“Kültür, içinde yaşadığımız ortamın ruhudur.”

“Kültür bir toplumun hayat biçimidir. İnsanların dünyayı algılayış biçimlerine yön verir ve aralarındaki iletişimin temelini oluşturur.”

Başlığı izah etmeye kültürden başlamak istedim çünkü yaşadığımız ortamla ilgili tutumların tamamı kültürün öğelerini oluşturuyor.

Şimdi futbol kültürümüzü izah etmeye çalışırsak; “şike” en önemli etken olarak karşımıza çıkıyor, ”teşvik” ikinci önemli öğeyi oluşturuyor.

Siyasetin futbol üzerinden toplumu dizayn etme ve futbol içindeki dolaşan paranın kontrolü şu an için zamanın ruhuna uygun stratejik hedef konumunda!

Tabii ki yapılmak istenenler futbolun dışındaki etkenlerin futbolu araç haline getirmeye çalışmasıdır.

Futbol araçsallaşırsa getirilmek istenen yere uygun kişilerin figür olarak kullanılması kaçınılmaz olmaktadır, bu yüzden futbolu iyi bilen donanımlı kişilere ve uzmanlara artık ihtiyaç kalmamıştır.

Yaşadığımız ortamın ruhuna en uygun kişi de Abdürrahim Albayrak olur.

Bütün kulüpler kendi konumlarını gözden geçirerek istenilen ruha adapte olma sürecini yaşıyorlar.

Adeta kendi “politik” yapılanmalarını kendi iradeleri dışında (!) tamamlamak gibi ev ödevine sahipler.

Bu ruhsal yapıya uyum sağlayamayan kişilerin görevden ayrılma gibi bir erdemde bulunmaları sağlanıyor!

Ünal Aysal’ın yaptığı erdem gibi?

Haliyle futbolun global oyun olarak teması bizi pek ilgilendirmiyor, ayrıca böyle bir kaygı da yok zaten.

Ulusal Takım’ın ve Galatasaray’ın Avrupa’da aldığı skorlar zaten bunun göstergesidir.

Futbol artık kendi ruhsal yapımıza hizmet edecek bir araç halini almıştır. Bunun dışındaki beklentiler beyhude beklentiden başka bir şey olamıyor.

İç dizayn neyi talep edip, neye tepki gösteriyorsa herkes konumunu ona göre gözden geçirmek zorunda.

Süreç içinde kabul edilemeyecek bir sürü davranış şekilleri oluşacaktır, sakın ola ki kimse buna şaşırmasın.

Kimse Abdürrahim Albayrak’a kızmasın, o ortamın ruhuna uygun davranıyor.

Herkes çağrılan bu ruhtan sorumludur!

Eyyy ruh!..