Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

“Laikçi!” başlıklı yazımız epey ses getirdi. Okurlardan olumlu geribildirimler aldım. Görüş bildiren, destek veren arkadaşlar sağ olsun. BirGün okurlarının duyarlılığı beni mutlu ediyor…

Bu konudaki değerli katkılardan biri de Anayasa Hukukçusu ve eski Anayasa Mahkemesi Üyesi Prof. Dr. Fazıl Sağlam’dan geldi.

Ben bu hafta, “laikçi” sözünü dillerine dolayan liberal kalemlerin yazılarından örnekler vermeyi düşünüyordum. Ama FazılSağlam’ın mektubu çerçeveyi değiştirdi. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, bugün onun aydınlatıcı açıklamalarına yer vermeyi uygun buldum. Benim diyeceklerim haftaya kalsın…

Gülünç ve küçültücü

Önce “laikçi” sözünü irdeleyerek ilginç saptamalarda bulunuyor Fazıl Sağlam:

“Bu sözcük, Türk Anayasası’nın değişmez bir ilkesini başkalaştırma çabasına hizmet eden ve arada bir de sözde küçültücü amaçla kullanılan uydurma bir sözcüktür. ‘Republikçi’, ‘teolojikçi’, ‘ekonomikçi’ ya da ‘demokratikçi’ demek ne kadar gülünçse, laikçi demek de o kadar gülünçtür.

Türk anayasalarının Almanca çevirilerinde laik terimi ‘laizistisch’ olarak ifade edilir. Ama Almancada bu terimle kastedilen ‘laikçi’ değil, anayasalarımızda kullanıldığı biçimiyle ‘laik’ kavramıdır.

Ya dindar olacaksınız; o zaman laik olamazsınız. Ya da dinsiz ya da ateist olacaksınız, işte o zaman laik olma hakkınız var.’

CIA’nın Türkiye Masası eski Şefi Graham Fuller’in, ‘Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ adlı kitabının Türkçe çevirisi, bu konuda ilginç bir örnek oluşturmaktadır. Çevirinin birçok yerinde ‘laikçi’ sözcüğünün kullanılmış olması dikkatimi çekti. Acaba İngilizce aslı ne olabilir diye merak ettim. Rasgele bir tarama yaparak laikçi sözcüğünün geçtiği 8 yer belirledim (s. 105, 109, 126, 150, 203, 321). Kitabın İngilizce aslından ilgili yerleri buldum ve ‘laikçi’ olarak çevrilen sözcüğün İngilizce aslının secularist olduğunu gördüm. İşin ilginç yanı, İngilizce aslında bu terimle birlikte ‘radikal’ vurgusunun da yer alması. Kitapta ‘radical secularist’ olarak geçen terim, ‘radikal laikçi’ diye çevrilmiş. Oysa ‘radikalsekularist’in karşılığı olsa olsa “laik” olur. Çünkü laisizm, din ve devlet ayrılığı bakımından devletin belirleyici rolünün daha ağır bastığı bir ilkedir. Bu nedenle laiklik, seküler anlayışa kıyasla din ve devlet ayrılığı açısından daha radikal bir çözüm öngörür. Buna karşılık seküler anlayış, devletin din ve mezhepler karşısında yansızlığını vurgulamakla yetinmez, din ve mezheplerle eşgüdüm ve işbirliği ilişkisini benimser. Ancak gerek seküler devlet ve gerekse laik devlet anlayışında, din ve vicdan özgürlüğünün kullanılması, her iki anlayışın özünden kaynaklanan belirli sınırlara tâbi olur. Buna ek olarak laik ya da seküler anlayış ve uygulamanın özü, dinin, özellikle belirli bir din ya da mezhebin, devlet yönetiminde ve siyasal toplum üzerinde doğrudan belirleyici bir rol oynamasını önler.”

Batı’da laiklik nasılsa bizde de öyle olsun” diyenlere de itiraz ediyor Fazıl Sağlam:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin Batılı anlamda laik olması, bilimsel açıdan hiçbir dayanağı ve tutarlılığı olmayan bir istemdir. Bir kere Batı’da benimsenmiş yeknesak bir laiklik anlayışı yoktur. Kullanılan terimler bile farklıdır: Fransa’da ve Portekiz’de ‘laiklik’, İngiltere ve Amerika’da ‘sekülarizm’, Almanya’da ‘Prinzip der religiösen Neutralitaet’ terimleri kullanılıyor. Bu terimlerdeki farklılık bile laiklik konusundaki anlayış farklılığının açık bir göstergesidir. Bu da son derece doğal bir gözlemdir. Çünkü laiklik ya da sekülarizm ilkesinin içeriğini belirleyen temel faktör, o ülkedeki egemen dindir; dinin devlete karşı aldığı tavır ya da devlet karşısındaki konumudur.”

Kişi lail olamaz mı?

Prof. Fazıl Sağlam’ın karşı çıktığı söylemlerden biri de,Kişi laik olmaz, devlet olurklişesidir. Hocamız itirazını şöyle gerekçelendiriyor:

“Bu söylemin mantıken ulaşacağı ifade şudur: ‘Ya dindar olacaksınız; o zaman laik olamazsınız. Ya da dinsiz ya da ateist olacaksınız, işte o zaman laik olma hakkınız var.’ Bu da “laikler dinsizdir” söyleminin bir başka ifadesidir.

Laiklik devlete özgü bir sıfat olsa bile, kişiden bağımsız bir devlet olabilir mi? Devleti etkin kılan, devlet cihazında görev alan kişilerdir. Bu kişiler en azından devlet görevi yerine getirirken laik olmak zorundadırlar.

Görülüyor ki hem laik hem de Müslüman olmayı seçmek, özgürlük kavramının bir gereğidir. Doğaldır ki, dindar olmayı bir anayasal hak değil de Tanrı buyruğu ya da dinsel bir emir olarak algılayanlar, laiklikle dindarlığı bağdaştırmakta güçlük çekerler. Ama bunun mantıki sonucu, şeriatlayönetilme talebine kadar uzanır.”

Yer darlığı yüzünden Sayın Sağlam’ın görüşlerini hayli kısaltarak aktarmak zorunda kaldım. Ama bu kadarının bile, kimi kesimlerdeki kafa karışıklığını gidermek bakımından çok yararlı olacağını düşünüyorum.