Gözümüz kulağımız, Ankara’dan İstanbul’a uzanan Adalet yolculuğundayken Almanya, Hamburg’taki G20 liderler zirvesini izlemek ilginç bir deneyim oluyor.

Ateşli, solcu, çArşı kardeşi St. Pauli taraftarının mabedi Millerntor Stadyumu’nun kale arkasındaki tribününde ‘kimse illegal değildir’ yazıyor... Güzel söz; ancak biraz iddialı... Çünkü G20’deki liderlere bakmak kale arkasında yazanla bir çelişkiyi ortaya koyuyor!

Zirvenin sonuç bildirgesi riyakârlığı anlamak açısından yeterli. G20’nin hedeflerinde, iklim, terörle mücadele, küresel ticaret ve Afrika’daki sefalet konuları yer alıyor.

g20-nin-gercek-sonuc-bildirgesi-fakir-cocuklariz-dunyayi-yakariz-317472-1.

Dünyanın en çok silah üreten, çatışmalı bölgelere gönderen ülkeleri ve liderleri barış ile terörizmin bitirilmesinden söz ediyor!

NATO’ya yıllık 682 milyar avro ayrılıyor. Oysa dünyadaki açlığı önlemek için yıllık 70 milyar maliyet yetiyor. Afrika, susuzluk ve açlıkla mücadele ediyor. Batı ülkeleri, Amerika, tarım, hayvancılık ve balıkçılıkla geçimini kolaylıkla sağlayabilecek hatta refah içinde yaşayabilecek Afrika ülkelerinin kaynaklarını alabildiğine sömürüyor. Misal Afrika’dan çalınan balık, Afrika’ya Avrupa’dan iki katı maliyetle gidiyor. Egemenler Afrika’nın balığını, ülkeden çalıp yine ülkeye, daha pahalıya satıyor. Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yaşları 10’u bulmayan çocuklar günde 1 dolara, mobil telefonlarının çalışmasını sağlayan kobaltı çıkarmak için 12 saat madenlerde çalışıyor.

Neoliberal politikalar tüketim çılgınlığını körüklüyor. Toprağa bağlılığın pazarla değiştirildiği politikaların maliyeti iklim değişikliği... Suni gübre üretimi, zirai ilaçlama, kloro-flora karbon gazı, fosil yakıtı gazlarının kullanımı, içten yanmalı motorla çalışan çılgın sayıdaki araç üretimi... Fabrika bacaları, bilinçsiz ağaç kesimi, üretim atıklarının denize dökülmesi, plastik ve elektro manyetik dalgalar...

g20-nin-gercek-sonuc-bildirgesi-fakir-cocuklariz-dunyayi-yakariz-317473-1.


Tümünü toplayınca sonuç kapitalizm, sömürü ve dünyanın kanını içenlerle eşitleniyor.

Hem dünyaya hem kendi halklarına kan kusturan ülke liderlerinin barışçıl, çevreci bir sonuç bildirgesi imzalaması aslında nasıl bir çarkın içinde olduğumuzun da ifşası.

Hamburg’taki St. Pauli, Millertor, Reeperbahn ve Liman bölgesi gibi merkezler, günlerce çatışmalara sahne oluyor. Kapitalizm, kürelselleşme, neoliberal politikalar karşıtı gruplar adeta sokakları ateşe veriyor. 20 lider huzur içinde, dünyanın en seçkin mönülerinin tadına bakıp, bembeyaz çarşaflarda mışıl mışıl uyurken, gençler TOMA suyuyla ıslanıyor, biber gazıyla gözleri yaşarıyor.

Dünyanın tüm özgürlükten yana çocuklarının bir derdi var. Eşitlik, adalet ve sömürüden uzak bir yaşam isteği. Tıpkı İstanbul, Atina ya da Buenos Aires’te olduğu gibi Hamburg’ta da neden en çok bankamatiklere zarar verildiği ya da kalburüstü semtlerdeki servet değerindeki otomobillerin yakıldığı sorularının bir cevabı var: Bize yar olmayan bu dünyayı yakarız. Ya hep beraber ya hiç. Birlikte her şey düzelene kadar.

Hamburg, G20 liderleri ayrıldıktan sonra gerçek bir çöplüğe dönüşüyor. Kırılmış bira şişeleri, boş pizza kutuları, etrafa saçılmış sigara paketleri arasında Suriyeli mülteciler dolaşıp şehrin çöpünü öğütüyor. Kara gözlü bir kız çocuğu, bulduğu sağlam şişeyi heyecanla annesine uzatıyor. O şişe birkaç sente satılacak. Böyle böyle akşam yemeği çıkacak.
Almanya neresi Hamburg neresi...

G20’nin sonuç bildirgesi açıklanıyor... Oysa somut sonuç; bulduğu şişe için heyecanla annesine dönüp bağıran o kara gözlü kız çocuğudur.

Beyaz çarşaflara inat; bu dünya adalet için yakılmaya değer!

***

G20’nin ilginç notları

g20-nin-gercek-sonuc-bildirgesi-fakir-cocuklariz-dunyayi-yakariz-317474-1.

»Tüm dünyada sol yükseliyor. Tıkanan sistem gerçekçi bir alternatif yaratıyor. Özellikle gençler meydanlarda. Hamburg, her yerde umudun sürdüğünü gösteriyor.

»G20 karşıtı protestoların düzenleyicileri, liderlerin bireysel olarak değil kitlesel olarak protesto edilmeleri konusunda hemfikir olmuştu. Ne var ki protestocular bazı liderleri ön plana çıkarıp daha etkin olarak hedefe koymak konusunda ısrarlı davrandı. Bu liderler arasında Erdoğan’ın da olmasından gurur duyduk!

»Pek çok dükkân kapalıydı. Hatta kimileri tahtalarla camlarına koruma sağlamıştı. Yine çoğunun camlarında ‘G20’yi reddediyoruz’ yazıyordu.

»Kimi dükkânlarda ise G20 liderlerinin fotoğrafı asılıydı. “Onlara satış yok” yazıyordu. Hamburg genelevleriyle her dönem meşhur bir şehir. Reepberbahn ise adeta günahın semti. Yanarlı dönerli ışıkları olan genelevler cadde boyunca ve ara sokaklarda uzanıyorlar. Bunlardan birinin camında da; “Trump, Putin ve Erdoğan giremez” levhasını görünce onlar adına üzüntü duyduk!

»Türk esnafın sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde Paris komünündeki esnaf gibi davrandığına tanık olduk. Paris komününde göstericilere saldıran esnaf esas müşterilerinin o protestocular olduğunu düşünememişti. Dükkânlar kapandı hepsi işsiz kaldı. Hambug’ta neredeyse tüm dükkânların kepenkleri inmişken Türk lokanta ve marketleri çalışıyordu. Ne ilginçtir ki göstericilere en çok küfür edenler de onlardı. Türk insanının devlet reflekslerini neden bu kadar sevdiğini ve ‘herkes terörist’ algısını neden bu kadar benimsemiş olduğunu sosyologlara bırakalım.