İktidarın yıllardır ‘el bebek gül bebek’ büyüttüğü Başakşehir FK mutlu sona ulaşsa da adını büyükler arasına yazdırıp ülke futbolunun önemli takımlarından birine dönüşmesi zor... Siyasi iklimin değişmesiyle “proje kulüp” de gerçek kulvarına dönecektir

Futbolun yapay seçilimi: Başakşehir

Eren TUTEL

Yapay seçilim, İngiliz biyolog ve doğa tarihçisi Charles Robert Darwin’in ortaya koyduğu bir tanım. Kısaca, insanların bilinçli olarak bir organizmanın belli özelliklerini seçmesi ve kontrollü olarak yetiştirmesi sürecini anlatan olgu. Bu olgunun medeniyetin oluşmasındaki payı büyük. Tarımın gelişmesinden, yeni ilaçların keşfine kadar insan medeniyetinin önemli noktalarında büyük rol oynuyor. Ancak günümüzde yapay seçilimi sadece yukarıdaki ‘faydalı’ boyutuyla ele almak pek mümkün değil. Küçük bir örnek vermek gerekirse insan medeniyetinin yaptığı seçimler artık sadece belirli organizmaları değil tüm gezegeni değiştiriyor. Küresel ısınma bunun en büyük örneği.

Hâl böyleyken yapay seçilim olgusunu biraz daha genişletip sadece biyolojik bir kavram olmaktan çıkaralım. Sosyal yaşantınızda size en çok ne yapay seçilimin bir ürünüymüş gibi geliyor? Bu soruya hepimizin verebileceği binlerce örnek var fakat madem spor sayfasındayız duruma uygun bir seçim yapıp Süper Lig’in şampiyonu Başakşehir FK’yi ele alalım.


Başakşehir, genişlettiğimiz yapay seçilim kavramına en iyi şekilde oturan bir örnek. İstanbul Büyükşehir Belediyespor adıyla kurulan kulüp, 2014’te isim değişikliğine gitse de politik gücü elinde bulunduranların büyük desteğini hep arkasında hissetti. Süper Lig tarihinin altıncı şampiyonu olan Başakşehir, şampiyonluk kazanmış diğer beş takım gibi doğal süreçlerin oluşturduğu bir kulüp değil. Turuncu-lacivertlilerin hikâyesini daha iyi anlamak için zamanda biraz geriye gidelim.

Yıl 1990… Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen tarafından İSKİspor, İETTspor ve İtfaiyespor’un birleşmesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyespor kuruldu. Takım önce 1991’de 3. Lig’e, ardından ise 1992-1993 sezonunun sonunda 2. Lig’e yükselme başarısı gösterdi.

ERDOĞAN DÖNEMİNDE KÜME DÜŞTÜ

1994 yılında hem belediye başkanlığına hem de takımın başkanlığına tanıdık bir isim geldi: Cumhurbaşkanı Erdoğan. Şimdilerde takımın başarılarıyla övünen ve “Benim kurduğum takım” diyen Erdoğan’ın döneminde turuncu-lacivertlilerin durumu pek parlak değildi. 1994-2000 yılları arasında kulübün başkanlığını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın döneminde takım küme düşme üzüntüsünü yaşadı. 1995-1996 sezonunda 2. Lig’den düşen, o dönemki adıyla İstanbul Büyükşehir Belediyespor, bir sezon sonra tekrar 2. Lig’e yükselmeyi başardı.

ERDOĞAN, ALBAYRAK, BAK VE DİĞERLERİ

Erdoğan’ın başkanlığı sonrası bayrağı Ali Müfit Gürtuna devraldı. Gürtuna döneminde de pek fazla başarı kazanamayan kulübün başkanlığına 2002’de gelen isim Nuri Albayrak’tı. 2005-2008 yıllarında Trabzonspor’un başkanlığını yapacak olan Albayrak bir nevi ‘stajını’ bu büyük şehrin belediye takımında yapıyordu. Albayrak’tan sonra takımın başkanlığına yine duyunca pek fazla şaşırmayacağınız tanıdık bir isim geçiyordu: Şu anki spor bakanı Muharrem Kasapoğlu’ndan önce bu görevde bulunan Osman Aşkın Bak. Bak, görevinde pek fazla durmuyor, yerini şu anda da kulübün başkanlığını yapmakta olan Göksel Gümüşdağ’a devrediyordu.

futbolun-yapay-secilimi-basaksehir-759248-1.


DÜŞTÜ AMA DAHA GÜÇLÜ DÖNDÜ

Takımın durumu da Gümüşdağ’ın göreve gelmesiyle tamamen değişti. 2006-2007 sezonunda tarihinde ilk defa Süper Lig’e çıkma başarısı gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyespor artık çok daha büyük bir ekonominin içindeydi. Abdullah Avcı’nın takımın başına geçmesi de İstanbul BŞB’yi sportif açıdan istikrarlı hale getiriyordu. Maçlarını 80 bin kişilik Olimpiyat Stadı’nda boş tribünlere oynayan bir takımın dönemin önemli oyuncuları olan Okan Buruk, İbrahim Akın, Marquinhos ve Gökhan Süzen’i kadroya katmasını o dönem hiç kimse sorgulamadı. İstanbul BŞB, belediye iştiraklerinin sponsorluğuyla 2013’e kadar aralıksız Süper Lig’de mücadele etti. 2013’te ise küme düşen takım, bir sezon sonra daha da güçlenip yeni bir adla ve kimlikle daha güçlü bir şekilde Süper Lig’e geri döndü.

YENİ KİMLİK, AYNI DESTEKÇİLER

2014’te yenilenen adıyla beraber takıma farklı bir imaj kazandırılmak isteniyordu. Verilmek istenen mesaj açıktı: O boş statta oynayan belediye takımı gitmiş ve Başakşehir semtinin takımı gelmişti. Ne var ki evdeki hesap çarşıya pek fazla uymadı. AKP iktidarının desteğiyle yeni bir stada, kimliğe kavuşan Başakşehir’e hâlâ belediyenin birçok iştiraki sponsordu ve iktidar kendi kitlesi de dahil olmak üzere takımı kimseye benimsetemiyordu.

Bu altı yıllık süreçte Başakşehir, birçok defa şampiyonluğun kıyısından döndü. Başarılı bir sportif yapıya sahipti ve rekabet ettiği takımlar gibi ekonomik sıkıntılarla hiçbir zaman uğraşmadı. 6 yıl sonunda yapay yoldan oluşan bu takım ekonomik-sportif istikrarın karşılığını da şampiyon olarak aldı.

TANIDIK SPONSORLAR

Başakşehir’in 30 yıllık geçmişinin oldukça kısaltmış hali böyle. Peki şimdi ne olacak? İktidarın yıllardır ‘el bebek gül bebek’ büyüttüğü Başakşehir FK, adını büyükler arasına yazdırıp Türkiye futbolunun önemli takımlarından biri olacak mı? Hayır. Cevabı temellendirmemiz için kulübün sponsorlarına şöyle bir göz atmamız yeterli: Macron, Mall of İstanbul, Medipol, Bürotime, BİLTUR Catering, Turkish Airlens, Intercity, Ziraat Katılım, Kiğılı, İntermega, Bilcem, Fakir ve diğerleri… Hepsi mevcut iktidara yakın olan bu firmalar, AKP’nin spordaki altın çocuğunun finansal açıdan ne kadar başarısız olduğunun bir başka kanıtı. Giderek daha fazla büyüyen bir sektör olan futbolda kendi mahallesi dışında alıcı bulamayan Başakşehir başarılı bir sportif yapı oluşturmuş olabilir ancak bir yapay seçilim ürünü olarak kendini spor kültürünün içine empoze edemedi. Durumu en iyi özetleyen açıklamayı turuncu-lacivertlilerin Hollandalı oyuncusu Eljero Elia, oynadığı takım şampiyon olmadan önce yapıyordu: “Büyük bir kutlama beklemeyin. Az taraftarımız var. Başakşehir’de bir parti olur sadece. Maçlar sırasında tribünlerde de az sayıda insan oluyor. Onlar da takımdaki büyük isimleri seyretmeye geliyorlar. Gerçek anlamda taraftar sayılmazlar.”

Özetle Başakşehir şampiyon olsa da kendi çevresi dahil kimseyi memnun edemeyen başarısız bir proje olarak yoluna devam ediyor.