Başlık yanlış anlaşılmasın, seçim sonucu üzerine vardığım bir sonuç değil bu. Neredeyse 17-25 Aralık sürecinden beri çeşitli mecralarda dillendirmekten yorulduğum bir gerçek. Tapelerle çıkan dosyalar elbette görmezden gelinecek şeyler değildi. Orada gazetecilik, tapeleri oluşturan ve servis edenlerin kim olduğu ve niyetleriyle birlikte, tapelerin içeriğini soruşturmakla mümkündü. Bu verileri servis edenlerin su yoluna kapılarak değil. Ne yapalım ki, online haber haber mecraları başta olmak üzerine pek çok medya organı, birkaç bin fazla “tık”ın şehvetine kapılarak bu suda gitti. O yüzden bu haftaki Köşe Vuruşu’nda “Fuat Avni gazeteciliğine” mesafe koyma konusunu tekrar açmak istiyorum. Daimi okurlar için -bazı eklere rağmen- tekrar olabilir, kusura bakmamalarını dilerim.

1-Fuat Avni risk ve sorumluluk almaz
Normal bir gazeteci bir haberi gizli haber kaynağından alsa da ona imzasını atar. Bu imza, “ben gerekli doğrulamaları yaptım, haberime kefilim” demektir. Eğer kamuoyunu yanıltıyorsa bu hem kendisine hem mecrasına itibar kaybı olarak geri döner. Gazeteci gerektiği takdirde haber kaynağını gizleyebilir ama kendi ismini gizleyemez. Oysa haberi Fuat Avni servis edince isim gizli. Diğer mecralara da bu “Twitter Fenomeni Fuat Avni’nin iddiasına göre” deme fırsatı veriyor. Riski üzerinden atma lüksü ve şahane bir tembellik fırsatı bu.

2-Fuat Avni kolayca manipülasyon mecrasına dönüşebilir
“Ama Fuat Avni’nin söyledikleri doğru da çıkıyor” denilmemeli. Üst üste birkaç tane doğru iddia dillendirmiş olabilir. Bir sonrakinin “doğru” olacağının garantisini kim veriyor? Fuat Avni’nin kim ya da kimler olduğunu bile bilmiyoruz. Hakkında bir sürü iddia var. Ne söyleyecek diye ağzına bakıp söylediğini yaymak için bekleyenler, ona müthiş bir manipülasyon fırsatı veriyor. Üstelik Fuat Avni anonim olduğu için kitleleri yönlendirmek isteyen herkes, bu karakteri yeniden yaratabilir.

3-Fuat Avni eliyle ‘boş umut veya korku’ yaymak
Fuat Avni karakterinin paylaştığı içeriklere bakıldığında sadece sızdırma bilgi yok. Kâh “boş umutlar” vererek pasifizasyona kâh korku dozunu artırarak yılgınlığa yol açıyor. Bunun ardından “öğrenilmiş çaresizlik” de çıkabilir, korku da. Her hâlükârda hatrı sayılır bir kitleyi etkiliyor. Gazeteciliğin böyle bir karaktere sürekli haber kaynağı gibi davranması da, gazeteciliği değil Fuat Avni’yi besliyor.

Gazetecilik seçimlerden sonuç çıkaracak bir mecra değil. Gazetecilik gazeteciliktir. Birilerinin tüm medya gücüne insafsızca sahip olması ve kof manipülasyonla gazetecilik yapması da bir şeyi değiştirmez. Bu korku tünelinden sağ salim çıkmanın yolu, önce gerçeğe sadakat, sonra gerçeği kitlelere yayma yetisini artırmakla olacak. Gazeteciliği oyuncak gibi kullanan bir anonim karakterin peşine takılarak değil.

***

ERTUĞRUL ÖZKÖK ve 'TT' OLMAK
Seçimden hemen önce “Sabır… Bir dönem kapanıyor” diye yazı yazacak sayıp dökecek, okura umut saçacaksınız. Seçim olacak, sanki hiç böyle bir şey yazmamış gibi “fabrika ayarlarıma dönüyorum artık iyi tarafından bakacağım” diye takla atacaksınız. Okuruna karşı “zerre sorumluluk” duymaz mı insan? Hadi okuru geçtim kurumuna filan. Ya okur dalga geçmek için okuyor ya da kurum eski genel yayın yönetmenlerini idare etme derneğine dönmüş. Ertuğrul Özkök “Telefon çaldı arayan başbakandı” misali kudretli günlerinde, yaptıkları gazeteciliğe isim koymayı pek severdi. Bence tam TT gazeteciliği bu. Trending Topic değil canım, Teflon Tava.

***

SANDIK BASKIYA 'NOKTA' KOYMADI
Nokta Dergisi “2 Kasım Pazartesi Türkiye İç Savaşının Başlangıcı” diye bir kapakla çıktı. Gazeteci sorumluluğu ve barış gazeteciliği açısından tartışılacak ve bence son derece yanlış bir kapak ama daha eleştirmeye fırsat kalmadan “hop polis baskını” ve toplatma. Derginin genel yayın yönetmeni ve yazı işleri müdürü gözaltında. Bu baskına karşı çıkmak, kapağı savunmak anlamına gelmez. Kalemi korkak alıştırmamak gerek.