Konuşmayı severiz. Başkaları hakkında konuşmayı daha da severiz. Başkalarının parası hakkında konuşmaya ise bayılırız. Konuşulacak para miktarı ne kadar çok ve meblağ bize ne kadar uzaksa o kadar çok konuşuruz. Ve kimse kusura bakmasın aynı dedikodu gibi bu işin de kadını erkeği yoktur. Kadınlar dizi sezonu kapandığında oyuncuların bölüm başı kaç lira alacağı üzerine saatlerce konuşuyorsa, futbolseverler de yeni transfer ücretlerini, maç başına alınacak paraları, yenilenen sözleşme ücretlerini konuşur.

Teknik direktör krizlerinin büyük ölçüde halledildiği ligde şimdi de futbolcu transferleri konuşuluyor. Yabancı sınırının kalkmasıyla elbette işler daha da garip bir hal aldı. Bir tarafta bu değişikliğin Türk futbolunun yeni yetenekler kazanmasına engel olacağını düşünenler; diğer tarafta forma şansı bulmak için daha fazla efor sarf edecek futbolcularla futbol kalitesinin artacağını savunanlar. Durumdan nasıl etkileneceğimizi hep birlikte göreceğiz. Fakat genelde yabancı hayranlığı yaşamımızın her alanına olduğu gibi futbola da sirayet ettiğinden yabancı transferlere verilen paralara ilk etapta pek ses çıkarmayız. Katı sözleşme şartları, yan haklar, transfer ücreti pek gözümüze batmaz. Gelgelelim yerli bir futbolcu birtakım isteklerde bulunduğunda ya da bize fazla gelecek bir ücret istediğinde ayağa kalkarız. Memleketteki asgari ücreti hatırlatır; oturduğu evden bindiği arabaya kadar ortaya dökeriz.

Son olarak Galatasaray’ın Sabri Sarıoğlu için ödeyeceği para kriz haline geldi. O parayı hak etmediğini düşünenler, Ergin Ataman’ın alacağı ödenemezken, engelli takımına prim verilemezken bu paranın çok olduğu yorumları yaptı. Öte yandan Sabri’nin takım kaptanlığı ile ilgili pazarlık yaptığı, Selçuk ile arasının bozuk olduğu konuşuluyor. Kendi adıma söyleyecek bir sürü söz var. Fakat diğer yandan oraya gelene kadar neler var. Geçen sezon mütemadiyen “ısınırken” izlediğimiz; oyuna pek giremediğinden kendisine pek ısınamadığımız Tarık Çamdal mesela. Isınırken koştuğu süre ile aldığı parayı oranlasak Bolt’tan daha fazla kazanmış olabilir. Dolayısıyla tüm bunlara aynı şirket mantığında farklı dengelerin olduğunu bilerek bakmak gerek. Çenemizi yormayalım para meselesi ile.

Diğer yandan Fenerbahçe Pierre Webo, Selçuk Şahin, Mert Günok, Bekir İrtegün ve Egemen Korkmaz ile yollarını ayırdığını açıkladı. Bu yol ayrımının en ilgi çekici oyuncusu ise kaleci Mert Günok. Vitor Pereira gelir gelmez bir kaleci ihtiyacından söz etmişti etmesine ama yine de Fenerbahçe’nin Paf takımından yetişen ve gün gelip Volkan’ın yerini alacağı düşünülen kalecinin gidişi kimse için kolay olmamışa benziyor. Her zaman Fenerbahçe’yi yerli kaleci yetiştirme konusunda takdir ettim. Kalecisinin arkasından emin adımlarla gelen yedekler gün geldi hem Fenerbahçe hem milli takım kalesini korudu. Mert çok forma şansı bulamasa da camianın çocuğu olması dolayısıyla hep tribünlere yakın oldu. Yol ayrımı konusunda Mert’in oynama garantisi ve uçuk rakamlar istediği konuşuldu. Hatta taleplerde birçok futbolcunun menajerliğini yapan Ogün Altıparmak’ın oğlu, koyu bir Fenerbahçeli de olan Batur Altıparmak’ın payı olduğu söylendi. Mert ise yaptığı açıklama ile taleplerde bulunduğunu yalanladı. Buna karşılık Hamza Hamzaoğlu, Mert’in Galatasaray’ın listesinde olduğunu söyledi. Bu transfer gerçekleşirse ikinci Emre Belözoğlu vakası olabileceğini düşünenler de var. Göreceğiz. Ama kalecilik zor mevki, yedek oyunculuk ondan zor, yedek kalecilik ise en zoru. Mert hangi kulübe gitse başarı şansı var ama eminim o da isterdi çocukluğundan bu yana sevdalısı olduğu renkleri coşturmayı.

Görünen o ki futbolcunun parası tüm yaz taraftarın çenesini yoracak. Kimimiz gidenlere üzülüp gelenlere sevineceğiz, kimimiz elimizde hesap makinesi koşan, gol atan rakamlar olarak bakacağız futbolculara. Benim için futbol hâlâ romantizm, futbol hâlâ aşk! Bırakın ne kadar aldıklarını para bile almadan aşk ile oynadıklarını düşünmek istiyorum.