Fransa’dan izlenim | Öfke büyüyor

Beliz İMGE BAYÜLGEN

Paris’e geldiğimden beri özellikle etrafımdaki gençlerin pasif bir huzursuzluk ile yaklaştığını fark ettiğim Fransa seçimlerinde, 1’inci turun sonuçlanması ile bu gençlerin seçim sürecinde yaşadıkları öfke ve huzursuzluk etrafında örgütlenmeleri bir oldu.

Öğrenciler, işçiler, yaşam savunucuları ve feministler 2’nci tura kalacak olan adayların Emmanuel Macron ve Marine Le Pen olacağının kesinleşmesiyle mücadelelerini temsil etmediğine inandıkları bu iki adayı protesto etmek için birleşti. İlk turun akşamında aşırı sağın bu denli yükselmesine dair genel bir öfke durumu vardı.

Birinci tur sonuçlarının açıklandığı gece Melenchon destekçilerinin protestosuna katıldığımda çoğunlukla 2019’da ivme kazanan işçi hareketi “Sarı Yelekliler” çağrışımları ve sloganlarıyla dolu bir geceydi. Ertesi gün ise, Sorbonne ve benim de öğrencisi olduğum, Sciences Po gibi okullarda nöbet tutan öğrenciler protesto çağrısını birkaç gün önce yaptı. Sorbonne ‘da öğrenciler kendilerine herhangi bir sınıf ayarlanmasını istediler. Ancak öğrencilere nöbet tutacakları bir alan ayarlanmayınca onlar da üniversiteyi işgal etti. Eylemler farklı okullarda günlerdir devam ediyor. Öyle ki ‘68 Mayıs çağrışımları etrafında söylem üretmeye başladı.

SOLUN YÜKSELİŞİ

Bu çağrışımlar sadece dramatik etki aracı değil, aynı zamanda bir hafıza oluşturma aracı olarak da işlev görüyor. Bu söylem aracılığıyla, Fransa’da ölü kabul edilmeye başlanmış olan sol hareketlerin canlılığına, mücadelesine ve vaat ettiği umutlara yöneltilmiş bir duygulanım söz konusu. Cumartesi başlayan ve hâlâ devam eden yok oluş isyanı da “Kaçınılmaz İsyan” ismini verdikleri nöbetleri ile iklim krizini tekrardan ulusal siyasetin merkezine almayı hedefliyor.

NE MACRON NE LE PEN

Bu eylemlerin hepsinde konuştuğum katılımcıların neredeyse tümünün belirttiği en temel mağduriyet, faşizm ile neoliberalizm arasında karar vermelerinin istenmesiydi. Bundan dolayı da, bu protestolarda ve sosyal hayatımda konuştuğum neredeyse herkes boş oy atacağını beyan ediyor. Fransa’da boş oy atmak Türkiye’deki geçersiz oydan da, seçimleri boykot etmekten de farklı. Seçim sistemi içerisinde, seçmenlere adayları boykot etme seçeneğini sunan bir seçenek. 2022 seçiminde adayların yarısı, boş oyların seçim sonuçları arasında sayılmasını desteklese de güncel sistem içerisinde boş oyların yüzdesi kamuya açıklanmak ile beraber, seçimde sayılmıyor.

Fransız seçimlerinde boş oyların yüzdesi seneler içerisinde büyük ölçüde tutarlıydı ve 2017 senesinde rekor kırarak seçmenlerin yüzde 11,5’i ikinci turda boş oy kullandı. Bu, 2017’de Macron’a emanet oy veren sol seçmene rağmen kırılan bir rekordu. Bu sene ise Macron’un neoliberal politikaları, gittikçe otoriterleştiğine dair eleştiriler beraberinde bu sefer sağ seçmenden oy arayışına girmiş durumda.

Bir yandan Le Pen, Macron’un eski Cumhurbaşkanı François Hollande hükümeti içerisindeki bakanlığı doğrultusunda Fransızların “derdine derman olamayacağı” yönünde bir hafıza güçlendirmeye çalıştı. Solcu öğrenciler ağırlıkla olmak üzere sol seçmen grupları ise Macron’un 2019’da “Sarı Yelek” hareketine cevaben güçlü politikalar üretememiş, üstelik bir zamanlar üst kademe kamu yöneticilerinin tamamının mezunu olduğu elit okul ENA’yı kapatmak gibi vaatlerini gerçekleştirmediğine dikkat çekiyor. Öğrenciler aynı zamanda Macron’un ücretsiz devlet üniversitelerini “sürdürülebilir” bulmadığı yönünde açıklamalar üzerinden de Macron’u yeterince güçlü bir alternatif olarak görmüyor.

AŞIRI SAĞ GERİ GELİYOR

“Ne Le Pen Ne Macron” diyen öğrenciler ile sol seçmen, Macron’a vermeyecekleri bir oyun Le Pen’e gideceği iddiasına da bu doğrultuda kesinlikle karşı çıkıyor. Sadece Macron değil, Macron’dan önce gelen liderler de neoliberal reformları ve merkezci siyaset anlayışları ile zaten aşırı sağın yükselişinden sorumlu tutuluyor. 2017’de Macron’un seçiminin ardından aksine hız kazanarak yükselmeye devam etmiş bir aşırı sağ karşısında Macron’a oy vermemenin değil, Macron’un tekrar seçilmesinin artık görece arada kalmış sol seçmenin bile arasını kapatamayacağı bir güçte aşırı sağın geri geleceği görüşü hâkim.

Özellikle seçim sürecinde 1. tur öncesinde Melenchon’un basit reformların ötesine geçerek insanların yeni kurumlar ile kendini yeniden üretmesine yönelik bir çağrısı olan Altıncı Cumhuriyet söylemi ve Avrupa Birliği içerisinde yapısal değişimlere yönelik platformunu desteklemiş seçmen için, 2. tur öncesi kampanyalarda “veba ile kolera” arasında yapmaları beklenen seçim ile çözülmeye başlamış bir statüko ideası, arkasında birleşme imkânı sunmuyor.