransalı Müslümanlar nasıl etkilenmez? Ayrıca, kriz dönemlerinde manevi değerlere dönüş oldukça yaygın bir olgu.
Bu tepkiselliğin etkisi altında olsa gerek, gündelik basın son yıllarda ramazan ayının ne anlama geldiğini daha ayrıntılı duyurmayı tercih ediyor. Bu yıl tüm gazeteler 11 Ağustos’tan önce ve sonra Fransalı Müslümanlarla yapılan ayrıntılı röportajlar yayımladı. Bazıları dosyalar hazırladı. Zira artık bugün Fransalı Müslümanlar, ilk göç dalgasında gelen anne-babaları veya büyük anne-babaları gibi dinlerinin gereklerini yerine getirmek için gizli köşeler aramaktan giderek kendilerini kurtarıyor. Müslüman kimliklerine sahip çıkarak, kamusal alanda kendilerine yavaş yavaş bir yer edinmeye başladılar. Örneğin, “helal” gıda ürünlerini talep eden kitleler, artık bu tercihlerini açıkça ifade etmekten çekinmiyor.
İş dünyası bu gelişmeleri yakından takip ediyor. Araştırmalara göre Fransız Müslümanların yüzde 60’ı “helal” et yediğine göre, büyük satış zincirleri de buna uygun pazarlama taktikleri geliştirecekti elbette. Öyle ki, dev hipermarket ve alışveriş merkezleri belli bir tereddüt döneminden sonra belli dini gruplara, özellikle de Müslümanlara hitap eden ürünler satmaya başladı. Normal ürünlerden daha pahalı satılan helal ürünlerin pazarı 4,5 milyar avroluya ulaşırken, organik ürün pazarı 2,6 milyarı aşamıyor. Carrefour zincirinin helal ürünleri Sabrina etiketiyle satılırken, Casino hipermarketlerinde Wassilia markasını sunuyor. En büyük helal ürün üreticisi Isla Délice firmasının “Helal’iz, gururluyuz” (Fièrement halal) afişi, Fransa çapında 6 bin reklam panosunda yer alıyor. En büyük kitap ve plak zinciri Fnac bile bu yıl ramazan ve İslama ilişkin 18 yayından oluşan bir seçkiyi tüm mağazalarında özel standlarda sergiliyor.
İş dünyasının devleri bu seçimlerini yaparken sert laiklerin tepkilerini veya helal ürünlerin satışındaki artışı İslamlaşmanın tırmanışı olarak gören aşırı sağın saldırılarını dikkate almışlardır tabii ki. Ancak bunun da hesabını doğru yaptıklarından hiç şüpheniz olmasın. 5 milyonluk potansiyel bir pazarı kaçırmaktansa, bu tarz saldırıları göğüslemeyi tercih ettikleri besbelli. Sarkozy ve yandaşı siyasiler ise, her yıl olduğu gibi, ‘mübarek ay’ın son günlerinde bir tür “iftar maratonu” yapacak ve birkaç gün için İslam dininin üstün vasıflarını sıralama yarışına girecekler. Ancak, iş dünyasının bile aştığı farklılıklarla yaşayabilme kompleksini yenmek bir yana, ramazan biter bitmez ikiyüzlü maskeleri düşecek ve ayırımcı sözcük dağarcıklarına yeniden döneceklerdir.