Memleketçe değişimi sevmeyiz. Değişimden korkarız. Tabir-i caizse “ölmeden” de bir şeyleri değiştirmeyiz.

Çocukluğumuz boyunca aynı siyasetçilerle büyüdük, aynı şarkıcılar, aynı televizyon sunucularıyla, aynı oyuncularla…

Ve eğer konumuz sporsa aynı başkanla! Aziz Yıldırım. 20 yıl sonra geçtiğimiz hafta Fenerbehçe Kulübü Başkanı Ali Koç oldu. Belki de bugüne kadar hiçbir başkanlık seçimi bu kadar ses getirmemişti.

“Ali Şen Başkan, Fenerbahçe şampiyon” döneminden sonra hayatımıza giren Aziz Yıldırım tam 20 yıldır başkandı! Normal şartlarda taraftarlar için bu meseleler kişiseldir. Yani kol kırılır, yen içinde kalır. Kimse kimsenin başkan seçimiyle de pek ilgilenmez. Fakat Yıldırım her “gideceğim” deyip göz yaşı döktüğünde hep birlikte dinledik “Taraftarız biz çekeriz cefa, büyük başkan bizi bırakma” sloganlarını.

Yıllardır Ali Koç aday oldu olacak diye beklerken baktık ki “o dene bu sene”ymiş. Fakat her nedense aday olduğu andan itibaren kiminle konuşsam “Başkan olsa ne iyi olur ama yine Yıldırım seçilir.” diyordu. Hani Fenerbahçelilerin çok sevdiği tabirdeki gibi “öğrenilmiş çaresizlik.” Herkes değişim istiyor ama kimse umutlu değil. Ali Koç için oy kullanacak arkadaşlarım bile başkanlık ihtimalini az görüyordu. Genel görüşleri sorduğumda orta yaşın üstünde olanlar Yıldırım’ı; gençlerse Koç’u destekliyordu.

Başka bir takım taraftarı olarak Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe için yaptıklarını / yapamadıklarını övmek ya da eleştirmek bana düşmez. Eleştiresceksem ancak diğer takımlarla iletişimini eleştiririm. Fakat en azından bir sporsever olarak Yıldırım’a futbol harici branşlara yaptığı yatırımlar için bile teşekkür borcumuz var.

Fakat kadın – erkek , genç – yaşlı herkesin bu seçimi takip edip içten içe Ali Koç’un başkan olmasını istemesindeki nedene bakmak lazım diye düşünüyorum. Ali Koç’un başkanlığı bizde nasıl karşılık buldu da bu kadar takip edildi? Ne oldu da herkes oyların sayılmasını bekledi? Nasıl oldu da annem bile “seçim sonuçları”nı sordu? Belki de 20 yıldır süren saltanat hayatımda ve ülkedeki her türlü şeye karşı umudumu kaybetmemize neden oluyordu. “İstersek başarırız.” “Bir oy bir oydur” a olan inancımız azalıyordu. Her dönem gideceğini söyleyip “Camia bırakmadı.” ya da “Bir döneme daha ihtayacım var.” lafları kendimizi kapana kasılmışım gibi hissettiriyordu. Sandığa bu kadar öz güvenle giden bir liderin hezimetle dönebileceğini görüp “öğrenilmiş çaresizliğimizin” kırılmasına ihtiyaç vardı. Belki de sırf bu yüzden sosyal medya “Fenerbahçeli değilim ama çok sevindim.” mesajlarıyla doldu. Belki de “o gün herkes Fenerbahçeli” oldu. Memleketçe bir umutlandık!

Lakin sanmayalım ki her şey kökten değişecek, Ali Koç geldi diye futbol temizlenecek. Artık maalesef futbol da siyaset gibi. Her nasıl ki temiz siyaset bir ütopya ise temiz futbol da öyle. Umarım Fenerbahçe de diğer kulüpler de futbol da daha iyiye gider. Yeni başkan futbola baka baka kararmaz ya da isyan edip bırakmaz. Zira futbol da artık rant derdine nice güzel adamı çarkının içine alıp öğüten bir sistem oldu. Artık futbol kirli, futbol endüstriyel, futbol da borsada. Sonuçta koskoca Süleyman Seba’yı öyle gönderen futbol sana ne yapmaz Ali Koç?