Dijital platformun maç naklen yayınlarını almasıyla başlayan para girişi, Susurluk örgütlenmesinin ve illegal yapıların futbol içine girerek alan bulmasını sağladı. Bu durum kulüplerin gücünü giderek elinden aldı.

Futbolun derin yapısı el değiştirdi

1980 sonrası demokrasi kisvesi altında neoliberal politikaları uygulayan siyasi iktidarlar, ki zaten bunun için iktidar oldular, bunun temelini oluşturan ulusal yapı içindeki kamusal alanı koruyan, kamu yararına önleyici tüm kurumsal yapıların yıkılması için politikalar üreterek, tekelci sermaye yapısının ideolojilerine hizmet etti.

Tabii bu dönüştürmeyi sağlayan liberal-kapitalist kimi düşünürlerin sayesinde ve tekelci sermayenin desteğiyle bu ideolojiyi yaygınlaştırmak için vakıf, cemaat, sivil toplum örgütleri üzerinden kuvvetli bir algı manipülasyonu oluşturacak iletişim ağı kurdu.

ALAN BULDULAR

Dışarıda oluşturulan bu sistem içeride uygulanan politikalar sayesinde desteklenerek alan buldu. Bunun tek amacı vardı, küresel pazar mekanizması sayesinde, özellikle tekelci sermaye guruplarının olduğu ülkelerin dışında kalan, bizim gibi çevre ülkelerdeki kamunun elinde olan tüm sermayeyi ve kaynakları ele geçirip, yoksullaştırarak kendilerine bağımlı hale getirmekti. Ve başardılar…

O kadar başarılı oldular ki ödediğimiz faturalar ile temel besin maddelerine ulaşmadaki standartlara sahip bir iktidar haline geldiler ve hatta bizlerin yaşam standartlarını da sadece fatura ödeyecek hale getirdiler. Kamusal alandaki önleyici kurumsal yapıların yıkılması ile, yerlerine konulan ve manipülasyona açık haldeki yeni kurgular kurumsallaşarak artık bir yönetim biçimini aldı. İşte bu yapı, dış müdahalelere o kadar açıktı ki illegal örgütlerin çok rahat içeriye girerek alan bulup bu yönetim alanı içinde yer kapmalarına neden oldu. Ve futbol bu kurgu içinde kendi zaaflarını ortaya koyarak illegal yapının bir işleme alanı haline geldi.

Susurluk örgütlenmesi bu kurgunun ilk sahipleriydi. Tabii bu yapının var olma sürecini manipüle edecek bir takım hayırlı işlere ihtiyaç vardı. Vatan-Millet-Sakarya üzerine kurgulanan bu algı kurgusu, 1980 sonrası, tek kutuplu dünya düzenin kurulmasına yönelik karşı bir düşüncenin imhası üzerine almış oldukları sorumluluğu yerine getirmenin huzuru içinde kendilerine rahatça alan bulabiliyorlardı ve her şey yasaldı!

KAYIT ALTINDA

Hatırlarsınız, Susurluk örgütlenmesinin ilk hareket alanı kumarhanelerin izinli olduğu dönemler içindeki paraya çökmeleri ile başlamıştı. Ta ki kumarhaneler kapatılıp Ömer Topal’ın öldürülmesine neden olan sürece kadar. DGM’deki dosyalarda bunların hepsi kayıt altındadır.

Sonrasında, dijital platformun maç naklen yayınlarına girmesiyle futbola başlayan para girişi, Susurluk örgütlenmesinin ve ilişkili olduğu illegal yapıların futbol içine girerek alan bulmasını sağladı. Bu fırsatı kaçırmak doğru olmazdı doğrusu… Tabii buradaki esas kurgu, uluslararası bir örgütlenme ile çok büyük para değişimlerine neden olan, bugüne değin everilerek ve inanılmaz miktarda büyüyerek gelen, hatta Halil Falyalı’nın öldürülme nedeni olarak görülen yasadışı bahis oyunları olacaktı.

Bazı milli futbolcuların, başlangıç noktasında bu sürece katılması ve ölümle tehdit edilmeleri ki araçlarının kurşunlanması ile sürecin ne kadar vahim ve tehlikeli olduğu ortaya çıkmıştı. Tüm bunların sürdürebilir olması ve yönetim mekanizmasının elde kalması için bir hiyerarşik kurgu yaratılması gerekirdi.

Öyle de oldu… Belki adına derin yapı da denebilir. Artık futbol sadece futbol değildi, Futbol öyle de olmadı zaten ve süreç devam ediyor.

ALGIYLA DEVAMLILIK...

Haliyle, bu hiyerarşik kurgunun siyasi kurgu ile yönlendirilmesi kaçınılmazdı. Belirlenen yeni kurgu, artık zaaflarını avantaja dönüştürecek kişiler ve onların içinde bulunduğu yapılar üzerinden kendini hissettirmesi kaçınılmazdı. Federasyon ve kulüplerin artık bu araçsallaştırılmış futbol yapısı üzerinden dizayn edilmeleri gerekiyordu ki hemen hemen böyle de oldu. Bu yapının devamlılığını sağlayacak anlık başarıların oluşması için hiçbir harcamadan kaçmayan yapı, bunu satıp yaratacağı algı ile devamlılığını sağlayacaktı. Zaman zaman başardılar ve bunu da iyi pazarladılar.

Son 20 yıl içeresinde de kamusal sermayenin elindeki varlıklar özelleştirme ve ihaleler yolu ile dışarı çıkartılması sonucunda ortaya çıkan büyük rant, artık süreci başka bir yöne everilmesine neden olmuştu. Daha önceleri daha çekingen olan bu gizli yapılar, siyasetin yarattığı alan sayesinde daha cesurca ortaya çıkarak palazlanıp yeni bir hiyerarşik kurgu yarattılar.

GENEL KURULLARIN ETKİSİ

İşte bu süreçte kulüplerin de aynı kamusal alanda olduğu gibi, transferler ve özellikle menajer harcamalar üzerinden, neredeyse tüm varlıklarını kaybedecek şekilde borçlanarak büyük bir rant alanı yaratılarak içleri boşaltıldı. Kulüpleri de bu yapı içinde tutacak başkan ve yöneticilere de ihtiyaç vardı çok şükür onu da genel kurullar başardı.

Yeni dünya düzeni, bizim gibi az gelişmiş ve tedarik zinciri içinde olan, üretemeyen ama tüketen ve tüketmek içinde sürekli borçlanan ülkelerde sömürü mekanizmasını öyle bir hale getirdi ki; tüm kamusal varlıkların ve sivil toplum kuruluşu olan ve devlet gibi patronu olmayan kulüpleri de çok cüzi bir para karşılığında elden çıkartılacak hale geldi.

Süleyman Seba ve Özhan Canaydın gibi değerlerin yarattığı birikimlerin, genel kurullar tarafından korunup gelecek nesillere devredilmesi gerekirken seçtikleri yeni yönetimler sayesinde, kulüpler, varlıklarının büyük kısmına ipotek koyan Ziraat Bankası’nın eline geçerek adeta misafir konuma geldi. İşte bu yapının, araç haline getirilen rant kurgusundaki futbolun devamlılığı için artık başarı hikâyesinden çok-çünkü makas o kadar açıldı ki; futbol adına sahaya koyabilecek ve rekabet edebilecek hiçbir donanım kalmadığı için (ayrı bir tartışma konusu) ancak baskı ve manipüle edecek bir yapıya ihtiyaç vardı.

ESKİNİN TASFİYESİ

Bunu sağlamanın en temel ekseni, siyasi yapının kendisine paralel bir organizasyon ve yönetim enstrümanlarına ihtiyaç olmasıydı. Buradaki en önemli paydaş da tabii ki medyanın içinde beslenen kişilerdi. Bu da eskisinin tasfiyesi ile yeninin oluşması anlamına gelecekti.

Daha önceleri futbolun içinde alan bulan ve burayı kullanan Sedat Peker’in açıklamaları sonucunda, Susurluk örgütlenmesi içindeki “Cürüm işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütün yöneticisi olduğu” nedeniyle, yargılanıp hapis yatan Mehmet Ağar’ın yönettiği futboldaki eski yapı tasfiye edilerek yeni bir kurguya teslim edildi. Bu yeni diaspora o kadar özgüvene sahip ki Londra mahkemelerine bile ihtiyaç kalmadı. Hele hele üç büyükler bundan sonra, milyonlarca taraftarın desteğine ve ciddi yaptırım gücüne rağmen, bir etnik diasporanın etkisi altında ana aktör kimliğini kaybedip yardımcı oyuncu figürüne sahip olacak.