Gündem Salih Dursun. Oyunculuk kariyerinde olmasa da futbolcu çimlerde gelişine öyle bir vurdu ki... Ayağa oturan top değil, eldeki bir kart başta ülkenin olmak üzere dünyaya da mâl oldu.

O kadar kötü bir maç yönetti ki Deniz Ateş Bitnel. Eğri oturalım, doğru konuşalım Kasımpaşa- Çaykur Rizespor karşılaşmasından sonra canlı yayında özür dileyip hakemliği bırakan Deniz Çoban’dan çok daha kötüydü performansı. Zaten ligden kopmuş, gazı kaçmış kola kıvamındaki iki takımın mücadelesini kimse yönetmese, bundan kötü olmazdı. Olamazdı da... Kuvvetle muhtemel Galatasaraylı futbolcular da Trabzonspor’un ilk yarıda penaltı beklediği üç pozisyondan birinde beyaz noktayı gösterirdi... Fakat kendisi en olmayanı seçti; önceki gün hep yaptığı gibi...

futbol-hayata-fena-halde-benziyor-115529-1.Aynı gün Almanya’da oynanan başka bir karşılaşmada bambaşka bir olay yaşandı. Hakem Felix Zwayer, Bayer Leverkusen’in çalıştırıcısı Roger Schmidt’i tribüne yolladı. Teknik adam ‘gitmem’ diye ısrarcı olunca, maçın mutlak hâkimi soyunma odasının yolunu tuttu. Araya hemen girdiler, hocayı tribüne gönderdiler. Zira o topraklarda ligin değil, ülkenin marka değeri var. Kahramanlar değil, tıkır tıkır işleyen sistem önemli...

Gelelim 2000 kilometre ötedeki İstanbul’a... Bitnel’in akıllara durgunluk veren kararları, tarihimizin en başarılı takımlarından ikisinin buluşmasının önüne geçti. Akşam bir anda karardı, Arena kızardı. Aynı anda yüzler de kızardı...

Derken o malum ân geldi. Umut’un yerde kaldığı pozisyona önce penaltı geldi, ardından üç kırmızı. İkisini hakem gösterdi, birini Salih. O görüntü tüm dünyada izleniyor. Halbuki maçın özetine baksalar, çok daha fazla gülecekler ya neyse.

Şimdi 24 yaşındaki futbolcunun adının sokağa verilmesi söz konusuymuş. Yomra İlçesi’nin belediye başkanına göre. Cehaletimi af buyrun, Trabzonspor’u futbol tarihimize geçiren futbolculardan, teknik adamlardan, yöneticilerden kaç tanesinin adı şehirde sokaklara, caddelere, stadyumlara verilmiş durumda...

O ânın tişörtleri bastırılacak, satışa sunulacak deniyor. Normal şartlarda bu açıklamalardan sonra Salih’in Galatasaray’dan bonservisinin alınması, kaptan filan yapılması gerekir ama burası Türkiye. Nedense burada her olay milat olur; arkadan esen rüzgârın şiddetine göre kimi zaman 24 saatte unutulur; bazen üç ayda. İlk üç gün iyiydi deriz, sosyal medyada goygoyunu yapar gideriz.

Bizim için iki renk var; ya siyah ya da beyaz. “Çocuklar ölmesin, maça gelsin” pankartı ülkeyi ortadan ikiye bölüyor; tıpkı yeşil sahalarda hakemlerin verdiği kararlar gibi. Tuttuğumuz takımın lehineyse yüzde yüz doğru, aleyhine ise yanlış... Oysa yaşam da futbol da aralarda bir yerlerde akıyor.

Aynı gün iki hakem vakası yaşandı. Birisinde saygı, diğerinde malumun ilamı. Yılların öfkesi, haksızlığı, acısı...

Bitnel’in düdüğü astırılır mı yoksa kendisi adaşı Deniz Çoban gibi hakemliği mi bırakır bekleyip görmeli. Tabii sonuç ne olursa olsun, ülkenin genel gidişatına paralel olarak Türkiye futbolunu bu hale getirenlerin sorumluluğu ortadan kalkmayacak.

Futbol hayata fena halde benziyor; bir ân aslında bizim öykümüzü anlatıyor. Bu topraklarda haklı olmak, bir süredir pek bir şey ifade etmiyor.