Hiç şüphesiz insanlık tarihinin en büyük yıkımlarından biri Birinci Dünya Savaşı. Milyonlar tarihte donakalırken, tam yüz yıl önce Noel günü yaşananlar filmlere, kitaplara konu olmuştu; hatta kliplere de...

Harbin ilk yılıydı. Daha savaşın korkunç bilançosu ortaya çıkmamıştı. 24 Aralık 1914’te Belçika’nın Fransa sınırına yakın Ypres Bölgesi’nde önce Almanlar bir Noel şarkısı söylemeye başlamış, İngilizler onlara cevap vermişti. Siperlerde Azrail gezinedursun, ertesi gün gayri resmi ateşkes ilan edilmişti. Çekinerek birbirlerine yaklaşanlar kısa sürede kaynaşıyordu. Karşılıklı verilen hediyeleri futbol takip etmişti.

Evet, Alman ve İngiliz askerler futbol oynuyordu. Onlarca adam bir topun peşinde koşuyordu. Bir manada meşin yuvarlak, birbirlerine saatler sonra ateş etmeye başlayacakları birleştirmişti.

Aslında kolay da olmamıştı o koşullarda sahaya çıkmak. Müttefik devletler ordusunda bulunan Belçikalı ve Fransız askerler, savaştıkları Almanlarla bir araya gelmek istememişti. O tarihe kadar her iki ülke toplam 400 bine yakın kayıp verirken, İngilizler sadece 40 bin askerini yitirmişti.

Tevatüre göre aynı senaryo 1915 Noeli’nde de tekrarlanmıştı. 2001’de 106 yaşında ölen İngiliz Bertie Felstead’in anlattığına göre belki de yüz kişi bir topun peşinden koşmuştu. Belki yarım saat süren oyun, subaylardan gelen emirle son bulmuştu: “Onlarla savaşacaksınız, arkadaş olmayacaksınız!”

Almanya ile İngiltere’nin resmî futbol tarihi 1930’da başlamıştı. İngilizler, 1918’de biten savaştan sonra tam 12 yıl boyunca Almanlarla aynı sahaya çıkmayı reddetmişlerdi. Noel ruhu harbe yenik düşmüştü.

Savaşa yenik düşen sadece bu ruh muydu... Avrupa’nın birçok köşesinde onlarca futbolcu cephede hayatını kaybetmişti. Bu topraklarda top koşturan üç büyüklerdeki otuz kadar oyuncu da bunlara dahildi. Yıllarca Galatasaray’ın kulüp merkezi olan binanın da bulunduğu sokağa adını veren Hasnun Galip’in kim olduğunu hiç merak etmiş miydiniz?

Müsaadenizle biraz da yeşil sahalardan cephelere transfer olanlardan belki de en uzun süre unutulanın öyküsü...

BİRİCİK

Oysa İngiltere liglerindeki ikinci siyah o; ordusunda subaylık yapan ilk siyah yine o. Birinci Dünya Savaşı’nı sağ salim atlatabilseydi Glasgow Rangers’a gidecekti...

28 Nisan 1888’de başlar Walter Tull’ın hikâyesi. Barbadoslu bir kölenin oğludur babası, annesi İngiliz. Melez olsa da hep siyahtır o insanların gözünde. Ailesini erken kaybedince yetimhanenin yolunu tutar...

1909’da Tottenham tarafından transfer edilen forvet, ilk kez Sunderland karşısında formayı giymişti. İskoç Andrew Watson bir tarafa, Arthur Wharton’dan sonra İngiltere’nin ikinci siyah futbolcusu olmuştu.

Her şey rüya gibiydi. Fakat kısa sürede o rüya kâbusa dönüyordu. 10 maçta sahne alıp iki gol atan futbolcu, bir anda ıskartaya çıkartılıyordu. Tevatüre göre teninin renginden başka bir suçu da yoktu, rakip taraftarların yaptıklarına denecek de çoktu...

Bristol’da yaşadığı iğrençlikten sonra içine kapanmıştı Walter. Fakat takım arkadaşları ona sahip çıkacaklarına arkasını dönmüştü. Küçücük Northampton Town, peşine düşmüş, 17 Ocak 1911’de onu renklerine bağlamıştı. Tarihin en önemli futbol adamlarından Herbert Chapman, delikanlının yeteneklerine bakmıştı, beyaz olmamasına değil.

Yeni takımının 111 defa formasını giyen Tull’un Glasgow’un Protestanlarıyla anlaştığı 1940’ta ortaya çıkmıştı. Fakat kopan harp onu gara değil, cepheye sürüklemişti.

Asla hayal bile edilemeyeni başarıyordu. Kanunlarda ne yazarsa yazsın, teninin rengini yeniyor, beyazlara komutanlık ediyordu. Hakikaten de hukuken o günlerde siyahilerin emretme yetkisi yoktu. Son nefesini Fransa’da Pas-de-Calais’de verdiğinde tarihler 25 Mart 1918’i gösteriyordu.

Asla bulunamamıştı bedeni. Hatta seksen yıla yakın da gölgede unutulmuştu. Ta ki bir gün keşfedilinceye kadar. O tarihten bu yana üstüne devamlı kalem oynuyor, belgeseller, senaryolar hep onu anlatıyor; sanki birileri günah çıkartıyor.

Kimi tarihçiler bir asır evvel oynanan futbol maçının olmadığını iddia ededursunlar, yüz yıl sonra Almanya ile İngiltere’nin ordu takımları İngiliz Ordusu’nun yuvası Aldershot’ta buluştu. Seremonide hem İngilizce hem Almanca çalan neydi biliyor musunuz? 1914’te askerlerin siperlerde söyledikleri Noel şarkısı!